2:Kim Jongin Will Be There!

3.8K 264 43
                                    

Bölümleri her fırsatta yayınlamaya çalışacağım.

İyi okumalar 

:P

----

Evet, kesinlikle biraz önce olanlardan bahsetmek istemiyorum, hemde hiç. 

Yani bana 'Adımı inleyeceksin' temalı bir anlaşma sunan zorbaya evet diyerek kendimin bile bilmediği bi bok çukuruna sürüklendiğimden bahsetmek, inanın bana başımı ağrıtıyordu.

Az önce her ne kadar bahsetmeyeceğim desem de hala anlatıyorum dimi? Sallayın, devrelerim birbirine girdi ve zaten yaşadıklarımdan sonra normal davranmamı beklemeyin.

Bir defa dahi bahsettiysem, artık kendimi tutacağımı sanmıyorum. Hatta aptallığım yüzünden o serserilerin bana yapamadıkları işkenceyi, bizzat ben kendime yapmak istiyorum. 

Eğer bana adını inletirse karşılığında istediği şeyi bile söylememesi,  nasıl bir şeye bulaştığımı tekrar tekrar hatırlatıyordu. Bu durumda ben ise, bana adını inletemezse karşılığında ne istediğimi söylememiştim. O söylemezse bende söylemezdim. Gerçi Tanrı şahit ya, ne isteyeceğimi bile bilmiyordum. 

Ulu Tanrım! Ne boktan bir anlaşma bu!

Okuldan öyle fırlamıştım ki, kendimi nasıl sokağa attığımı bilmiyorum, tek hatırladığım 'Varım' diye -ki şuanda en nefret ettiğim kelime olarak listenin başına koyduğum kelime-yi söyler söylemez hızla koridora doğru gittiğimdi. Aslında kaçmak kelimesi daha doğru olurdu da neyse.

Arabaya binip annemin ne tepki vereceğini umursamadan eve doğru sürdüm, bu yaşadıklarımdan sonra uzun bir süre o okulun çevresinde dolaşmak dahi istemiyorum. Umarım annemde planlarımı mahvetmez, ki içten içe o okula tekrar tekrar ve tekrar gideceğimi biliyordum ama düşünmek bile istemiyordum. 

Peki bu kadar zamandır her o okula geldiğimde, işkence seviyesine gelmese de bir bakıma sözleriyle bana işkence eden bir grup serseriyi daha önce neden mi anneme şikayet etmedim? Sinir bozucu olabilir ama annemin arkasına sığınacağıma işkencelerin kralını görürdüm daha iyi.  Zaten annemin arkasına sığınsaydım, o okulda 'Anne kuzusu' konumuna gelmekten kadar daha berbat bir şey olamazdı. 

Arabayla yol boyunca her ne kadar başka bir şeyle uğraşmış gibi yapsam da, tek düşündüğüm şey o anlaşmaydı. Dikkatinizi çekmek isterim ki bakın anlaşma diyorum Kim lanet olasıca Jongini değil. 

Bana adını nasıl inleteceğini düşünürken bile ürpermemek elde değildi, düşünüyorum da nasıl inletecekti ki aptal?

Kesinlikle bu zamana kadar hep erteleyip durduğu işkencelerle yapacaktı.. Umarım elinden kurtulabilme şansım olurdu. 

Evimin kapısını açtığım da karşıma Min Ah çıktı, Min annemin okulunda okuyordu ve Kainin sınıfı onların sınıfının  karşısındaydı. Sorduğumdan değil tabi ki, her gün ama her gün onun hakkında konuşuyordu. 

Aklıma gelen şeyi hemen reddettim..

Kai ile aynı okulda okumak?

Düşündükçe kız kardeşime üzülmeden edemiyorum, eğer çok önceden itiraz etmeseydim şuan onun yerinde ben olabilirdim. Şükredilecek bir durum ha.

"Naber Min?" 

"İyi, seni sormalı asıl. Okulumuzda bugün ne yaptın?"

Bakışlarını üzerimde süzüm süzüm süzerken, gözlerimi gözle görür bir şekilde devirip,  merdivenden odama doğru yol alırken cevapladım. 

"Hiçbir şey!"

Gereğinden fazla Kaiyi düşündüğümü fark ettiğim an, kendimi duş için üstümü çıkarırken buldum. Kesinle ılık bir suya ihtiyacım vardı, hatta stresten şeker bile düşmüş olabilirdi.

İyi de benim şekerim yoktu ki!?

***

Rahatlamak adına, şarkı söyleyerek yaptığım muazzam duşum sayesinde öyle hafiflemiş hissediyordum ki anlatamam. Şekilden, şekile soktuğum saçlarım elma kokulu şampuanla birleşince,  karşı konulmaz seksi olmuştum. 

Bir de, evet egoist biriyim kendimi seviyorum.

Hala duştaydım, inanın bana çıkmak istemiyordum. Kaç saattir içeride olduğum hakkında hiç bir fikrim yoktu ama çıkmak istemediğim kesindi. Son olarak, aynaya bakıp bikaç dövme olan vücuduma ve dudağımın altındaki piercingime göz gezdirdim. Tanrım! Kızlar çıldırmakta haklıydı, felaket gözüküyordum. 

Sonunda, rahatlatıcı bir duşun daha sonuna gelmiş bulunmaktayız, duş boyunca o kendini bir şey sana Kaiyi düşündüğümü sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz! Kesinlikle anlaşmayı falan aklımın birazcık bile ucuna getirmemiştim.  Ancak duştan çıkınca akşam bir parti olduğunu hatırladım.  Bu kendime geldiğimin kanıtı bence,  yani telefonumun parti temalı mesajlarla kasmaya başladığını farkedip, mesajlara baktığımı saymazsak..

Annemin okulunda vaktimin çoğu gittiği için biraz uyuyabilmiştim, başımda direk gibi dikilen Min Ah olmasaydı diğer günün sabahına kadar uyuyacağım kesindi. 

"Ne var Min?"

"Partiye bende gelebilir miyim? Lütfen."

Sondaki 'lüften'i ne kadar uzattığı konusunda tartışmaya bile girebilirdim. 

"Neden gelmek istiyorsun?" Gözleri anında parlayınca devam ettim. "Yumuşadığımı falan sanma, sadece meraktan soruyorum." 

Başta gözlerini devirse de, ona diktiğim bakışları görünce pes etti. Abilik konusunda mükemmeldim. Ellerini yüzümün arasına aldı ve ergen genç kızlar gibi çığlık attı.

"KİM JONGİN ORADA OLACAK!" 

Başta sesinden dolayı azarlamak için ağzımı açsam da, gerçeklik şimşek gibi beynime çaktı. Hatta öyle bir histi ki hafızasını kaybedip de sonradan hatırlayanlar gibi hissettim, yaşananlar gözlerimin önünden film şeridi misali geçip gitti. 

"Varım!"

Bunu dedikten sonra geçtiğimiz o aptal uzun bakışmayı saymazsak hiç bir şey olmadı. Tabi bende fırsattan istifade hızlı adımlarla oradan uzaklaştım. 

Arkamdan "Akşam ki partide görüşürüz bücür.." demesini duymazdan gelerek...

***

Say My Name/ KaiSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin