Limonlu kek

20 5 0
                                    

Kalbim süzülüyor sana doğru. Şimdi özgürüz ikimizde. Kalbimi mavi kelebekler sardı sana konduruverdi. Seninle bir yalana inanmak bile güzel.. Bir anlığınada olsa değersin. Bu ne güzel bakış böyle ..
" Çok derinlerdesin ne düşünüyorsun böyle?"
" Sare sadece anlamaya çalışıyorum"
" Biliyorum kafan çok karışık? Zaman yok sinan zaman geçiyor ve sen gerçekten değersin!"
" Gerçekten bilmediğim birşey mi var? Biz olamayız derken ?"
" Memnun değilsiniz sanırım"
" Yok hayır "
" Hayır mı?" Öfke yerleşti yüzüme hemen pencereye döndüm. Elimi tekrar tuttu.
" Bekle bi sabırsız, yok hayır memnunum yanlış anladın ! Ben seninle mutluyum bu benim iki yıldır istediğim birşey . Hala inanamıyorum!"
Sinana uzun uzun baktım. Bakamayacağım günler hatrına da baktım.
O çoktan uyumuştu. Kıyamadığım nasılda güzel uyuyor... Gözlerim doldu, bulutlara bakıyordum, sıkıştığım yer tam kalbimin ortasıydı; Bir yerde annem vardı, bir yerde sinan.
Sıcak bir mocha istedim sinanda uyanmıştı o esnada yada hiç uyumamıştı bilemiyorum. Bazen gözlerini kapatıp neler düşünüyordu acaba?
" Ne düşünüyorsun?" Deyince...
" Bizi " dedim. Kalp yaptım elimle..
" Biz ne güzel bir birleşme "
" Sinan sen hep en derinde olacaksın unutma!"
" Biliyorum sare ! Herşey böyle başladı"
" Gerçekten beni parkta gördüğünde mi aşık oldun?"
" Evet seni orda sevdim. Çok şeffaftın çok saf çok temiz.. Sonra hayallerimle kurguladım hep. Amerikada sana benzeyen birini görmüştüm. Sonrada yolda tesadüfen seni gördüğümde ilk defa seninle göz göze gelmiş ses tonunu duymuştum. Dünya sanki o an dönmeye başlamıştı. Aslında ben dondurulmuşum da sana programlanmışım gibi.. Yüreğime cemre düştü seni gördüğümde, birden heryer ısındı seninle .."
" Biliyo musun amerikada karşılaşmışız aslında ; çünkü gelmiştim annemle."
" Hayat bizi bir şekilde biryerlerde karşılaştırdı. Bu tamamen kader. Ben seni iki yıl sonra bulacağıma inanmazdım. Şükürler olsun Allahıma"
" Şükürler olsun Allahıma" dedim ve omzuna yattım.
" Sinan bu arada izmirde ne yapacağız?"
" Biliyosun bu hafta ben izinliyim, haftaya finaller var zaten"
" Evet doğru bende bu hafta gitmem okula bol bol vakit geçirmiş oluruz olmaz mı? Tabi füsundan fırsat kalırsa.."
Gözlerimi devirdim. Seni ona bırakıp gitmek bu en ağırı olacak.. Kendi ellerimle onu sana iteceğim. Of sare. Kaşlarımı çattım.
" Kıskanmak ve sen?"
" Yok kıskanmadım . Ben çok paylaşımcı bir insanım!"
-İronim gözle görülür bir şekildeydi-

Evin önüne geldiğimizde yüzüm düştü. Valizimi çıkardı. Kocaman sarıldım. Oda sımsıkı sardı belimi. Sonra alnıma bir öpücük kondurdu. " Bana yazmayı unutma!"
" Unutmam"
Kapıdan girene kadar bana baktı. Eve girdiğimde kızların yokluğu ile karşılaştım. Geleceklerimden haberleri yoktu. Eşyalarımı makinaya koydum o ara duşa girdim yorgunluğumu alsın diye . Üzerimi giydiğim sırada telefonum çaldı. Annemdi. Sonra ararım. Tam elime aldım annemi arayacağım, sinan aradı.
" Telefona neden bakılmıyor?"
" Duştaydım. Sanada merhaba canım iyiyim sen nasılsın?"
" Ha pardon. İyi bende küçük hanım eve geldim daha yeni. "
" Nerdeydin ki?"
" Füsuna baktım"
" Hasret mi giderdin" dedim sert bir dille bu ne böyle hemen meraklısı gibi gitmiş evine. Çok özledi herhalde.
" Hatun kızdı gene. Söylemiştim hasta diye merak ettim sare"
" Tamam sinan işim var kapatmam lazım"
" Sare .. Peki"
Peki mi ? Peki yani öyle mi? Hiç kapatma falan yok yani.. Öküz bu ya !

