Varla yok arasındaki ince çizgiyi belirleyen değerler yitip gitti bizim!
Hiç ; Yeryüzünde birşey kaplamayan . Öylesine sıradan-basit- yani yokluk, olumsuzluk tüm negatif düşünceler ...
Son üç gündür aklımda deli gibi dolanan sorular!
Ne ara bu noktaya geldik. Biz mi geldik? Biz var mıydık sahi? Belkide uzayda! Evet evet sanırım bizim olabileceğimiz tek yer! Hadi ama mutlu etmişti seni. Almış bulutlara çıkarmış- en büyük hayalim birgün bulutlara oturmaktır- sonrada kanatlarımın olmadığını hatırlatmış, yere çakılmamı izlemişti hiperman'ım!
Ne kadar güzel bir döngü?
En son ki konuşmamızı hafızamdan silmeye çalışıyordum. Hızla geçen seminerde dahi hiç konuşmadık. Yanım da hep Süha vardı. Sevmiştim onu.
Bana söylemesi gereken şeyleri dahi füsuna söylemişti. Bu arada buse ile özgür baya yakınlaşmışlar. Beraber oturmalar ... Birbirlerine kahve almalar.. Sevindim onlar adına. En şok edici olan ise sanırım zeyzey Sühayı beğendi. Bittiğimin resmidir. Resmen dallasa döndü hayatım!
Bugün kutlama yemeği var. Ben ise gitmek istemiyorum.. Tüm işleri sinanla ben yapmıştım teşekkürü füsun aldı iyi mi? Sinana çok kızgınım. Beni bir anda ekarte etti.
Grup kurmuşlardı kutlamayla ilgili! Önce yemek yenecek sonrada canlı müziğe gidilecekti. Gruba hiçbir şey yazmadım derslerine bile gitmemiştim. Hakkımı yedirdiği için ona çok öfkeliydim.Füsunun teyzesine gövde gösterisi yapıp aferinleri toplamıştır herhalde!Süha mesaj attığında gelmek istemediği mi söyledim.
Boş boş şarkı dinliyordum. Gözlerim ağlamaktan acımıştı. Saftirik sare!
Zeyzey ağladığımı anlamıştı ama sormamıştı. Ne ara bu kadar uzaklaştık birbirimizden...Telefonun sesi şarkıyı böldü. Sühadır diye aldırış etmedim. Oysa kaçak prens sahnelere dönüvermişti.
Tabikide açmadım saçmalamayalım yani - bir gururum var benimde-
Salıncakta öylece sallanıyordum.Mustafa cecelinin sarı saçlarından sen suçlusun şarkısının ahengine bıraktım kendimi. Bir iki yıl burda kalabilirdim. Annemi çok özlediğimi farkettim. Uzatmadan istanbula gitmeyi planlıyordum.
Kapı çaldı ama oralı olmadım özgürse ki bence öyle karşılaşmak istemiyorum. En azından buse beni kıskanmayacaktı bu iyi bir şeydi.
Öylece sallanıp şarkıyı mırıldanıyordum . Yeni açtığım şarkıya ise aşıktım" alma ahımı" içinde bulunduğum duruma ithafen.
Bir öksürük sesi işittim! Arkamı dönmez olaydım. Bir çift kahve telvesi gözler! Donuk hissiz.. Soğuk. Daha önce görmediğim bir ifade. Beni neden gülen gözlerine alıştırdın o zaman diye sormazlar mı adama?
Konuşmadım bakışlarımı çevirdim. Yapılan haksızlık karşısında susmamı bekleyemezdi. Sanki füsun asistanıymış gibi göstermesi bunu affedemezdim.
" Sare .. Bir iki dakika konuşup gideceğim. Benimle konuşmamanı da anlıyorum. Yapılan haksızlığa karşı tepki koymanıda.. Bazen elimizde olmayan nedenlerle olaylar akış yönünü değiştiriyor... Yani ... -Durdu nefes aldı- tahmin edersin aslında füsun bir nevi okulun sahibi. O temsil etmeliydi . Gelen kişilerle bizzat tanışıyorlar. Bir nevi reklam kampanyası gibi... Okulu tanıtmak vs.. Kaliteyi artırmak .. Prestij .. Buna benzer kelimler işte. Bu yemekte olmayı ilk başta sen hakediyorsun! Gelmen çok önem taşıyor!
Bize inat orda olmalısın... En son ki konuşmamız hiç sağlıklı değildi. Bir anlık öfke ! Dileyecek bir özrüm yok ne yazık ki! Çünkü hiçbirisi buna yetmez. Ne desem boş farkındayım... "
Bu sululuk ne sare! Merak etme bunlar son bulacak!
Cevap vermemiştim. Benim yerime şarkılar bağırdı sinana.
" Sare .. Lütfen gel. Seni orda görmek istiyorum. Ağlama lütfen"
" Gelmemi istiyorsun. -Bir kahkaha attım-ne için mesela? Ha sinan beyin ve füsun hanımın başarısına kadeh kaldırmak için mi? Olabilir neden olmasın? Sinan sen ne yaptın biliyor musun? Sen benim elimden ne aldın?
Umrumda mı tebrikler teşekkürler!
Sen benden sana olan güvenimi aldın. Naptın biliyor musun? Beni bulutlara çıkardın. Tam manzaraya hayran hayran bakarken kanatlarımın olmadığını hatırlatıp düşüşümü izledin. Sen benden o eli aldın!
Biz diye birşey yok demenin bin yöntemi vardı, ama sen en acımasızını seçtin! Sen vazgeçemediklerin yüzünden beni bir masala inandırıp kaçtın. Kaçak prens şimdi gelmiş oyunun son sahnesini oynamamı istiyor benden!
