Bir dakika. Ben doğru mu duydum yoksa bu kadın benimle alay mı ediyor? Hayır şakaysa hiç sırası değil!
'' Ne diyorsunuz siz hanımefendi, kendinize gelin. '' dediğimde sinirimin olabileceği en üst seviyede kendimi kontrol etmeye çalışıyorum.
Savaş'a baktığım da başını öne eğmiş ikimize bakmıyordu. Derin bir nefes verip kadına baktığımda suratında ki ifade midemi bulandırdı.
'' Oldukça kendimdeyim tatlım. Ben senin annenim. '' dediğinde kendimi tutamadım ve oturduğum yerden kalkıp suratına tokadı yapıştırdım.
Başı yana kaydığında nihayet suratında ki iğrenç gülümseme yok olmuştu. Şu zamana kadar aramıza girmeyen Savaş yanıma gelip beni ondan uzaklaştırdığında Cihan'ın hızla yanımıza gelip kadını kolundan tutarak dışarı çıkardığını gördüm. Odaklanmış gibi her şeyi görüyor ama hiçbir şey duyamıyorum. Sadece onun sesi annenim diye zihnimde yankılanıyor o kadar.
Savaş'ın yavaşça beni geri oturtmasına izin veriyorum. Bir şeyler söylüyor, gözlerimin içine bakıyor ama dediklerini anlamıyorum.
Bir insan nasıl bu kadar rahat olabilir? Nasıl utanmadan benim karşıma geçip ben senin annenim diyebilir? Gerçi doğru olup olmadığını bile bilmiyorum ki. Savaş'a baktığım da hala bana bir şeyler söylediğini görüyorum ama onu duymuyorum. Kelimeler benden habersiz dökülüyor dudaklarımdan:
'' Doğru mu? ''
Bir süre bakışıyoruz sadece gözleri avaz avaz bağırıyor aslında doğru diye ama benim duymaya ihtiyacım var. Neden bilmiyorum ama sadece duymak istiyorum. Bir süre sonra yavaşça hareket ediyor dudakları.
'' Doğru. ''
O an güneşin doğuşu gibi büyük bir parlaklık beliriyor zihnimde. Yurdun koridorunda anne diye ağlayan küçük bir kız çocuğunu görüyorum, karanlıktan korktuğunda yastığına sarılan, üzüldüğünde ezilmemek için kimseye belli etmemeye çalışan, hep yalnızlıkla savaşan bir kız çocuğu. Ne kadar ondan nefret etsem de hep onu beklediğim için en çok da kendimden nefret ediyorum.
Aklımdan geçenlerin beli ele geçirdiğini hissettiğimde sarsılmamla beraber şu ana gelip Savaş'ın kucağında bir yatağa uzandırıldığımı anlıyorum. Sağ tarafa dönüp cenin pozisyonunda sessizce ağlıyorum.
Keşke ölü olsaydı, zorunluluktan beni bırakmış olsaydı, ya da hiç karşıma çıkmasaydı daha mutluydum. Ama ne olursa olsun küçücük bir umutla bile beklediğin birisinin böyle karşıma çıkması beni yıktı. Ne kadar düşündüm ne kadar ağladım bilmiyorum ama içimde ki bu acının yerini farklı duygulara bıraktığını hissediyorum. Kollarında olduğum yüze dönerek:
'' Teyzem ile amcamı çağırır mısın lütfen. '' dedim.
Savaş yavaşça alnımdan bana sıkıca sarıldığında iyice ona yaklaştım. Telefonda Cihan'ı bizim eve gönderdiğini ve amcamla konuştuğunu duyunca gözlerimi kapatıp göğsüne başımı yasladım.
Her ne olursa olsun burada güvende olduğumu hissetmek iyi geliyor. Savaş saçlarımı okşarken sessizce söylediği seni seviyorum bana ninni gibi geliyor ve yavaşça uykuya bırakıyorum kendimi.
İnsan uyurken bile sevgiyi hissedebilir mi? Ben hissediyorum. Amcamın saçımı okşayışını teyzemin yüzüme kondurduğu öpücükleri sevgiyi tanımlıyor bana. Gözlerimi açtığım da ikisinin de üzgün, dolu dolu gözlerle bana baktığını görüyorum. Yavaşça yerimden kalkıp ikisine birden sarıldığım da ait olduğum yerin işte tam da burası olduğu hissi o kadınla konuştuğumdan beri içimde yer edinen acıyı alıyor. İç konuşmadan sadece sarılarak ve kulağıma söylenen hepsi geçecek sözleriyle kendime geliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZEMLİ YABANCI
RomanceAdımlarım hızlanmaya başlamıştı. Korkuyu iliklerime kadar hissederken ne yapacağıma karar veremiyordum. Uzun zamandır peşimdeydi, sadece arabayla takip etmesine rağmen artık beni ürkütmeye başlamıştı. Kim olduğunu benden ne istediğini bilmiyordum...