İkimizin resmi

21 8 0
                                    

Arkadaşlar oy ve yorumlarınız benim için çok önemli.. En alttaki yıldızı parlatalım lütfen😌

Zaman sevdiklerimizde alır götürür  mü? En sevdiklerimizi mesela ? Bizden neler çalar zaman! Kıymet verdiklerimizi mi? Zordu benim için herşey .. Yolda düşünmekten gözlerim dolmuştu. Peki şimdi ne olacaktı? Annem orda babam ise zaten bizden kopuk vaziyette ! İyide ben ne yapmıştım ona. Boşanacaklar mıydı? Annem nerde kalacaktı? Kafamdaki soruları bir kenara atarak sinana baktım. Ciddi bir ifade vardı yüzünde.
Telefonu çaldığında ikimizde sarsıldık. Baktım füsundu. Tabiki başka kim olabilir... Bu durum beni hayli rahatsız ediyordu. -Adamın sevgilisi var şaka gibi-Ah be sinan amerikada karşılaşsaydık keşke! Bi keresinde annemle gitmiştim. Sonra süha aradı. Onunkini açtı. " İyi mi dedi. En kısa zamanda dönmeye çalışacağım. Dikkat et . Tamam görüşürüz " deyince yüzüne bir üzüntü çöktü. Sanırım birine bişey oldu." Herşey yolunda mı? " dedim.
" Evet neden"
" İyi mi diye sordun ya?" Kaçamak bir ifade ile" Füsun biraz üşütmüş"
Kafamı salladım. Onun için üzülmüştü. İnsan sevdiğine üzülür. Ona değer veriyordu. Bu beni incitmişti şuan! Belli etmesemde içten içe kıskanmıştım.
Alışveriş merkezine geldiğimizde çokta hevesli değildim. Sinan ise gayet neşeliydi. Bu arada çok cool ve karizma gözüküyor maalesef. Kızlar dönüp dönüp bakıyordu. Telefonuna sürekli mesajlar bildirim sesleri çağrılar ne kadar meşguldü!  Benimde sosyal ağlarımda çok bildirim olur ama bu kadar çok arayanım yok tabi. Genelde tanışmak isteyenler falan. Sinan benim oralı olmadığımı farketti " Birşey mi oldu?" Diyerek dile getirdi. " Hayır olması mı gerekir deyip ters konuştum. " Gözlerimi devirip hızlandım- Allah Allah dediğini duydum-Ellerinide  iki yana hızla bırakmıştı. Arkamdan gelirken mırın kırın etmeye başladı. Mağazaya girdik, derhal  elbise reyonuna yöneldim biraz bakındım sonra gel beni al diyen tatlış bir elbise gördüm , tabiki griydi ama biraz yeşile çalan bir gri, uzun dümdüzdü tek numarası kollarının ispanyol paçası gibi bol oluşuydu ,hemen  denemek istedim, kabinde  kendime baktığımda beğeniyle açıldı gözlerim bir hevesle çıktığımda   sinanın da kendine  birşeyler baktığını gördüm. Bana bakmadı bile öküz. Sinirle hardal rengi şort tulum denemek için geri girdim. Bu da çok yakışmıştı. Aynaya bakmak için çıktığımda gözleri üzerimde geziyordu. Öfke kaplamıştı biranda paşamızı evet birşey  diyememişti ama kesinlikle beğenmişti ve kıskanmıştı sanırsam  oralı olmadan bir kaç tane swet , bir iki kot, bir iki de eşofman almıştım. Bir kaç günlüğüne bunlar yeterdi. İzmirde de çok nasılsa.  Sinanda kendisine hakim yaka bir gömlek almış. Gri almış  hemde!
