Artık anılarımda sürüklenmek yoktu. Herşeyi biliyordunuz buraya nasıl geldiğimizi, LTD'den nasıl kaçtığımızı. Şimdi de buradan kaçacaktım ve arkadaşlarımı bulmak için elimden geleni yapıcaktım.
Var olan tüm gücümle kapıyı ittirdim ve kapının açılmasıyla dengemi kayıp edip yere kapaklanmam bir olmudu.Tok ses odada yankılanırken ellerimden güç alarak ayağa kalkıp titreyen ayaklarımın üstünde dengemi korumaya çalışıyordum. Bir kaç saniyede bir adım,yavaş yavaş ilerliyordum. Zemin ayaklarımın altından kaysada yürümek için direnmeye devam ediyordum.
Uzun ve kaygan olan koridorda yeni yürümeyi öğrenmiş çocuklar gibi bir sağa bir sola sallanarak dengemi korumaya çalışıyordum. Sonunda sanki kilometrelerce uzakta duran koridorun sonundaki kapıya ulaşmıştım. İki elimide kullanarak kapıdan güç alıp kapıyı açtım.
İçerisini aydınlatan mor ışıklar gözlerimi alırken sendeledim ve ayağımın yanında duran metal sandalyeye çarparak yere düşmesine neden oldum. Sessiz odayı metal sesi doldururken hücrelerden ses geldi.
" Hey! Kimse yok mu ?" Bağırıyordu. Korkmuş olduğu sesinden belliydi.
Yerden kalkmak için çarpmış olduğum metal sandalyeden güç aldım ve yeniden iki ayağımın da üzerine kalktım.
Başım dönüyordu ve sanki bayılacak gibi hissediyordum. Sessin geldiği yöne doğru adımlarımı hızlandırdım.
Gördüğünüm kişi yüzünden kısa süreli bir şok yaşamıştım.
"..Emirhan!" Sesim boş odada mor ışıkların eşliğinde odayı doldururken Emirhan bana haftalarca uykusuz olduğunu haykıran gözlerle bakıyordu.
Ona ne olmuştu böyle, yoksa.. işkence mi görmüştü. Uykusuzluktan göz altları siyhalaşmış ve göçmüştü. Ona şöyle bir bakınca zayıflamış olduğu anında fark ediliyordu. Göz bebekleri irileşmişti ve okadar soluktu ki, içimde bir yerlerde fırtınalar estirmeye yetmişti.
"İlknur! İlknur!!" Adımı sayıklayarak hücresinde kıpırdarken beni göremiyor gibiydi. Sadece sesimin tınısını hatırlamış olmalı ki beni anında tanımıştı.
"Sakin ol Emirhan. Seni oradan çıkartıcam." Onu sakinleştirmeye çalıştım ama onu huzursuz eden bir şeylerin olduğu kesindi.
"Hayır, hayır.. beni çıkaramazsın" dedi Emirhan.
Ne dediğini anlamaz bir şekilde ona bakarken buldum kendimi.
"Nasıl seni oradan çıkartamam?"
"Bu imkansız,hala hapların etkisindesin, güçlerini kullanamayacak kadar güçsüzsün. Eğer beni burdan çıkartmayı denersen büyük ihtimal kendine zarar vericeksin." Konuştu yorgun düşmüş bir sekilde. Gözlerini açık tutmakta zorlanır bir şekilde.
O da ilaçların etkisindeydi. Burdan çıkmanın bir yolu olmalıydı. Vakitimiz yoktu ve yapabileceklerimiz ise sınırlıydı. Güçlerimi kullanamıyordum belki, ama bu onu oradan çıkartıcak başka bir yol bulamayacağım demek olmuyordu.
Hücresini açmak için kilit kartına ihtiyacım vardı. Aynı profesör'ün boynundaki gibi.
Yapılacak birşey yoktu. Zarzor gelmiş olduğum yolu geri dönüp,kartı profesör den almalıydım.
"Burada bekle tamam mı? Birşey olursa bağıra bildiğin kadar bağır. Sesini duyup yardıma gelicem." Dedim hücresinin camına elimi koyarak.
Ve hücreden bir adım uzaklaşarak odaya girmiş olduğum kapıdan çıktım. Boş ve soğuk mermelerle kaplı koridordaydım.
Son zamanlarda olduğu gibi tek başıma dengemi korumam imkansızdı. Duvardan güç alarak koridorda adeta sürünürcesine ilerliyordum. Olabildiğince sessiz ve dikkatli bir şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Denek No:301
Science FictionGözümü açtığımda beyaz,boş ve kameralarla izlendiğim bir odadaydım.Kolumda değisik rakamlar,başım allak-bullak bir şekilde etrafa bakıyordum.Birden ayak sesleri odada yankılanmaya başladı. "Uyanık mısın?"dedi tanımlayamadığım bir ses. Tam ayırt e...