Yemek yapmaklada uğraşmadım kendime hamburger söyledim.
Onlar geldi sandım kapı çaldığında. Bir buket papatya ile karşımda duran sinan belli etmesemde çok mutlu olmuştum.
" Kalbi kırılmış birisi var dediler . "
" İyi demişler ama yemezler"
"Hadi ama seni görüp gideceğim"
" Yemek söylemiştim. Beraber yiyelim çıkarsın"
İçeriye geçti. Televizyon izlediğimi farketti.
" Bana küs müsün hala?"
" Düşünmem lazım bilemiyorum. Kızgınım ama!"
" Sare biliyorsun hastaydı."
" Beni bırakıp koşa koşa gidecek kadar mı?"
" Sare lütfen "
" Uf peki"
" Peki ne be"
" Peki işte"
" Sare hadi gel ben seni özledim " bana bir sarılışı var sanki kırk yıldır görmüyoruz birbirimizi.Ellerimi ellerinin arasına aldı.
" Beni kıskanınca çok daha güzel oluyorsun"
" Hiçte bile"
Güldü tabiki inanmamıştı. Bende onunla küs vakit geçirmek istemiyordum. Yemeklerimiz geldi. Hapur hupur yiyorum tabi ben. Adam ne kadar kibar sare sende biraz kibar olsana.
" Kahvelik vaktin var" dedim sırıtarak. Sare ağırdan sat kızım kendini ..
" Bu sefer türk kahvesi ama şekerli"
Ben yapmayı bilmiyorum ki! Allahtan zeynep delisi de makinası var evde. Hemen yaptım iki tane yanınada çakıl çikolatalardan birde kuş lokumu koydum elimdeki tepsiyi bıraktım. Eğlence programı açmıştı,en çok istediğim şeylerden bir tanesi sevdiğimle böyle programlar izlemek. Yüzünde kocaman gülen bir ifade kahvesini yudumluyor. Evli çiftler gibiyiz ya . Hayali bile güzel..
" Yarın ne yapalım güzellik"
" Bilmem rota sende"
" O zaman 11 gibi alırım"
" Tamamdır."
" Kalkayım artık güzelim. Eline sağlık sende kendini yorma ve uyu artık"
" Başüstüne " deyip güldüm.
Alnıma ve burnuma bir öpücük konduruverdi. Bu sefer bende onun gamzesini öpüverdim. Yüzümün kızardığına eminim. Elim ayağıma dolandı hatta.
" İyi geceler güzellik " yazmıştı.
" İyi geceler yarim " yazdım. En son hayaller kuruyordum uyumuş kalmışım.
Sinanın evinde buzdolabının üzerinde -Limonlu kek tarifi -vardı çok mu seviyor acaba? Sabah alarmımı 8 kurdum. Bir güzel kahvaltı hazırladım. O ara limonlu kekide yapmaya başladım, bol bol limon kabuğu rendelemiştim, içine birazda ceviz koydum. Kek kalıbına koyup fırına koydum. O ara sinan " Güzellik uyan hadi! Günaydın" yazmıştı. Hiçte kaçırmaz fırsatları.
Kızlar uyanmamıştı. Son demlerin sare kalbi kırık kimse kalamasın. Zeynebin baterisinin başına oturdum. Başladım kafama göre çalmaya. Aradan iki dakika geçti geçmedi kafama dank diye bir yastık. " Günaydınnnn " diyerek bağırdım.
" Kızlar kahvaltıda önemli birşey konuşmak istiyorum"
" Bekle " deyip yüzlerini yıkamaya gittiler.
İkisininde kek hoşuna gitmişti.
" Aramızdaki bu anlamsız kırgınlığı bitirelim. Birbirimizi yanlış anladık"
" Oh be " dedi zeynep sarılırken. Busede sarılmıştı. " Bencede sen küsken çok uyuz oluyorsun" deyip güldüler.
Aramız sonunda düzelmişti. Buse özgürle nasıl sevgili olduklarından bahsetti. Yemekte açılmış özgür buna bizimkiside kabul etmiş tabi. Zeyzey ise sühayı beğendiğini itiraf etti. Benimle ilgisi olmadığını söyledim. Zamanım yoktu sinana mesaj attım evde yalnız mısın diye? Cevap gecikmedi aynen şunu yazmış" Asayiş berkemal komutanım merak etmeyin tek bir dişi sinek dahi yok"
Öküz ya ben ona sürpriz hazırlayayım oda benimle dalga geçsin. Cevap vereyimde şüphelenmesin" Böyle devam " yazdım.
10: 30 gibi kapısının önündeydim. Kalbim hızlanıverdi. Sensizlik nasıl olacak bundan sonra ... Zile bastım, kapı açıldı. Bizimki uyanmış çoktan belli. Yüzünde kocaman bir gülümseme yayıldı. " Deli" diyerek sarılıverdi boynuma.
" Sürpriz" dedim tüm neşemle.
" Hoşgeldin güzelim , geç"
Burdaki evini ilk defa görüyordum. -Şimdi evinin adresini nerden bulduğumu soracaksınız onuda lazım olur diye atmıştı düşünceli sevgilim-
Harika bir evi vardı. Neredeyse ahşaptı heryer. Tam istediğim gibi, istanbuldaki eve nazaran burası bej krem ve çakıl tonlarındaydı.Daha samimi bir evdi daha mütevazi. Salonunda bej köşe takımı renkli yastıklarla süslenmiş. Ortada küçük ahşap bir sehpası ; üzerinde küçük küçük biblolar ve kaktüsleri vardı. Köşedeki orkideler en sevdiğim bu adam gerçekten benim ruh eşim ya sanki burayı döşerken benim fikirlerimi almıştı.
Duvarın kenarında beyaz bir masa takımı vardı. Salonun ferah ve aydınlık oluşu 3 tane penceresinin olmasından.
Hemen salonla bitişik bir amerikan mutfağı tamamen ahşaptandı. Grinin en sevdiğim açık tonlarındaydı. Sanırım yatak odasına karşıdaki bölümden geçiliyor.
Mütevazi evi beni çok etkilemişti. Gerçek sinanı bulabilmiştim sonunda. Okuldaki o kasvetli adam bu değildi.
Ben etrafı incelerken oda bana çay koymakla meşguldü.
Ellerinde çayları sehpaya koyarken elimdekine bakıyordu.
Bir dakika deyip mutfağa geçtim. Keki kesip tabaklara koydum. Masaya bırakırken şaşkın ifade vardı yüzünde.
" Bu ne?"
" Sana limonlu kek yaptım"
" Sen bana limonlu kek mi yaptın?"
Şaşkınlığını dile getiriyordu tabağa bakarken.
" Evet neden?"
" Gerçekten mi "
" Hadi tadına bak"
Minnetle bakıyordu bu defa bu kahve telvesi gözler..
" Ne diyeceğimi bilemiyorum şuan"
" Nasıl olmuş"
" Harika! annemden sonra yediğim en güzel kek. İyide nerden aklına geldi bu senin"
" Buzdolabının üzerinde yazıyordu. Bende sevdiğini düşündüm"
" Orda durur sadece kendimi daha iyi hissetmem için. Birgün annem gelip yine beraber yapacakmışız gibi hissettiriyor "
" Kıyamadığım. Eminim birgün gelecek"
" Teşekkür ederim sare beni çok mutlu ettin. Yani sen onu nasıl farkettin. Biliyo musun şuan neden sen olduğunu daha iyi anlıyorum"
" Afiyet olsun " deyip güldüm. Çayımı içmiştim. Oda kekten dayanamayıp iki üç parça daha yemişti. Biz seninle güzel bir başlangıç yapmıştık sinan..
" Annem güzel kokan yemeklerin insanları mutlu ettiğini söylerdi"
" Kesinlikle haklı . Bugün kızlarla barıştım. "
" Aa çok sevindim"
" Bende"
Sinanla bırak el ele tutuşmayı yanyana bu şekilde gelebileceğimize inanmazdım. Şimdi deniz kenarında onunla el ele yürümek hala rüyada gibiyim. Onunla yaşamak meğer ne kadar güzelmiş. Kalbime söz geçiremiyordum. Bana çay alıyordu. Karşıdan ona baktım gülümsüyordu. Kıyamadığım ben sana nasıl kıyacağım!
Çay! Deniz! Sinan daha ne isterim ki?
" Deli hadi gel seni bir yere götüreceğim" diyerek elimden tuttuğu gibi koşmaya başladık. İzmir şahit oluyordu aşkımıza! Beni gördüğü parka geldik. Salıncakta sallanıyordum. Kendimi sinanın çekimine bıraktım. Rüzgarda ellerim salınırken ne kadar mutlu olduğumu hissettim. Yıllardır nadasa bırakılan kalbim sonunda yeşeriyordu.

