Gerilmeye başlamıştım oturduğum yerde. İki gündür yaşadıklarım ağır geliyordu. Önce ailemle ilgili yazdıkları şeylere inansam da oradan çıkıp yurduma geldiğimden itibaren inanmamaya başlamıştım. Nedenini bilmiyorum ama sanki bazı şeyler içimde yok olmuştu. İlk verdiğim tepkiyi istesem de veremiyordum şimdi. Oysa ki soru sormam ailemi nasıl buldun demem gerekiyordu ama daha fazla duymak, öğrenmek istemiyordum. Belki de babamı araştırmalıydım benden haberi bile yoktu. Belki de şuan annemde babamda evlenmişti ve mutlu mesut yaşıyorlardı tabi ben hayatlarına girdiğimde de sorundan başka bir şey olmayacaktım. Hiç tanımadığım ve beni bırakan insanı neden arayacaktım ki? Zaten isteseydi bırakmazdı ya da bir şekilde bulurdu beni. Her neyse daha fazla bunları düşünüp kendimi üzmek ve sürekli bazı şeyleri düşünmeye zorlamak istemiyorum. Ben kendimi ne kadar harap etsem de değişen bir şey olmayacak çünkü.
Elimdeki mektubu özenle katlayıp geri zarfın içine koydum. Kahvemi elime alarak küçük yudumlarla içtim. Ben ne yaparsam yapayım bu mektuplar gelecekti madem bende sesimi çıkarmadan alıp okuyacaktım. Ya bu adam karşıma çıkıp benimle tanışacaktı ya da karşısında bir insan yerine duvar bulacaktı. Bunun başka yolu yoktu. Biraz daha dinlendikten sonra yavaşça yerimden kalkarak diğer bölümü düzenlemeye başladım. Kendimi iyice işe kaptırmışken arkamdan
'' Zehra. '' diye bağırılmasıyla.
'' Ayy. '' diyerek arkamı dönüp elimi kalbimin üzerine koydum.
Hasan amcanın oğlu Miraç gelmişti. Hasan amca karşı dükkanda dini kitaplar satardı. Çok tatlı, sürekli gülümseyen ve dünya iyisi bir insandı. Miraç'ta onun serseri oğluydu. Ama serseri olmasına rağmen her zaman saygılı ve kimin yardıma ihtiyacı olsa güvenerek de çağırabileceği bir insandı.
'' Miraç neden korkutuyorsun? '' dedim nefes nefese hala kendime gelememiştim.
'' Aslına bakarsan korkutmak istemedim ama sana iki kere seslendikten sonra bakmayınca bende bağırdım. '' dedi.
Gerçekten bana iki kere seslenmişti ve ben duymamış mıydım ya?
'' Hiç duymamışım kusura bakma. ''
'' Asıl sen kusura bakma. Ben de sizin dükkanı açmaya gelmiştim ama görüyorum ki sen erken gelmişsin. '' dedi.
Neden bizim dükkanımızı açmaya gelmişti ki? Amcam ile teyzem neredeydi?
'' Neden sen açmaya geldin? '' dedim.
'' Unuttun galiba bugün ayın yirmi altısı. '' dedi.
Gerçekten ben nasıl unutmuştum bunu. Amcam ile teyzem her ayın yirmi altısı kimsesiz çocukları ziyarete giderdi. Neden yirmi altısı olduğunu ise kimsede bilmezdi. Buna bende dahildim. Bugün okulum yoksa ben açardım ama fazla kalamayacağım için Miraç gelirdi.
'' Unutmuşum ben bugünü. Ama merak etme açtım ben. Saat dörde kadar buradayım giderken seni çağırırım olur mu? '' dedim.
'' Olur olur. Bende bizim dükkanı açayım o zaman babama üçte gelmesini söyler buraya geçerim tamam. '' dedi. gülümseyerek.
'' Tamam teşekkür ederim. '' dedim.
Anahtarı masaya bırakıp gitti. Bende saate baktığımda saatin on bir olduğunu gördüm. Gerçekten zaman ne kadar çabuk geçiyordu. En azından iki bölümü de düzenlemeyi bitirmiştim. Elimizde kalan kitapları da yeni dizdiğim kitapları çıkardığım koliye koydum. Ve cam tarafına yerleştirdiğimiz on tane kitabı alarak yeni çıkan ve çok satanlardan beş tane seçip yerleştirdim. Düzenle işim bittiğinde bilgisayarın yanında duran kitabevinin düzenleme defterini aldım ve masaya oturdum. Bugünün tarihini atarak hangi bölümleri düzenlediğimi ve hangi kitaplarımı kaldırdığımı yazdım. Son olarak da tüm kitapların adetlerini yazarak defteri kapattım ve yerine koydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZEMLİ YABANCI
RomanceAdımlarım hızlanmaya başlamıştı. Korkuyu iliklerime kadar hissederken ne yapacağıma karar veremiyordum. Uzun zamandır peşimdeydi, sadece arabayla takip etmesine rağmen artık beni ürkütmeye başlamıştı. Kim olduğunu benden ne istediğini bilmiyordum...