Sabah telefonumun alarmının çalmasıyla uyandım yine klasik bir gündü. Uyanır uyanmaz yaptığım tek şey olan blog kontrolümü yaptım. Bu sıradan bir blog değildi ergenliğimi ağır geçirdiğim sırada etkisinden çıkamadığım Gossip Girl dizisindeki dedikodu sayfası gibi bir şeydi.Liseye ilk başladığımda hemen bir sayfa kurmuştum; birilerinin beni bulma ihtimaline karşılık da sayfayı bir milyon tane güvenlik işlemlerinden geçirmiştim. Üç yıllık lise hayatım boyunca bunu saklamak bayağı bir zor olmuştu özellikle de en yakın arkadaşlarımdan ama başarmıştım.
Onlar ve kendimle alakalı da dedikodu yazıyordum fark edilmemek için. Ama bu dedikodular onları incitecek şeyler değildi. Klasik herkesin bildiği normal dedikodulardı.İlk zamanlar,
yani lisenin başında sayfa pek bilinmiyordu ama zamanla insanlar kendileri hakkında bir şeyler yazan bu sayfayı merak etmeye başladı.Gossip Girl dizisindeki aynı mantıkla ben dedikodu bulmuyordum hergün okuldan onlarca dedikodu, mesaj kutuma geliyordu. Önemli ve dikkat çekici olanları paylaşıyordum genellikle ve paylaştıklarım herkesin telefonuna mesaj olarak gidiyordu ama isterlerse sayfaya da girebilirdi.
Genelde dedikodularım gerizekalı Min Yoon Gi ve tayfasıyla alakalıydı.
Yoongi ile tanışmamız liseden çok daha öncesine denk geliyordu. Bizden önce ailemiz tanışmış çok yakın arkadaş olmuştu. Biz de mecburen arkadaş olmuştuk ya da arkadaş olmaya çalışmıştık.
Çünkü ne zaman bir araya gelsek sürekli kavga ederiz ama bu hayatta en yakın arkadaşlarımdan bile daha fazla zaman geçirdiğim tek kişi Yoongi'dir.
Ailemiz yüzünden bu kadar vakit geçirsek de okulda birbimizi görmezden geliriz. Ara sıra ona; benim ve Jimin'in arasını yapması için yalvarsam da beni her seferinde kesin bir dille redderek Jimin için çok çirkin olduğumu, onunla asla birlikte olamayacağımı söylüyordu. Gerizekalı o ne bok biliyordu ki?!
Ahh Yoongi gerizekalıydı evet ama ondan daha da gerizekalı olan birisi vardı. Yoongi'nin sevgilisi Mina. Tek amacı popüler olmak olan okula hergün tonlarca makyajla gelen bir kızdı. Tabiki de Yoongi'yle birbirlerine gerçekten aşık değillerdi sadece birbirlerini kullanıyolardı. Sanırım dedikodu sayfamdan en çok nefret eden kişi Mina'ydı. Aslında dedikodu sayfamdan herkes nefret ediyordu, ben hariç.
Ve bir de Jimin vardı.
Jimin,Jimin, Jimin...
Her gün dokunmak için can attığım, uzaktan bile yumuşacık gözüken kahverengi saçları, aklımı başımdan alan vücudu ve tatlı mükemmel gülümsemesi olan Jimin.Ne zaman onu izlesem salyalarım etrafa saçılıyor ona belli etmemek için kırk takla atıyordum. Ondan ne kadar çok fazla hoşlansam da bunu ona söylemem için doğru zaman olduğunu düşünmüyorum.
Çünkü Jimin'in aklında başkası var o da bir üst sınıftan Seulgi. Seulgi ile iyi anlaşsam da Jimin'in ondan hoşlandığını bildiğim için ona karşı olumlu duygular hissedemiyordum. Yine de bunu ona belli etmiyorum.
Bilgisayarımı hızlıca kapatıp yataktan kalktım.
Okul formamı giydikten sonra uzun turuncu saçlarımı kısaca tarayıp normal bir at kuyruğu yaptım. Parfümü üstüne boşaltıp dudağıma da hafif bir ruj sürdüm. Göz altlarım morun bin bir tonuydu ama bununla şu an uğraşamazdım. Karmakarışık olan masamın üstünden bugün işleyeceğimiz derslerin kitaplarını ve kalem kutumu alıp çantama attım. Annemle babam ben uyurken çoktan işe gittikleri için evde tektim.Odamdan çıkıp mutfağa inip saçma sapan çok sağlıksız bir kahvaltıdan sonra kot ceketimi üstüme giyip dışarı çıktım.
Otobüs durağına yürümeye başladım. Okulun başlamasına yirmi dakika vardı. Az kalmıştı ama zaten okula geç gitsem de sıkıntı olmazdı. Çünkü umrumda değildi.
Kore'deki diğer okulların aksine okulumuz daha rahat ve sosyaldi. Sürekli sergiler,yarışmalar ve geziler oluyordu. Hatta iki hafta sonra şarkı yarışması vardı. Her yıl yapılan klasik bir yarışmaydı. Önceki iki yıl boyunca sesimin güzel olmasına rağmen utandığımdan dolayı yarışmaya katılmamıştım. Bu yıl da katılmayı düşünmüyorum. Tamam umursamaz olabilirim ama herkesin önünde şarkı söylemek dünyadaki en zor şey bana göre. Herkesin gözleri üzerimdeyken nasıl şarkı söyleyebilirdim?
Otobüs durağına ulaştığım anda otobüs gelmişti. Yoongi bize çok yakın oturduğu için genelde aynı otobüse binerdik ama bu sefer durakta yoktu benden erken binmişti heralde ya da bana ne ki ondan?
Otobüste boş bir yer bulup oturdum. Telefonumu çıkartıp müzik dinlemeye başladım. Otobüs okula yaklaşınca ayağa kalktım bizim okuldan olan bir kaç kişi de kapıya doğru ilerliyodu. Otobüs durunca hemen indim okula doğru yürümeye başlarken yanımdan hıphızlı bir şekilde kaykayıyla Jimin geçti. O ve mükemmel mavi kaykayı. Jimin'in evi okula yakın olduğundan dolayı kaykayla gidip geliyordu. Ben onun arkasından okula girerken o çoktan okulun bahçesindeki banka yayılmış olan arkadaşlarının yanına ulaşmıştı.
Biraz daha Jimin'i izlersem ona olan aşkımı bütün okul anlayacaktı. Gözlerimi Jimin'den çekmeden önce bankın ucunda oturan Yoongi'yi gördüm. Gözlerini bana dikmiş bakıyordu. 'Ne bakıyosun?' gibisinden başımı salladım. O da gözlerini çekmeden bana bakmaya devam etti. Gözlerimi devirip okulun büyük kapısından içeri girdim.