Ben bu insansızlığı sevemedim. İsteyerek de düşmedi tohumlarım bu toprağa. Dallanıp budaklanmadı zaten gövdem, yeşermedim, meyvelenemedim. 21. yüz yılın kanserli hücrelerinden biriyim. Bünyemi canavarlaştıran mutasyonlar geçirdim. Uzun yollar katettim yorulmak için olmadı ama durduğum yerde beni yormayı başaran insanlar sevdim. Ben bu insanlığı sevemedim. "Korkma, geçecek bu sancılar." İnanma sevgilim. Yaşam değil sürgün bunun adı. Küçük toz zerreleriyle kaplı gökyüzü. Biraz daha uza ki biraz daha çekebil içine bu kirli dünyayı. Bilinçsiz geldiğimiz ütopyalarımızda nasıl günahlar işlediysek cehennemi sunuyor zihnimiz bedenlerimize.
Korkma, geçecek hepsi. Daha mı iyi, daha mı kötü bilmiyorum ölümden sonra yaşam gerçeği. Her soluğun ardından "Ya bir sonraki sonsa?" demek... Bu dünyada acı çekenler için kurtuluş diyebilir miyiz toprağa kavuşmaya? Sokaktaki kara kedinin tüyleri aklanacak mı sonraki hayatında, ısınacak mı her an durmaya hazır küçük kalbi? Ya adaletsiz bir oyunun piyonlarıysak ve her oyunda kullanılıp atılacaksak? Devrik cümlelerim düzensiz hayatımın yan etkileri ve sevmez bu dünyanın mutluları karmaşık hiçbir şeyi; koyu kalplerinde düzene dair bir şey bulmak zor olmasına rağmen. Mutluluk kötülük getirir. O mutluluğun tadına bakan insan bir daha kaybetmemek için onu her türlü karanlığı yırtıp üzerine atar tanrının. Tüm dinlerdeki Şeytanlara ayrı ayrı itaat eder, her bir Şeytanı bir diğeriyle aldatır her tanrıyı bir diğer tanrıya satar.
Kıvrak ve sinsi bu çağın insanlığı. Velhasıl insansızlıklar üzerine kurulmuş vicdan yumaklarından ibaret insanlık kelimesinin modern anlamı. Süslü kedilerin önünde oyuncak edilmiş hepsi ayrı ayrı. Sokak kedileri ise en az insan kalanlar kadar yalnız ve sevgisiz. Aç ve susuz Afrikalı çocuğun gözlerinde arıyorum masumiyeti. Kimse bakmıyor bereketli toprakların içindeki kahve tenli çocuklara. Asya'da köpeğinden başka kimsesi olmayan dilenci çocukta arıyorum sadakati. Ölüyor açlıktan sahibi yok oluyor kahrından köpeği. Eş zamanda ölüyor kalbim açlıktan. Kalbi tokların midesi, midesi tokların kalbi aç kalıyor . yüzyılda. İnsanlık ölüyor, yeni doğan tüm çocukların vicdanları tömörlerle kaplı.
Metre kare başına kaç şeytan düşüyor? Bu çatılar altında kaç beden sevgisizce birbirine kenetleniyor? A noktasından B noktasına uzanan bu havuzu kaç çift göz, kaç saatte doldurur ağlayarak? Bilemiyorum. Bildiğim tek şey var: Ben bu insansızlığı sevemedim.