Olur ! Nede olsa kızın rolü biter şehri tekeder! İstanbula geçişimi vizelerden sonra hemen hızlandıracağım.. Bugün son rolümü oynarım alkışlar başkasına gitsede ..." Yüzüme bile bakamıyordu. İçimdekileri saklamamıştım. Şimdi hepsi özgür....
Onun cesaret edemediği bizi ben haykırmıştım!
Biz ne anlamsız şuan ...
" Vazgeçemediklerim haklısın... Tamda doğru noktaya değindin.. Kartları açık oynuyoruz madem jokeri açma zamanı!
Demek şehirden tası tarağı toplayıp gideceksin. Sen arkana bile bakmadan kaçarken ben nasıl kaçacağım gerçeklerimden? Beni okulda gördüğün kadarıyla tanıyorsun.. Peki bu Sinan soya kimdir? Neler yaşamıştır.Henüz 15 yasındayken omuzlarına iki insanın hataları yüklenmiş mahçup bir çocuğum ben! Annemin babamı aldatması , babamın şirketi batırma noktasına getirmesi .. Sedef hanım yada cici annem mi demeliyim şirkete yaptığı yardımlar karşılığında yeğenini bana dayatması. Hatta ne olmak istediğimden çok ne hocası olmak istediğime karar verdirildim ben! Füsunu tanıyordum ama onu yaşamak istemiyordum. Onu sevmeye çalıştım . Ben bütün güller arasında bir papatyaya aşık oldum. Bunaldığım bir gün pika ile çıktığım yürüyüşte aklıma gelmezdi bir papatyaya rastlayacağım!
Seni o gün gördüm her hareketini izledim. Seni görmek için defalarca geldim o parka! Evlilik haftamda füsunu terkedecek bir sebep buldum . -Geçerli bir sebep- Koşa koşa o parka gittim. Yıllarca füsun için atmayan kalbim senin 5 dakikanla hayat buldu. Sana gelemeyişimin köklü sebepleri var ... Şimdi sen kaçıp gideceksin. Ben tüm bu gerçekler için nereye gitmeliyim? "
Gözlerim yerinden fırladı. Sinan ve bana aşık olmak ikisi bir cümlede. Bana yani öylemi! Bu gerçek mi? Bu masalın prensesi ben miyim? Nasıl ya bunlar gerçek mi yani. Ağlamam çoğalmıştı. En kötüsüde o da ağlamıştı. Bu haksızlık ! " Bunlar.. Gerçek olamayacak kadar güzel! Yani benimle olan kısmı. Bu sana haksızlık! Bedel ödemek zorunda değilsin. Sırf anne ve baban diye onların hatalarını sırtlanman bu çok ağır. Bencillik . Bu bir intihar sinan! Şimdi tüm bunları öğrendikten sonra öylece kendini mahkum etmeni izleyemem! Üstelik beni sevdiğini duyduktan sonra"
Ağlıyordum. Vereceği cevaba odaklandım.
" Asıl ben seni bu üçgene mahkum edemem sare. Sen bu siyahın içinde kaybolup gidemezsin. Sana beni bekle diyemem. Benden git de diyemem. Bende kal içimde açan papatyalar yeşerdiği sürece ben mutlu olurum. Belki intihar ama ben çoktan kabullendim" Bana bakmamaya dikkat ediyordu. " Şimdi sana ben bu kadar yabancıyken başkasının sana kolay ulaşabilmesine deliriyorum. Öfkem buna ! O gün süha ve sen ... " Elini yumruk yaptı. Kendini sıkmıştı.
Eline dokundum. Korkmadan hissettim onu. Burdaydı . " Süha ve ben diye birşey yok sinan. Biliyorum ' biz' olamayacağız hep yanımızı başkası dolduracak ! Beni bulutlara çıkaran adam biz seninle çok daha derinlerdeyiz"
" En derinde hemde"
Gözyaşlarımı sildi. Bu gerçek mi? Bir cesaret toplasam da sana sarılabilsem.Nefesim düğüm düğüm.. Seninde kalbinde ben varım ya işte bu herşeye değer. İçimi sızlatan adam. Al ömrümü geriye sen kal...
" Ben ne diyeceğimi bilemiyorum. Hayatıma dokunup hiçbirşey olmamış gibi gidemezsin sare. Sana gitme diyemem buna hakkım yok. Gittiğin yere beni de götür olur mu? Kalbine sıkıştırıver benide "
" Yorulmadın mı sinan? Başkası olmaktan ? Başkasının hayatını yaşamaktan? "
" Yorulduğum da omzunda bana yer var mı?
" Birgün beklemekten sıkılmazsam eğer! "
" Korktuğum da bu ya ! Birgün gidersen"
" Sana gitmem diyemem"
" O zaman gitme! "
" O zaman hemen gel"
" Gelemezsem beni affedecek misin birgün?"
" Gidersem üzülecek misin?"
" Bana güven!"
" Kelebeklerin ömrü yettiğince"
" Ömrün uzun olsun kelebek"
"Ömrüme hemen gel kaçak prens"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeklerin Öldüğü Saat
RomansGökyüzü hala onlarındı ,oysa kadın bütün soru işaretlerini peşine takarcasına gitti! Sevmek kelimelerle sınırlı kalmiş ,veda cümlelerine sıkıştırılmiştı! Bir cümlenin başi olmayı hayal etmiştim, noktalar bizi teğet geçer virgülle yaşar gideriz zan...