Pazartesi gününden nefret ediyorum! Sabah erken kalkmaktan nefret ediyorum! Salak beynimden de nefret ediyorum. Çünkü final sınavlarını unutacak kadar salak bir beynim var. Hayır nasıl olur da unuturum aklım almıyor. Resmen bir hafta kaldı sınavlara ve benim daha notlarım bile tam değil. Kendimi kendime şikayetimi biraz kısa keserek sıcacık yatağımdan kalktım. Hemen hazırlanıp dışarı çıktım ve okul yolunu tuttum.
Kahvaltımı da okulda yapacağım, çünkü zamanım yok. Hem notlarımı tamamlamam hemde tamamladığım notlarıma çalışmam lazım ve ne yazık ki ben yazarak çalışamıyorum. Okula geldiğim de hızla kantine ilerleyip yemek sırasına geçtim. Tek akıllı ben değildim demek ki millet benden daha erken gelmişti.
Elimde ki tepsiyle nihayet bir yer bulabildiğimde oturdum. Hava insanın içini titretiyordu. Yaz gelmeli artık! Neyse kahvaltımı yaparken özellikle etrafıma bakmadım ki birisini görürsem yanına çağırmasın. Ne kadar ders çalışıyoruz deseler de muhabbet harici yaptıkları bir şey yok. Hızla yaptığım ve doyup doymadığımı bile anlamadığım kahvaltımdan sonra neredeyse koşarak kırtasiyeye geçtim. Okul içinde ki kırtasiyeden bırakılan ve tam olan notlarımı alarak kütüphaneye geçtim.
Kaç saat çalıştığımın farkında değilim ama açlığımla başa çıkmam mümkün olmuyor. Sonuçta o işlevsel görevini yaparak bana yemek yemem gerektiğini hatırlatıyor ama dersler de hiç bitecek gibi değil. Resmen Maliyet Muhasebesinden sayfa üç yüz ona kadar sorumluyum. Ve böyle daha sekiz dersim var. Ve sadece bu sekiz dersten iki tanesinin notu tam bende diğerleri de kırtasiyeden alma. Ama henüz eksik olan üç notum daha var. Onları da tamamlayınca işim tamam. Amcam her zaman bir işi gözünde çok büyütürsen onu bitiremezsin ama her zaman yapabileceğine inanırsan su gibi akar derdi.
Bir kere ara verince de geri ders çalışasım gelmiyordu. Ama buna ne yazık ki iznim yok. Ekmek arası öğle yemeğimi alıp cam tarafında boş olan masaya geçtim. Yemeğimi yerken telefonum çalmasıyla dışarıda tartışan çiftten dikkatimi alarak telefona yöneldim. Bilmediğim bir numara arıyordu ama sonu altmış üç olduğu için Savaş'ın aradığını anladım. Gerçi daha önce bizzat beni aramamıştı ama yine de onun adamları aramıştı.
'' Efendim. '' diyerek açtım telefonu.
'' Sana daha lezzetli bir yemek teklifi ve ders çalıştırma vaad ediyorum güzel bayan. ''
'' Açıkçası size pek güvenmiyorum beyefendi. '' dedim. Gerçekten ders çalışmazsam ve kalırsam burslarım kesilebilir ve sınıf tekrarı yapabilirim. Ayrıca bu dersler çok zor!
'' Bana neden güvenmediğinizi anlamadım genç bayan. Hangi sözümü yerine getirmedim? Ya da sizi yarı yolda bıraktım? ''
'' Aslında haklısın ama sen sözünü tutsan bile benim aklım bir kere şaşarsa olmaz. Ve ben dışarı çıkarsam içimde ders çalışmam gerektiğini söyleyen melek uçmaya hazırlanabilir. ''
'' Hmm o zaman önce o meleğin gönlünü hoş eder ipleri elimize alırız. Böylece uçamaz. '' dedi.
Gerçekten ağzı iyi laf yapıyordu ama sınav sonuçlarında da benim hayatım duruyor. Gerçi dediği her şeyi yaptı. Hem canım da sıkılıyor ve bana ders çalıştıracak. Bende az değilim ama ne cevherler varmış bende. Gitmek isteyince nede güzel bahaneler bulabiliyorum. Ay bu arada adama bahane dedim. Ayıp oldu. Ama gidemem ki...
'' Zehra orada mısın? ''
Off ya iç hesaplaşmama dalıp onu unuttum. İçimdeki hesaplaşmayı durdurabilsem bir karar vereceğim ama onlar da susmuyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZEMLİ YABANCI
RomanceAdımlarım hızlanmaya başlamıştı. Korkuyu iliklerime kadar hissederken ne yapacağıma karar veremiyordum. Uzun zamandır peşimdeydi, sadece arabayla takip etmesine rağmen artık beni ürkütmeye başlamıştı. Kim olduğunu benden ne istediğini bilmiyordum...