Banka oturduğumuzda nefes nefese kalmıştık ikimizde. 'Sinan ya ' deyip sarıldım. Beni ne kadar mutlu ettiğini bilemez.
" Pamuk şekeri canavarı ; alalım hadi sana bir kaç tane"
Bir kaç tane kendime ayırıp hepsini parktaki çocuklara dağıttık. Ne mükemmel bir adamsın ya!
-Şimdi tüm anılarımızı bu kamerayla kaydediyordum- .

Havanın güzel olmasıyla kumsala da gidebileceğimize karar verdik.
Sinanın elinde belki 20 tane rengarenk balon! -Ne ara almıştı bunları-
Ellerimdeydi hepsi. Ben yürürken sinan fotoğraflarımı çekiyordu. Bir ara , çok güzel bir gülüşünü yakalamıştım. -Kamerayı yanıma almak harika bir fikirdi gerçekten-
Beraber selfiler çektik.. Hepsinde de yüzümüz gülüyordu.
Balonları bıraktım gökyüzüne özgürlüğe.....
" Sinan " dedim karşıdan koşarak . Boynuna atlamıştım. Oda beni döndürmüştü. Sonra biz bi düş.. Patlattık kahkahayı. Kucağına aldı seni seviyorum sare milan diye bağırmaya başladı. Şişş desemde beni duymuyordu. Sinan tamam hadi bak yine düşeceğiz desemde kar etmedi. Bir şartla sende bağırırsan öğle. Ben bağıramam desemde seni denize atarım tehditi ile " Bende seni seviyorum sinan soya " diyerek biraz daha alçak bir sesle bağırdım.
" Hadi resim çizelim" dedim.
" Gökyüzüne "
" Evet nerden biliyorsun?" O nerden biliyordu acaba?
" Bende seviyorum çizmeyi"
Kumların üstünde yattığımız yerden gökyüzüne birşeyler çiziyorduk. Mutluluğumuzu buraya çizdik. Kalplerimizi ,gülen yüzümüzü.....
Sinanın sürprizleri biter mi? Arabadan dilek  balonu çıkardı.
Onları denize doğru bıraktık. İkiside aynı yerde uçuyordu. Taaki benimkisi gözden kaybolana kadar..

" Sinan teşekkür ederim."
" Ne için"
" Herşey"
" Sare hanım arkaya doğru bir döner misiniz?"
Papatya almış yine. Bu adam beni çok şımartıyor. Radyodan şarkı açtım. Eğlenceli güzel bir şarkı açtım,
Benim şarkıya eşlik edişimi izliyordu.
" Papatyalar içinde teşekkür ederim" diyerek gülmeye devam ettim. Telefonu çalıyordu ama umursamamıştı. Füsundu kim olacak tabi başka.

Tekrar onun evine gelmiştik. " Sare hanım yemek yemeden sizi bırakmıyorum"
" Tabi efendim" dedim kıskıs gülerek.
Kapıdaki sürprizi görene kadar. Füsun ordaydı. Kapının önünde bekliyordu. Bizi henüz görmemişti. İşte tüm güzellikler sadece bir dakikada mahvoluyordu.
" Ben gidiyorum"
" Saçmala..."
İndim hemen hızla yürüdüm. Kızmıştım. Sıvık sakız gibi yapışmıştı adama bırakmıyordu. Ben gitmesem bile biz diye birşey olmayacaktı. Anlasana sare sevdiğin adam başka bir dünyada sıkışmış kalmış. Şimdi sana koşsa ne fayda...
Arıyordu ama açmıyordum. Taksiyle döneceğim sende füsunu bekletme yazdım. Nafile arıyordu.
Arkamdan geldiğini farketmedim. Arabadan indi. " Ne yaptığını sanıyorsun"
" Bizi görse daha mı iyi olacaktı"
" Sare çıldırtma insanı"
" Sinan gidiyorum bırak kolumu"
Sinirden gözleri kıpkırmızı kesildi. Öfkeli bakıyordu bu kez. Kırılmış bakıyordu. Kahve telvesi gözler ne anlatıyordu bana?
Anlamıyordu. Ayrılmak istese bile ayrılamayacaktı.
" Sare bunları biliyorsun"
" Biliyorum işte bu yüzden olamıyoruz ya"
" Zaman ver bana"
" Zaman yok" birden kafama dank etti zaman yok!

Kelebeklerin Öldüğü SaatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin