Unuttum. Her şeyi, herkesi. Kısa anılar ve silik yüzlerden ibaret koca geçmiş. Tüm aydınlığı unutup karanlıkları inatla saklayan zihnimle tüm kavgam. İblislere ve acıya aşık ruhumun iğrenç anılarla doldurduğu çeyiz sandığımı arıyorum. Hiçbir yerde bulamıyorum. Kalbim deliriyor. Zihnim bulanıyor. Ya yeşil gözlerini kaybederse zihnim? Özgürce koştuğum o yeşil kırları kaybetmek istemiyor içim. İçimi söküyor ne yazıktır ki beynim. Nefes alamıyorum bu belirsizlik telaşıyla. Unuttukça bulanıklaşıyorum hatırladıkça kirleniyorum. Ne var ki hatıralarımda seni bulamıyorum. Zihnimin her sokağını hızla inceliyorum. Kayboluyorum. Seni görüp peşinden koşuyorum. Tökezliyorum ve bir kol dolanıyor belimden düşmeme engel. Yeşilliklerinle göz göze geliyorum. Gözlerinden dudaklarına akıyorum ve yüzünü kaybediyorum. Uyanıyorum. Tekrar tekrar tekrar uyanıyorum. Her uyandığımda daha da uzaklaşıyorum. Kırlardan asfalta çakılıyorum. Betonu kırıyor gözyaşlarım. Kırılan parçalara doluyor sularım. Sularımdan çiçekler fışkırıyor. Çimenler dağılıyor dört bir yana. Çimenlerden seni buluyorum. Bir askerin kamuflajında buluyorum ellerini. Kopmuş ellerin. Ceplerime koyup ilerliyorum. Kanlı postallarını topluyorum ağaçlardan. Ve tüfeklerin topların dolu tarlalar. Barut kokulu tarlalar... Öptüğün her yoncaya hasretle sarılıyorum. Şarkı yükseliyor. Hüznüm artıyor. Özlemim şiddetleniyor. Dudaklarım, saçlarım, gözlerim kızarıyor. Anne sütü dolu bir küvette uyuyakalıyorum. Anne kokusunun verdiği huzurla uyurken annemin yokluğunu hissettiren o soğuk küvette titriyorum. Buz gibi anne sütünde donarak ölüyorum. Ve uyanıyorum. Tekrar tekrar tekrar uyanıyorum. Seni getirmiyor hiçbir rüya. Dönmüyorsun hep beraber ölecek olduğumuz o arabaya. Nüfus eksik, nüfus yarım. Öyle yarımım ki göz yaşlarım bile yarım. Öyle eksildi ki evren yeni bir patlama tasarlıyoruz Tanrıyla geceleri. Öyle öldün ki yıldızlar ölmüyor kara delikler sırra kadem bastı. Nasıl bir yok oluş ki bu tüm varlık felsefesi çöktü. Bu dogmatik sancının derin sarsılışıdır bayım. Bu Tanrının varlığının ve aynı oranda yokluğunun kanıtıdır. Bu yeşil gözlerinizin son yumuluşuyla evrene koca bir küfür ve aynı oranda ilan-ı aşkıdır. Bu Adaletin arayıp bulamadığı yerinin aslında nasıl hiç var olmadığının kanıtıdır. Bu göz yaşlarının basitleştirilmemesi adına yapılmış bir grev bu yokluğun huzuru, varlığın sancısı, aşkın ölümü, nefretin doğumu bu, bu, bu!.. Bu bayım sizin 21'lerle sınavınızın kaybı mı kazancı mı? Bu Tanrının bana uyarısı mı cezası mı? Bu bayım sizin zaferiniz mi ödülünüz mü? Bu son mu başlangıç mı? Lanet olsun bayım yetmiyor kelimeler ömrüme, yetmiyor kelimeler siz,bana , evrene. Yeni diller keşfed,n ve sonsuz olsun. Her acı için bir kelime olsun. Her yakarış için bir harf türetin. Lanet olsun ben artık konuşamıyorum bayım. Ben... Ben artık ölemiyorum bayım. Lanet olsun Tanrının lanetine kapıldım sürükleniyorum. Ben Tanrıya bu kadar aşıkken bu kadar büyük bir nefretle yaşayamıyorum. Dayanamıyorum...