Eşyalarımı taşıma zahmetine girdi saolsun. Hatta arabaya bırakıp geldi. O ara bende tuvalette makyajımı tazeledim.  Nerdesin diye mesaj attı kitapçıyı tarif ettim. Kitaplara bakıyordum ki gelince  oradan çıktık. Birden oyuncakçıya girdik tabi iki muzur durur muyuz başladık karıştırmaya aynı zamanda eğlenmeyede  başlamıştık fakat görevlilerin bize ters ters bakmasıyla kendimizi v bovling de bulduk. Yenmeyecekmiş de beni geç  onları sen anacım! Tabiki yenildim. -5-4 -tüh ya gitti benim karizma. Benim neyim eksik buz pateninde hodri meydan diyerek ikna ettim.  - Annemle her pazar gelirdik-
Kayarken elleri ellerimdeydi. Düşmeme bahanesiyle beyfendi bana baya yaklaştı. Hatta bir ara öylece baktık birbirimize. Sonra ben ellerimi çektim. Birkaç  adım gitmemle sinan pat diye düştü. İyi misin diyerek hemen 
döndüm ona o ise gülüyordu. Numara yapmış pis. Sonra buzun üstüne atıverdik kendimizi. " Gerçekten uzun zamandır ilk defa geliyorum, en son annem getirmişti. Karne hediyesi"
" Nasıl alıştın? Yokluğuna.."
" Bilmem belkide alışamamışımdır"
" Bir gün gelse"
" Bir gün gelmesin. Ben yarım kaldım sare tamamlanamadım. Bilirsin bazı sevgiler vardır yerini kimse dolduramaz. Aile de onlardan biri. Bir sıfır mağlubum bu konuda"
" Seni anlıyorum.Yani neyse bu konuyu boşvereyim kelin ilacı olsa"   Diye cümlemi bitirdim. Oda derin bir nefes aldı. Sustuk ikimizde ne diyebilirdik ki?
" Ben acıktım " diyerek sessizliği bozdum. " Hadi pizzalar benden mağlum sana borçlandım. Bovling de fena değilsin"
" Ne değilim?"
" Fena sayılmazsın. Yani idare eder" diyerek güldüm. Oda güldü. Bu sefer onu güldürmeyi başarmıştım.
Yemekleri yedikten sonra eve geçmiştik artık. İkimizde çok yorulduk. Saat 8 ' e geliyordu. Sinan beni eve bırakıp şirkete uğrayacaktı. Biraz dinlenebilirdim.
Eve gelmemle kıyafetlerimi makinaya attım. Onlar çıkasıya kadar duş alırdım. Ben bebek kremimle kremlenirken kapı sesi duydum sanırım sinanda gelmişti. Üzerimi değiştirip kıyafetlerimi kurutma makinasına koydum. Onları beklerken odamda annemi aradım." Anne! İyi misin?"
" İyiyim kızım sen? "
" İyiyim anne! İyi olacağız"
" Yarın dönüyorum sare"
" Neden anne burada ne yapacaksın? Sakın"
" Kızım deden rahatsız sonra konuşuruz dikkat et kendine" sesi ağlamaklı gelmişti.
" Tamam anne görüşürüz yarın"
Tutmuştum kendimi gözyaşlarımı . Sonra bırakıvermiştim özgürlüğe... Kapımın çalınmasıyla gir dedim o ara gözlerimi silerken. " Küçük hanım ne çabuk sıkıldınız  benden"
" Hoşgeldin. Yok telefondaydım. "
" Hoşbulduk, peki. "
" Nasıl geçti?"
" Bir problem var ama halledebilirim."
" Umarım en kısa zamanda " diyerek bakışlarımı kaçırdım.
" Kimle konuştun? Canın sıkkın"
" Ha evet .. Şeyy... Annem yarın geliyormuş"
" Bu iyi bir haber "
" Gibi" diyebildim. Aşşağı' ya  geçtik.
" Kahve mi çay mı " dedim sırıtarak.
" Beni bunlara alıştırmasan sonra ararım sen olmazsın" deyip bir bakış attı tam kalbime. Eksikti biryerlerde belkide benim bunları yapmam annesini hatırlatıyordu.
" Koca bebek misin sen? Kalkar kendin yaparsın" deyip kafasının dağılmasını umdum.
" Ha sen yapmazsın yani birdaha"
" Hmm belki ara ara bir kıyak geçerim"
" Lütfettiniz sultanım" kinayeli bir laftı ama olsun. İkimizde gülüyorduk.
Birden kapı çaldı. Biranda huzursuz oldum. " Birini mi bekliyorsun?"
" Hayır bekle anlarız şimdi"
" Füsunsa "
" Sanmam bekle"
İçeriye bir adamla geldi. Kır saçlı, takım elbiseli sert mizaçlı sarışın biriydi. - oldum olası sarışınları sevmem- yüzünden öfke okunuyordu. Elleri dahi yumruk halindeydi.
" Arkadaşının olduğunu bilmiyordum"
" Haber verebilirdin"
" Mutfağa geç istersen" dedi bana gözlerini olumlu anlamda kapatırken.
" Neden burdasın ?" Sesleri duyuluyordu. Acaba tahmin ettiğim kişimiydi.
" Sözleşmeyi nasıl iptal edeceğini sen bulacaksın sen kendini ne zannediyorsun. Benim işlerimi  pervasızca yönetemezsin! Nasıl malzemelerin bir yıl sonra teslim edileceğini kabul edersin. Sana en geç 6 ay demiştim.  Yeni sezonda  araba lansmanında ne göstereceğiz  tıpkı annen gibi beceriksizsin!"sesi çok yüksekti.
" Baba susuyorsam saygımdan beni aynı kefeye koymayacaksın! Kalbini  kırarım. Ben sorumluluklarımdan hiçbir zaman kaçmadım. Adamlar bir yıl içinde teslim edebileceklerini diğer türlü iki kat işçi parası vereceklerini ve zarar edeceklerini,  istemediğimiz takdirde başka bir yerden almamızı  söylediler. Bu durumda ne yapabilirdim. "
" Hemen bu işi düzelteceksin. Eğer 6 aya düşürmezlerse sözleşmeyi iptal et"
" Malzemeler! Nereden alacağız"
" Onuda sen bulacaksın"
" Baba bu söylediğin,çok zor. Yan ürün kullanamayız. "
" Bu sorunu çöz sinan!" Ses kesildi. Bende kaynayan çaydanlık sesinden başka birşey duymuyordum. İçeriye girdiğimde sinan gözlerini kapatmış koltuğa yaslanmıştı. Hemen mutfağa geri döndüm, çayları koydum. Hala aynı durumdaydı. "  Çay iç derdin kalmaz demişler"
" Kim demiş" gözlerini yavaşça açtı.
" Sare milan" diyerek gözlerimi kıstım. "Başka birşey ister misin? " diyerek de ekledim.
" Ayıcığa döneceğim bu gidişle "
" En azından sevimli olursun" diyerek sırttım. Kafama yastık attı . " Şimdi değil miyim?"
" Yoo bilmem dikkat etmedim dur bakayım. Hmm yok ya bu konuda pek giderin yok "
" Ne konuda giderim var?"
" Paşamız övülmekten hoşlanır sanırım"
" Evet size söylemediler mi?"
" Yok ben o işlere bakmıyorum"
Gülümsedi. Buruk bir şeklide, çayını içiyordu. Ben ise kurabiye yiyordum. Bir kaç çerez daha koymuştum. Her zaman birşeyler yemek iyi gelir .
Sesizliği bozdum. " İstersen babamla görüş. Ali milan iyi bir avukattır "
" Baban çok ünlü ve başarılı bizim şirketin bir kaç davasıyla ilgilenmişti"
" İyide sen şirkette çalışmıyorsun . Neden toplantıya katıldın veya imzayı sen attın"
" Öğrenmem için. Babamın amacı beni şirketin başına geçirmek. Ben ise sevdiğim mesleği yapıyorum"
" Bizim için bir resim çiziyorlar ve onu uygulamamızı istiyorlar.Peki bizim hayallerimiz.. Kendi resimlerimiz ne olacak? Kendimizi nerede görmek istediğimizden çok insanların bize nereye yakıştırdıklarına  önem veriyoruz. İyi bir insan olman kimsenin umrunda değil. İyi bir doktor iyi bir öğretmen bir avukat,  sadece bunlardan ibaretmişiz gibi davranıyorlar. Babam hep hukukçu olmamı isterdi. Kendi kadar iyi olmamı. Ben ise en güzel kareyi yakalamanın peşindeydim. Okuduğum bölüm  ise işletme yönetimi işte bu kadar kalıplaştırılıyoruz"
Derindi söylediklerim. Haklılık payımı onaylarcasına yüzüme bakıyordu. Gözlerini kapattı . Resim çiziyordu belkide. İkimizin olduğu bir kare...

Kelebeklerin Öldüğü SaatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin