Ayrıldığımıza inanamıyordum. Bana yalan söyleyip o itle konuşmasını da. Canım çok yanıyordu. Onu bu kadar severken ayrılmamız ne bileyim çok tuhaf hissediyordum. Çıktığım bir sürü kız olmuştu ama hiç birinin gidişine üzülmedim. Ama ondan ayrılmak bana fena koydu. En son Buğraların evindeydik. Bana onla kağan denen şerefsizin fotoğrafları geldi. Sonra kavga ettik. Asıl gitmesi gereken ben iken o gitmişti. Işte bizim ilişkilerimiz böyle tuhaftı. O gittikten sonra peşinden gitmedim. Öylece salonda buğranın soruları karşısında 10 dakika falan oturdum.
-Oğlum ne oldu yaa
-ayrıldık.
-Nee dedi tuğçe
-Nasıl yani
-Basbayağı ayrıldık. Ben gidiyorum diyerek ceketimi alıp çıktım. Bir ara sadece öyle olanların şokunu atlatmaya çalışıyordum. Sonra Azranın sinirlerini ,öfkelerini,üzüntüsünü atma yöntemini denedim. Deli gibi koştum. Ciğerlerim iflas edene kadar koştum. Hızlıca,hiç birşeyi umursamadan koştum. Ama olmuyordu o nasıl acılarını attıysa ben atamadım. Belki o da geçmiş gibi yapıyordu. Bir ara durdum. Buğra aradı.
-Ben büşralara geçiyorum istersen sen de gel. Belki konuşma fırsatı bulup azrayla konuşursun.
-Hayır hiçbirşey konuşmak istemiyordum.
-Belki (duraksadı)belki gitmeden önce onunla konuşmak istersin
-Nereye gitmeden ?
-Istanbula
-Ne istanbulu oğlum.
-Halasının yanına istanbula yerleşecekmiş.
-Ne saçmalama hiç bir yere gidemez.
-Ben bilmiyorum şimdi onun yanına gidiyorum sen de gel konuş.
-Geliyorum diyerek yine delice koşmaya başladım. Sanki o gidecek lafını duyduğum an acım 2 kat artmıştı. Büşraların evine gelince kapıda buğrayla karşılaştık. Yukarı çıkıp zile basacakken kapı açıldı. Azra bizi görünce şaşırsada bunu belli etmedi. Ama ben anlardım onun içinden neler geçtiğini.Tam yanımızdan iniyordu ki buğra kolundan tuttu.
-Hiç bir yere gitmiyorsun gideceksen emirde seninle gelecek.
-Hayır olmaz geliyorsa tuğçe gelsin. Şu şehirde olan son saatlerimi iyi geçirmek istiyorum. Hem zaten bana güvenip,inanmayan birinin benimle gelmesi çok saçma hem de en kocamanından.
-Ben sana değil o herife güvenmiyorum.
-Ne zannediyorsun onu deli gibi sevdiğimi falan mı?
-Olabilir
-Ah doğru söylüyorsun. O senden daha adammış en azından beni ufak birşeyde suçlayıp terk etmiyor. Ama iyi fikir kimse gelmesin ben Kağan'a gidiyorum. Dedi bende kendimi tutamayıp
-Yeter kes sesini hiç bir yere gitmiyorsun dedim.
-Sen bana karışamazsın tamam mı. He bu arada gidiyor muyum gitmiyor muyum izle ve gör diyerek bir hışım çıktı apartmandan. Bende peşinden gidip gitmesini engelledim.
-Ben seni gerçekten sevdim niye yaptın bana bunu?
-Ne yaptım ben . Kağanın koynuna mı girdim ne yaptım?
-Artık orasını bilmiyorum dedim kendimi tutamayarak.
-Sana inanmıyorum bana orospu damgası da vurdunya.
-Öyle demek istemedim.
-Ne demek istedin he ne demek istedin
-Ağızımdan bir anda çıktı özür dilerim.
-Bence daha fazla konuşmayalım kalbimdeki yara daha da derinleşiyor. Dedi gözünden aşağı akan yaşlarla.
-Seni inciltmek istemedim.
-Boşver bana ailem değer vermiyor beni sevmeyen çocuk değer vermemiş çok mu ?diyerek hızlı adımlarla uzaklaştı. Çok kötü hissediyordum. Ona bu sözleri nasıl söylemiştim?Ağızından çıkan son cümle bana o an gidişinden de fazla koydu. Öylece kapıda dikilip onu bekledim. Sonra yukarı çıkmam için tuğçe bana mesaj attı. Mesajı alır almaz yukarı çıktım.
-Ne oldu?dedim.
-Sabah çok sinirli olduğun için birşey anlatamadım ama bugün bende onunlaydım. Yani bende onunla cafeye gittim deyip olanları anlattı bana. Evet o şerefsiz azramı kandırmıştı. Ama şu işleri yoluna koyduktan sonra o it içinde bir planım vardı. Tuğçeyle bir plan yaptık.Akşam üzeri azra geldikten sonra eve gidip planı yapacağım kişileri aradım. Evet onu gitmekten vazgeçirecektim.
***
Sabah ışığı gözüme vururken uyandım. Hemen havaalanına gittim. Neyseki okulda ki çoğu kişi gelmişti. Ellerinde pankart azranın gitmemesi için onu ikna edecektik. Azra gelene kadar dışarıda bekledik. Sonra gelince de tam ucu ucuna yetiştik. Azra tam uçağa binecekken kalabalığın arasından beni görüp geldi.
Koşarak kucağıma atladı. Heralde sadece o an için herşeyi unutup benimle vedalaşmak istiyordu.Bende ona karşılık sıkıca ellerimi beline doladım. Sonra dudaklarına yapıştım.
-Seni özliyeceğim prenses dedim.
****Hiç ses gelmedi.
-Seni seviyorum dedim. Yine cevap vermedi.
-Gitme
****
burada kal hiç bir yere gitme benimle kal.
-Olmaz gitmem lazım. Ben sevdiğim adamı kaybettim. Burada artık kimsem kalmadı.
-Kaldı ben varım.Ben senin sevdiğin adamım.
-Sen yoksun dedi ağlayarak.
-Hayır ben senin yanındayım.
-Sen bana güvenmiyorsun bile
-Hayır güveniyorum insan sevdiği insana güvenmez mi?
-Bilmiyorum dedi hıçkırarak. Sonra arkadan tuğçe seslendi.
-Hadi gidiyoruz
-Tamam diyerek tekrar bana döndü.
-Ben gidiyorum mavi hoşçakal. Beni sakın unutma diyerek yanağımdan kocaman öptü.
-Al şu ceketi sende bana hırkanı ver. Çünkü ne sen bensiz yapamazsın ne de ben sensiz. Belki bir gün olurda özlersin beni o zaman beni sakın arama çünkü ben senin sesini duyup dokunamayınca ölürüm. Işte o zaman bu ceketi kokla.
Tekrar ağlamaya başladı. Sıkıca sarılıp gitti. Bir an durdu bana geri dönecek hiç bırakmayacak zannettim. Geldi.Usulca tekrar sarılıp gitti. Onsuz ne yapacaktım. Sadece gitme diye bağırabildim. O ise çoktan uçağa doğru yol almıştı.
En çok onun göz yaşlarının akmasından nefret ederdim. Ağlamasın diye elimden ne geliyorsa yapardım.Onu sevdim ben ilk,ilk ona aşık oldum ben,ama şimdi sevdiğim kadın gidiyor. Ben dur bile diyemiyorken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
4DÖRTLÜK
Ficção Adolescente4 ayrı kişilik,4 ayrı beyin,4 ayrı düşünce ama önemli olan onların bir olması.Azra,Emir,Buğra ve Büşra'nın komik,eğlenceli bazen de üzücü hikayesine tanık olacaksınız.Okudukça sizde kendinizi onlardan birer parça gibi hissedeceksiniz