Kocaman camdaki yansımamdan kendime baktım. Özellikle papatyalı elbiseme gitmişti gözüm. Belkide aramızda bir dakikalık bir muhabbeti geçtiği için... Bu elbisemi annem doğum günümde vermişti.- Babamın geleceğim deyipte gelemediği doğum günüm-
Benden önce gelmişti . Siyah koltuklara oturmuş bir çocukla muhabbet ediyordu. Yandan gülüşü, güneş geldiğinde gözlerini kısışı. Elinin tersiyle güneşi engelleyişi, el hareketleri sanırım onu akşama kadar izleyebilirdim. İçeriye girdim , tam önünde durup selam verdim . Bana döndü, uykucu geldin mi dedi. Kafamı salladım. Plaketleri almıştı banada gösterdi. Güzel olmuşlardı. Kırtasiyeden yaka kartlarını aldık. Çiçekleri sipariş verdik. Geriye ikramlıkları almak kaldı. Kafeye girdiğinizde çok tatalı bir yerdi- ve lüks-
Burası aynı zamanda pastane anladığım kadarıyla burda oturduk. Çikolataları tattık. En sevdiğim beyaz çikolatadan masayada istemişti. Kahve içmeyi tercih ettim- damla sakızlı- oda benimkininden istedi kendine.
" İşlerin büyük bir kısmını halletttik ortak" göz kırptı.
" Evet güzel olacak inşallah!
" Kızlarla hala konuşmadın mı?
Gözlerim doluverdi. Canım dediğim zeyzeyimle bile aram bozuktu. Ben evden çıkarkem görüşürüz bile demeden çıktım. Kahvaltıya uyandırmamıştı beni. Bana neden kırgın anlamıyorum. Aslında herşeyi biliyor...
" Hayır, yani konuşmam bir anlam ifade etmeyecek! Gerek duymuyorum henüz.
"Yinede böyle çözemezsin..
"Biliyorum. Birkaç güne eve gideceğim. Biraz zaman girer araya belki yokluğumda bana haksızlık ettiklerini düşünüp konuşurlar "
" Demek istanbula gideceksin. "
" Annemi özledim. Hem orada da arkadaşlarım var. İzmir bu ara canımı acıtıyor.."
Tam bana cevap verecekken, sarı bir çiyan- pardon fettan- sinan diyerek yanımıza geldi. Bu kim acaba. Yüzünü buruşturduğuna göre sevmediği birisi,naber dedi ağzını yaya yaya !
Dişlerinin arasından iyiyim dedi. "Füsunla görüşecektik bizde haberin yok mu buraya geleceğinizden? "
Nasıl ya beni bilerek getirmiş olamaz değil mi?
Soru işaretleriyle ona bakarken vereceği cevaba odaklandım!
" Hayır bugün hiç görüşmedik" içim rahatladı. Göz kırptım. Ne yacağız gibilerinden. Beni göstererek asistanım dedi. Merhaba dedim oda soğuk bir tonla karşılık verdi. Masaya davet etmek zorunda kaldık.Elfin dedi. Sare diyerek karşılık verdim.
Biz birbirimize bakarken yürüyen topuk, namı değer süs biberi füsun hemen bizim masada durdu. Hayatım diyerek gülümsedi. Sinana sarıldı. Öptü, samimiyetsiz bir şekilde elfinlede sosyete işi öptü. Bana döndü arkadaş kimdi diyerek tek kaşını havaya kaldırdı. Kimdi öylemi? Kimdi beni tanımamazlıktan geliyor haspam..
Sare dedim sert bir dille. Asistanıyım !
Öyle mi tatlım seni hatırlayamadım. Demekki o gün paspal falan giyindiysen dikkatimi çekmemiştir.
Demek paspal.
" Olabilir yürüyen tuval gibi dolanmıyorum etrafta. Pijamalarla bile öyle gezenler var işleri zor! "
Sinan güldü. Füsun da ne demek istediğimi anlamıştı. Yinemi doksan!Bu kız kendini zeki sanıyor ama değil. Ah sinan ne işin var anlamıyorum ki?
Tam bana cevap verecekken sinan araya girdi. Hanımlar ne içersiniz?
Kahve istediler bunlarda sürekli kahve mi içiyorlar? Ben inadıma çay istedim. Zaten çok severim...
O ara füsun sinanın elini tuttu!
Habire birşeyler konuşuyor üçü. Dışlandım..
