Gözümü açtığımda beyaz,boş ve kameralarla izlendiğim bir odadaydım.Kolumda değisik rakamlar,başım allak-bullak bir şekilde etrafa bakıyordum.Birden ayak sesleri odada yankılanmaya başladı.
"Uyanık mısın?"dedi tanımlayamadığım bir ses.
Tam ayırt e...
Aslında çarşamba günü gelmesi gereken bölümü yazamadım. Okul yüzünden fazla yoğundum ve size saçma ve hızlıca yazılmış bir bölüm sergilemek istemedim. Buyüzden cuma gününe bırakmıştım.. Saat şuan Türkiyedeki arkadaşlarımız için 02:02 bu bölümü bukadar geç bir saatte yazma sebebim salimcakar adlı okuyucumun motivasyon kaynağım olması. Normalde cuma günü gelecek olan bölümü bugün atıyorum umarım hoşunuza gider.
~Önceki bölümde~
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Ormana giden yolda onu aramaya başladım. Taa ki karşıma Kaan çıkana kadar. Yani gökten iniş yapana kadar. " Kaan?" oha Whut? Onlar bir çift kanat mı?.... ~Yeni bölüm... Olabildiğince piç bir smile la bana bakan Kaan'a dünyadaki en mal bakışlarımı atıyordum. 'Adam kanatlanmış ya.' diye şaşkınlığını ve hayranlığını dile getirmişti içsesim.
Siyah kanatlarıyla bir azrahili andıran Kaan bana doğru yavaş adımlarla ilerliyordu. Soğuk bakışlarıyla tam bir ölüm meleğiydi. O buz gibi bakışları nedense yüzümde dolaşdıkca,ısınıyor ve heycanlanıyordum. Bir bakışı yetiyordu eriyip bitmeme. İşte böyle saçma ve gereksiz bir etkisi vardı bende. Sonunda bir adım uzağımda soğuktan kızarmış olan ayaklarıyla önümde durdu. " Kaan,ne yapıyorsun burda. Neden yalın ayaksın. Hadi eve gidelim hasta olacaksın" dedim ve arkamı dönüp gitmeye çalıştım. Evet gidemedim çünkü Kaan beni kolumdan tuttu. 'Ay ne romantik ölüyom resmen. İnsan bir elinden tutar bu koldan tutmuş' ve işte gereksiz iç sesimin herzaman ki saçmalıklarınıda tekrar duymuş oldunuz. ' Hee sen çok biliyon'. İçsesimle tartışırken Kaan bana dik dik bakıyordu. Bakışlarını yüzümde hissettim. " N--Noldu?" dedim kekeleyerek,ben heycanlandım mı ne ? " Hatırlıyorum ilknur!" dedi gözlerim anın verdiği panik,heycan ve mutluluktan doldu. Yine izinim olmadan bir kaç gözyaşı süzüldü gözümden.. Elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim ve Kaan'a bakmaya başladım. İki elimide avucunun içine aldı ve konuşmaya başladı. "Herşeyi unutmuş olmama rağmen hala yanımdaydın. Hep bir umudun vardı. Peki bu umut ne içindi. Bunu öğrenmek zorundayım." dedi buda nedemekti? Bunu bilerek mi yapıyordu.
"Neyi bilmek zorundasın?" dedim anlamamazlıktan gelerek ve gözlerimi sarı gözlerinden kaçırmaya çalışarak. Tabikıde başarısız olmuştum,o gözler karanlıkta ki bir ışık kadar parlak ama bir okadarda soğuk ve korkutucuydu.Beni kendine hapis ediyordu.Yavaş,yavaş ve en acılı yolla. Buna biz aşk diyorduk. Peki aşk nedemekti? Bunu bilen var mı,sanırım hiç bir zaman tam olarak nedemek olduğunu anlamıyacağız.
" Sen--SEN BENİ SEVİYORMUSUN?" dedi YOH devenin nalı..bu nedir ya insan seni seviyorum der, sen ise 'SON BÖNÜ SOVUYOR MÜSÜN' diyosun nasıl bir odunluktur bu,anlamıyorum.
"WHUT?"dedim yani sadece onu söyleyebildim.
" Neyse o, soruyu duydun şimdi cevap bekliyorum." dedi vay paşam başka,lan ben nerden biliyim senin beni sevip sevmediğini.