"Huzuru bulmanın diğer bi adıda yok olmak"
Hayal aleminde miyim? Karşımda duran mükemmel çekik ve acı kahve bir çift göz, gözlerime kilitlenmiş, her bir hareketiyle beni başka alemlere götüren o dudaklar tahminen kırkbeş dakikadır bana, beni ne çok sevdiğini anlatıyor. Masadaki herkes kırkbeş dakikadır tam anlamıyla kilit. Kimse ağzını açmıyor. Gözlerimi Ali'den ayıramıyorum. O kadar güzel ki. Yanılmıyorsam az önce ilişkimizi damacana ve damacana pompasına benzetti. Ama ne önemi var, Ali bu kadar şefkatli, bu kadar aşkla bakarken pompaya benzetilmem niye sorun olsun?
Ne zaman rakı içsek diline vuruyordu, en az bir saattir kimseye söz hakkını vermeden konuşuyordu. Masanın başında Ceren ve İrem yan yana, diğer tarafta Ali ve ben diz dize oturuyorduk. Önümüzde rakı sofrası, arkada Selma Hünel'den Elbet Birgün Buluşacağız..
Ali'yle üç aydır her şey rüya tadında gidiyordu. İlk günümüzün sabahında beni çok çirkin simli bir gülle uyandırmıştı. Gülü hala saklıyorum. Dünyanın en çirkin şeyi bile olsa -ki bence öyle- yine de özenle saklardım. Beni rakıya Ali alıştırmıştı. Birlikte yeni yıla girerken birlikte içmiştik ilk kez. Onu seviyordum... Hayır... Ona aşık olmuştum. Bir insanın bir insana bu kadar doğal, bu kadar sıcak gelmesi durumuna aşina değildim. Bana belki milyonlarca kez beni sevdiğini söylemişti. Ben de seviyordum, ona deli oluyordum ama söyleyemiyordum. Sanki her şeyin büyüsü o iki kelime ağzımdan çıktığında bozulacaktı. Ali onu sevdiğimi duymaktan fazlasını hak ediyordu, hatta göstermemden de fazlasını hak ediyordu. Sevgimi ilk kez ifade edemiyordum, ilk kez başım mutluluktan dönüyordu.
Sevgililer günü gelip çatmıştı, bize bayat gelen bu günü kutlamama kararı almıştık.. Böyle günlere ihtiyacımız yoktu ki, biz aşkın kendisiydik. İrem, Deniz'in yanına gidecekti, Ceren'de sevgilisiyle geçirecekti tüm günü. Aklımda hiç özel bir şey yoktu, ta ki içim içimi yemeye başlayana kadar. Ali'yi, ertesi gün işim olduğunu, ancak akşam görüşebileceğimizi söyleyerek evine yollamıştım bir önceki gece. Bir sürü fikrim vardı ama yetiştiremeyeceğim çok açıktı. Ceren bana yardım etmeyi kabul etti ve aşık olduğumuz adamlara muazzam bir 14 Şubat hediyesi hazırlamaya karar verdik. Sabah çok erken uyanıp yemekleri hazırladık, evden koşa koşa çıkıp planladığımız yerlere gidip, almamız gereken şeyleri aldık.
Ali'yi zapt etmek zordu, gün boyu yanıma gelmek için beynimin etini yemişti. Üç aydır birbirimize soluk aldırmıyorduk, artık iyiden iyiye Ali odama yerleşmişti. Sabahları onunla uyanmak kadar güzeli yoktu. Keskin, erkeksi kokusuyla Ali, uyurken bile -bile diyorum çünkü salyalarını saça saça uyuyan bir adamı izlemek herkes için hoş olmayabilir- benim için muazzam tatlı birşeydi. Dolgun dudaklarının hafif aralanışı, ortası ayrık dişleri, gözlerinin mükemmel şekli, uyurken bile öyle izlenesi ki, salyalar saçması ya da horlaması devede kulak deyimini tanımlıyordu.
Eve gelip bütün hazırlıkları tamamlamıştık, İrem onun odasını ne hale getirdiğimizi bilseydi bizi kesin öldürürdü. Ali'ye gelebileceğini söylediğim bir mesaj göndermiştim. Çok yorucu bir gün olmuştu ama her şey istediğimiz gibi gidiyordu. Mesajdan yarım saat sonra Ali, elinde bir poşet ile eve geldi. Salon gibi kullandığımız mutfağa geçtik. Mutfak evin en sevdiğim köşesiydi. Her şey burada başlamış, burada gelişmişti. Ali sandalyesine yerleşti ve elindeki peşeti masaya bıraktı. Ben de yanındaki yerimi aldım. Poşeti işaret ederek;
"Bu bana mı?" diye sordum. Benim iki numaralı bakış olarak adlandırdığım ifadesiyle -ki bu egoist bir ifade- cevap verdi;"Nasıl da zeki. Biliyorum kutlamayacağız demiştik ama ben bugünü buruk geçirmeni istemedim. Hediye seçimimi de ilk gün sana aldığım gülden az çok biliyorsun.. Ama bu seferkini ben çok beğendim ve senin de beğeneceğine eminim. Açsana."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bigane / "Yabancı"
ChickLit"O gece gün doğana kadar aynı bankta oturup bekledim. Gece boyunca hiç telefonum çalmadı, hiç mesaj gelmedi, hiç kendime rastlamadım. Bir gece de kendi hayatıma bigâne oldum. Bir gece de içimde umut adına ne kaldıysa kurudu, içimdeki dikenler büyüdü...