Kalbime yılın ilk karı düştü! Şimdi heryer soğuk! Buz tutmuş, rüzgar kar tanelerini savururken kalbimde birikivermiş. İzinsiz giren misafir çocuğu kadar kızılasıydı sinan!
Merdivenleri üçer beşer çıkmak isterken , aniden oturmuş hislerimi yoklamıştım. Yaptığım yanlışa karşılık bir uyarıydı bu kaza . Allahın sevgili kuluyum ki en başında kendime geldim. Buseye anlatacak bir şeyin kalmaması beni sevindiriyordu. Yapabilirsin sare . Kapıyı çaldım. Kahvaltı yaptığını farkettim. Beni görünce hemen bir irkildi. Beklemiyormuşçasına, müsait miydiniz ? Tabi dercesine kafasını salladı. Aramızdaki soğuk rüzgar ocak ayındaki titreme kadar hissedilebilirdi.
"Asistan olmak istemiyorum. İzninizle bu işi naz yapsın o daha istekli! "
" -Bir küçük kıza sözü geçmedi-desinler yani öyle mi? Peki benim hocalığım ne derece ciddiye alınıyor sare hanım!
" Ben böyle bir şeyi...
" Burası resmi bir kurum. Çoluk çocuk oyunu değil! Canımız istediğimizde kararlar alamıyoruz. Başka bir şey varmıydı?
" Ben .. Sadece bizim ders için mi yoksa diğer derslerinizide asiste edecek miyim?
" Diğer derslerin not işleri olduğunda size söylerim!
" Ta.. Tamam ! İyi günler. "
"Sare hanım iyi olduğunuza emin misiniz renginiz çok soluk?
" Evet nerden çıkardınız?
" Korkmuşa benziyorsunuz?
" Ben.. Benn sadece küçük bir ka... Kaza geçiriyordum .
Hemen ayağa kalkıp yanıma geldi . Gözlerini gözlerime dikti. Gözlerinde farklı bir his vardı öfke bürümüştü. Koluma dokundu. " İyi misin ?
" Evet hocam " diyerek kapıya yöneldim. O esnada kısık bir sesle -iyi ol - demişti. Duyduğumu düşünmeden söyleyivermişti. Kafamın ortasına kocaman bir soru işareti bıraktın sinan!
Belliki gardını kuşanan tek ben değilim? Belkide o da farketmiştir. Füsuna yaptığı yanlışı. Bir dakika ya bunlar yoksaa... Barıştı mı ? Tabi ya akşam benimle kahkahalar atan adam az önce bana küçük bir ders verdi.Herkes haddini bilmeli değil mi?
Derste yine onun. Haftada üç ders seçimi ne büyük ironi benim için!
...............................................................
Ve ben herşeye herkese rağmen seni istemiştim! Tüm bencillikleri kabul edercesine !
İnsan tanımadığı birini sevebilir miydi?
İçine işlenmişse adının her harfi, böyle kıyıya vuran gemi kadar hareketsizse gülüşü sende !
Mıh gibi oturdu gitmiyorsa ! Sevilirmiş...
Sinan ne ara sevmişti sareyi? Birisini sevmek için illa ki güzel olması şart değildi . Sevdiğin kişi kötü olsada sevemez mi bir insan . Sadece o olduğu için sevmişti . Dünya üzerinde böyle bir insan vardı sinanda onu sevmişi! Nedeni niçini yoktu. Her gün büyüdü sadece .Sare bir yıdızdı her gün gördüğü ama ulaşamadığı. Şimdi o yıldız kaymış hemen yanına düşüvermişti. İsmini bile bilmeden sevmekti bazen aşk. Sabretmek. Koşulsuz sevmek. Deli saçmasıydı belki, aşk zaten delilik değil miydi? İçinde büyütürsün kimselere söylemeden! . Sert bir duvara çarpar gibi çarpar kalbin. Halbuki küçük bir kuş gibidir suçsuz. Uçmak istediği dallar çok yüksekse onun suçumudur bu?
Eğer o uçmak istemeseydi, kim konacaktı o dallara...
Sevmek kelimelerle anlatılmazdı. Herkesin bir hikayesi vardı. Herkesin sevişi farklıydı. Şimdi sinan iki yıl boyunca sevdiği insana sadece bir yabancıydı! Hatta ona dokunmuştu. Uçmuştu uçmasına da yere çakılması yakındı. Gardını almak zorunda oluşu bu dünyayı yakılası bir yer haline getiriyordu. O bu kadar kısıtlanmışken , bir başkasının rahatça ona ulaşabilmesi onu delirtmeye yetiyordu. Kapıda konuştuğu çocuk kimdi? Sevgilisi olamazdı. Yoktu biliyordu.
Gülüşünün bir anını bile kaçırmak istemezken kimlerle paylaşıyordu tebessümünü!
Soramazdı! Belkide onunla göz göze gelmeseydi herşey daha kolay olurdu.
Gülüşü doldurmuştu dört bir yanını. Şimdi daha zordu.
................................................................Sınıfın önünde beklerken kızlara yazdım. Derste olduklarını yazdılar. Annem ise özledim yazmıştı. Benimde onlara ihtiyacım vardı.
Karşıdan gelen çocuk özgür mü bana mı öyle geliyor?
- Sare sende mi bu dersi alıyorsun?
- Evet sende sanırım.
Kafasını sallamakla yetindi.
- Daha iyisin dedi. Bende onaylarcasına kafamı salladım. Hocanın gelişi ile kapıya bir yığılma oldu. Sinan yüzüme bile bakmadı.
Geçtim en arkaya. Birden özgüründe yanımda durduğunu farkettim. Pek kimseyi tanımadığını benimlede artık arkadaş olabileceğini söyledi. Benim için farketmezdi. Sinan ise benim tarafa bakmış hemen kafasını çevirmişti. Bozulmuş olamaz değil mi? Yok canım yok yok saçmalama sare! Kızım bi kendine gel ya yelkenler fora hemen. O kahve telvesi gözlerin neler anlatıyor sinan bir bilsem?
Özgürle muhabbet etmeye başladık yavaştan. Aslında komik birine benziyordu. Kapının çalmasıyla gözler çevrildi.
Bense iki metre uzaktan bu süs biberinin geldiğini anlamalıydım. İyide bu dersi alıyor mu? Kaçırır mı tabi fırsatçı! Teyzesinin imkanları saolsun...
Sinanın yüzü ise al al olmuştu. Gözlerinden alev çıkıyordu.
Geçebilir miyim dedi ağzını yaya yaya . Göçöbilirsön cicim! Gözlerim kısılmış ve dışımdan söylemiştim. Özgür duymuş ve gülmüştü. Bende gülünce füsunun dikkati bizim üzerimize toplanmış, hatta yüzüne bir rahatlama yayılmıştı. Bizi sevgili zannetti sanırım.
Ders bitmeli artık . Tak tak topuk sesi kafamda çınlarken bize doğru geldiğini gördüm. Hayır ya hayır lütfen. Olamazdı. Aman Allahım şimdi bayiliciğim !! Özgürün yanına oturdu ve avına bakan avcı gibi tüm ders boyunca gözlerini sinandan ayırmadı.
Bitti.
Son imzalarda tamamlanınca imza kağıdını eline füsun aldı. Ben götürürüm diyerek göz kırptı.Ne demek ben götürürüm ya . Sen şimdi görürsün!
Kapıyı kilitleyip hemen arkasından sinanın odasına çıktım. Kapıyı çalıp girdim.
O esnada kağıdı uzatıyordu.
" Bu ne füsun?
-Seni görmek için bahanem.
" Sana böyle bir görev verdiğimi hatırlamıyorum. İzin almış mıydın sare hamımdan. Dur ben tahmin edeyim hayır. Beni görmek istediğinde görürsün herkes kendi işini yapsın!
Söylediklerine takılmamaya özen göstererek , anahtarı uzattım.
" Bir daha böyle birşeyle karşılaşmak istemiyorum Sare hanım"
" Tabi, hayhay" diyerek füsuna göz kırptım. Sinanın dikkatinden kaçmamıştı ama umursamadı.
Yörüngesinden çıkmıştım. Ne kadar aptalım. Bir salise de olsa böyle bir şeyi nasıl yakıltırdım kendime.
Füsun hızla döndü" çık " dedi sert bir şekilde . " Canım kimlerle uğraşıyorsun ya daha akıllı bir asistan bulamadın mı ? "
Ve gözlerinin içine baktım sinanın beni savunacak bir kelimesine muhtaç kalmıştım. O ise sessizliğiyle ifade etti herşeyi.
Hızla çıktım odadan...
Şimdi eksiklik vardı biryerlerde tanımlanamayan, istensede tamamlanamayan!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeklerin Öldüğü Saat
RomansaGökyüzü hala onlarındı ,oysa kadın bütün soru işaretlerini peşine takarcasına gitti! Sevmek kelimelerle sınırlı kalmiş ,veda cümlelerine sıkıştırılmiştı! Bir cümlenin başi olmayı hayal etmiştim, noktalar bizi teğet geçer virgülle yaşar gideriz zan...