Elfinin sorusu ile şok geçirdim.
" Evlilik kararınızı gündeme tekrar ne ara alacaksınız?
Evliklik kararı derken.. Gözlerim yerinden fırlayacak gibiydi.. Ne yani evlenecekler miydi? Füsun cevap verdi hemen, sinanın ise kafası öne eğikti. " İkinci şansımız . Sinan bana kıyamadı. Yakın bir tarihte olabilir.." Deyip güldü. Zafer bu sefer onundu.
Bencede uzatmayın deyip sinana gönderme yaptım.
Ardından da kalkmaya yeltenmiştim ki işlerimizin olduğunu söyledi ve beraber kalktık. Amfiye gidiyorduk. Eşyalar gelmiş olmalı. Dekorasyona bakıcaktık.Arabada ikimizde konuşmadık...
Evlilik arifesinden dönmüştü. O kızla evlenecekti. Ne düşüneceğimi bilemedim. Sanırım oda ne diyeceğini bilemiyordu.
Zaten beni neden ilgilendirsin ki?
" Sare .. Ben sana söy.."
" Dinlemek istemiyorum hocam"
Kızmıştım içimde anlamsız bir öfke birikti. İyide söylese ne olacak kollarına mı atlayacaktın yok..
İç sesimi sessize aldım. Bir süre sen bana akıl vermeyi bırak. Kalple bir yıl sözleşme mi yaptın?
Beynide kullan arada . Ah be salak sarem kurduğun hayallere yazık..
Amfiye geldiğimizde anahtarını almaya gitmiştik. Odanın önünde birisinin dikelmekte olduğunu gördüm. Saçlar fönlü, cilet gibi giyinilmiş, elinde telefon birini arıyor. O esnada bize döndü telefonu cebine tıkıştırdı. Esmer kara kaşlı kara gözlü sakallı küpeli hatta dövmeli biri.. Oldukça yakışıklı.. Benim dahi dibim düştü açıkcası.
" Enişte" dedi kocaman güldü enişte mi?
" Süha hoşgeldin ne yapıyorsun burda?
" Enişte izmire geldim iadei ziyaret. Ailemi özledim birde seninle bir felekten gece geçirmeyi özledim"
Felekten bir gece mi? Sinanın ablası falan mı var anlamadım..
" Füsun geleceğinden bahsetmedi"
" Ona sürpriz söyleme lütfen bu arada tekrar denemenize çok sevindim... "
Füsunun kardeşimi varmış! Hiç benzemiyor bu öyle havalı biri gibi değil.. Yukardan bakmıyor.. Biz hala dikeliyoruz yalnız.
" Teşekkür ederim. Kayınço"
Halinden de pek memnun sinan beyler maşallah..
" Bu güzel bayan da kim ? " Sinanın biran rengi gitsede.
" Sare benim asistanım " dedi
Bana dönerek" Yusuf Süha Serte "diyerek elini uzattı. " Sare Milan"
" Tanıştığımıza memnun oldum küçük hamım " deyince sinan al al oldu. Kızardı bozardı, tepki veremedi sadece yüzünü buruşturup yandan bir bakış attı. -Ölümcül bir bakış- Amfiye bakacağımızı söylediğinde hep beraber indik. Gerçekten çok güzel olmuştu.Teki füme rengi bir koltuk vardı. Hemen kenarında canlı balıklar ve canlı çiçekler vardı. Protokolün masası da yine çiçeklerle süslenmişti. Mor ve beyaz gül vardı. Aralarında da karanfil ve papatya ! Çok güzellerdi. Masalar amfinin önüne konulmuştu.
Sabah misafirleri karşılayacaktık.. Of 8 de burada olacaktım. Sinan kamerayıda bana kitledi. Fotoğrafları ben çekecektim. İyide misafir mi karşılayacağım, yaka kartı mı dağıtacağım.
Birkaç gün buralardayım diyen Süha ya baktım. Hmm organizasyona katılacak mısınız dedim? Evet tabi yardımcı olacağım enişteme diyerek karşılık verdi. Özgürle konuşuyordu sinan müziklerle ilgili.Saat 6:30 duşumu almalıydım. Hemen hazırlanmaya başladım. Gri elbisemi giymiştim. Diz kapaklarımın aldında dar bir elbiseydi. Triko tarzında. Üzerine gümüş rengi bir kolye taktım. Pudra arkası püsküllü platform giydim orta boy olduğundan rahatsız etmedi beni. Makyajım siyah gri tonlarında göz makyajıydı. Ruju sevmem oldum olası.. Dudak rengi ile sadece parıltı kattım. Saçlarım dalgalıydı. Bıraktım onları. Parfümüm ile hepsi tamamdı. Sinan bana mesaj atmış seni alamaya geliyorum diye! Hayır ne gerek var. Zeyneplerde orda olacak ama onlar 10 da gelirler. 11 gibi başlayacak çünkü.
Aşşagıya inerken kalbim yerinden çıkacak zannettim. Sen orda daha güzelsin kalbim diyerek kendimi sakinleştirdim. Bana bakıyordu. Boydan süzdü. Gözlerine bir öfke yayıldı. Günaydın dedim enerjik bir halde. Günaydın dedi ama demez olaydı. Hala uyuyor gibisin dedim ve güldüm. Evet geç uyudum . Bu arada çok güzel olmuşsun. Gözlerini alamayacak kimse .. Deyince beğendiğine sevinsem mi beni kıskandı mı desem bilemedim. Teşekkür ettim.
Amfinin önünde özgür füsun, süha diğer üç kız bizi bekliyordu. Beraber gelmemizden dolayı füsun beni gözleriyle liğme liğme kesti. Özgür günaydın dedi ama kırgın bir sesle. Süha ise gü.. Günaydın sare prensese dönüşmüşsün dedi. Herkesin içinde. Nasıl utandım ve onure oldum.
Hazırlıklara başladık. Ses sistemi , ikramlıklar, plaketler , yaka kartları, mühürler, aldığımız çikolatalar, sular hepsini yerleştirmeye başladık. Son anda Sinanın sunucu bulmadığı sorunuyla ne yapacağımızı şaşırdık. Ordan süha ben yaparım deyince içimiz rahatladı. İşlerimi halledip bir köşede çay içiyordum. Daha doğrusu sinanla füsunu izliyordum. "Prenses" diyen süha'ya baktım. Değişik bir çocuktu ama sevmiştim.
"Prenses demesen ? "Dedim utanarak.
" Neden küçük hanım?"
" Yani çok hoş olmuyor"
"Bence çok yakıştı sana hem arkadaş olmaya çalışıyorum sare"
" Orasında bir problem yokta"
" İçimden geldiği gibi davranıyorum haketmesen söylemem " deyip göz kırptı.
" Tamam madem, süha sen ne okuyorsun? Bizim bölüm sanırım"
" Yok prenses hukuk okuyorum"
" Aa benim babam da avukat"
Biz sohbet ederken sinan beni yanına çağırdı. Misafirler gelmiş dedi. Kapıya doğru ilerledik. Birden kolumdan tuttu. " Sare sühayla ne konuşuyordun"
" Sohbet ediyorduk sadece kolumu bırak lütfen"
Birden bıraktı özür diledi.
" Sana ne hakla prenses diyor neden izin veriyorsun"
Bu beni kıskandı mı yani? Oha şok!
" Bu neden ilgilendiriyor seni? "
" Çünkü.. O.. füsunun kardeşi. "
" Banane bundan"
" Sare.. Delirtme beni"
" Ne oluyor ya anlamıyorum , seni ilgilendirmez biz arkadaşız sadece"
" Sadece arkadaş mıyız ? "
" Değilsek neyiz? "
Durdu. Düşündü . Cesaret edemedi. Birşeyler söylemek istiyordu sanki. İnan ki sen itiraf etmeden bende itiraf etmeyeceğim.
" Hiçbirşey" dedi yıkmıştı bizi. Ortada biz bile yokken . Ah sinan senin bu korkaklığınla bizim bir miladımız olmaz!
" Haklısın hiçbirşey"
Hiçbirşey demişti . Yanlış duymamıştım. Ben ve ifadesizliğim. Hayatında bir cisim kadar bile yer kaplamazken. Şimdi bu gözlerime dolan yaşlarda neyin nesi....
Şimdi yağan yağmurun sesiydi aşk .. Öylesine çaresiz öylesine yalnız..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeklerin Öldüğü Saat
Roman d'amourGökyüzü hala onlarındı ,oysa kadın bütün soru işaretlerini peşine takarcasına gitti! Sevmek kelimelerle sınırlı kalmiş ,veda cümlelerine sıkıştırılmiştı! Bir cümlenin başi olmayı hayal etmiştim, noktalar bizi teğet geçer virgülle yaşar gideriz zan...