Hazırlanmamız tahmin ettiğimden de kısa sürmüştü çünkü ikimizde üstümüzü değiştirmemiş pijamalarımızla dışarı çıkmıştık.Onun Batman'li benim ise Frozen'da ki Olaf desenli pijamalarımız cidden komikti.
Üstümüzde sadece kot ceketimiz vardı. Benim kot cebimde ise salatalık çünkü başka yiyecek birşey yoktu. Hava kapalıydı. Yağmur yağmasını diledim çünkü bu şekilde hemen eve geri dönebilirdik.Pijamalarımıza tek kelime etmeyen büyükanneye şaşırmıştık. Ya da üstümüzdekileri normal dışarı kıyafeti mi sanmıştı anlayamamıştık. Han Nehri çok uzak olmasa da yürüme mesafesinde yirmi dakika falandı. Ama sabahın lanet olası köründe yürümek hiçte güzel bir şey değildi.
Yürürken büyükanne birşeylerden bahsediyordu ama onu dinlemiyordum. Kot cebimde bulduğum mp3 ve kulaklığım sayesinde bir miktar mutlu olabilmiştim. Kulaklığımı taktığımda büyükanne hala konuşuyordu. Onu kendi halinde bırakıp geriden yürümeye başladık.
Yoongi bana bakıp gözlerini devirdi.
Isırmakta olduğum salatalığı alıp kendisi yemeye başladı. Poposuna attığım tekmeyle bağırınca, büyükanne bize dönüp "Sizi serseriler!"diye bağırdı. Sokaktan geçmekte olan insanlar dönüp bize baktılar.
Han Nehri'ne vardığımızda bu sabah yürümesinin çabuk bitmesini bekledim. Saçma bir şekilde insanlar sabahın bu saatinde burdalardı. Gidip evinizde uyuyun ya! Han Nehrinde yaptığımız kısa tur sonunda bitmiş geri dönüş yolunu yürüyorduk.
Yoongi ve ben her an açlıktan bayılabilcek durumdayken büyükanne çok dinç duruyordu. Köşede portakal suyu satan kadını görünce yanına ilerledim. Cebimden çıkan bozukluklarla bir şişe portakal suyu aldım.
"Bana da al!" Yoongi bağırmıştı.
Tamam anlamında kafamı salladım.
"Büyükanne sen istiyor musun?"dedim.
"Dışarda satılan hiçbirşey yemem ben."
Aish bu kadın.
Yoongi'ye portakal suyunu hafifçe attım daha doğrusu tam yüzünü hedef alıp fırlattım. Alnına çarpan portakal suyu yere düştü. Plastik olduğundan hala sağlam olan şişeyi yerden alan Yoongi sinirle bağırıp bana doğru koşmaya başladı. Ben de ne yapıcağını kestiremediğim için koşmaya karar verdim. Yoongi'nin beni kovalaması eve kadar sürmüştü. Eve vardığımızda saçımın tellerini kopartıcak kadar sert bir şekilde saçımı çekmişti.
Salak.
Koştuğumuz için eve erken varmıştık ama anahtar büyükannedeydi. Yavaş geldiği için onu bekledik.
Sınıfta kızları beklerken telefonumdan sayfama girdim.
Birsürü mesaj gelmişti. Mesajlara tek tek bakarken bir tanesi dikkatimi çekmişti.
Jennie ve Namjoon hakkındaydı. Mesajda yazan ikisinin birbirinden hoşlandığı hakkındaydı.
Saçmaydı. Eğer öyle bir şey olsaydı Jennie mutlaka bize söylerdi ama ne olur olmaz bu bilgiyi aklıma kaydettim.Beden dersi için spor salonuna indiğimizde erkekler futbol oynuyordu. Üstümüzü değiştirip sahaya geçtik. Hoca bizi serbest bırakmıştı. Biz de kızlarla erkeklerin futbol oynayışını izlemeye karar verdik. Sahanın bir kenarına yere oturduk.
Jimin'i izlemeye başladım. Gözlerimiz buluşunca göz kırptı. Ben de ona gülümsedim. Çok tatlıydı.
Erkekler futbol oynarken deli gibi ordan oraya koşuyolardı. Bu onları daha bir gerizekalı yapıyordu özellikle Yoongi'yi.