Gurur

33 1 2
                                    

İzmir'e varmıştım, son Kuşadası arabasının kalkmasına 10 dakikadan az bir süre kalmıştı. Tüm gücümle otogarın içinde perona doğru koşuyordum. Arabaya ulaşınca kendimi ve kondisyonumu kısa bir tebrikten sonra bana verilen koltuğa yerleştim. Ali'yi görmeme bir saat kalmıştı. Heyecandan duramıyordum, koltuk bile beni rahatsız ediyordu. Geçmek bilmeyen bir saatin sonunda Kuşadası otogarına varmıştım. Telefonumu çıkartıp rehberde Ali'yi bulduktan sonra arama tuşuna basıp telefonu açmasını beklemeye başladım. İlk telefonumu açmadı. Kaçırdığını düşünerek tekrar denedim ve sonunda cevap buldum.

"Ali, otogardayım. Beni alabilir misin?"

"Yolun karşına geç, 10 dakika sonra bir motorla seni almaya geleceğim."

"Tamam, bekliyor olacağım."

Telefonu kapattık ve karşı istikametteki yola geçtim. 10 dakika sonra yanıma bir motor yaklaştı. Fakat Ali değildi. Daha ufak cüsseli, kısa boylu bir adam geldi ve bana kendisini Ali'nin yolladığını söyledi. Hakan adında ki bu adamla kısa bir tanışmadan sonra arkasına bindim ve 15 dakika sonra eve varmıştık. Kalbim yerinden çıkmak üzereydi. Beni nasıl karşılayacaktı? Ona sarılmalı mıydım? Öpmek istiyordum, öpebilecek miydim? Kafamdan ve kalbimden gelen sesleri ve arzuları bastırarak Hakan'ın kapıyı açmasını bekledim. Ali kapının çaprazındaki koltukta oturuyordu, bizi görünce ayaklandı ve yanıma geldi. Birbirimize sarıldık. Kalbine bu kadar yakın olduğunu düşünmek beni gülümsetti ve kokusunu içime çektikten sonra uzanıp yanaklarından öptüm. Dünya o anda dudaklarımda sıkışıp kalmalıydı.

"Hoşgeldin."

"Hoşbuldum. Nasılsın?"

"İyiyim, geçsene. Biz de tam yemek hazırlıyorduk. Açsın değil mi?"

O kadar şey olmuştu ki bugün, yemek yemeği tamamen unutmuştum.

"Evet, çok açım."

Masada iki kişi daha olduğunu farkettim ve duraksadım. Ali, bizi tanıştırdı ve sarışın, renkli gözlü, 20'lerinin sonunda olan adamın adının Ercan, esmer, zayıf ve yaş olarak bize daha yakın olan adamınsa adının Kemal olduğunu öğrenmiştim. Hepsi çok sıcak kanlı insanlardı. Hakan elinde ki tencereyi sofraya koydu ve bir yandan elindeki tabakları doldururken bir yandan da benimle konuşmaya başladı.

"Demek sen Aliş'in sevgilisisin."

Ali'ye baktım. Beni böyle mi tanıtmıştı. Allah'ım öyle olmasını o kadar çok istiyordum ki ..

"E-evet" diyebildim epey düşündükten sonra. Ali oralı değildi. İnkar etmedi, hayır arkadaşım demedi ya da evet sevgilim de demedi.

"Siz eski arkadaşlar mısınız?"

Kemal;

"Biz Aliş'le Manisa'da aynı mahallede oturuyoruz. Aynı dans grubundayız. "

Ali gülümsedi.

"Bu piç ben salona ilk gittiğimde canıma okudu Ayas. Beni bir ay boyunca asla aralarına almadılar."

"Tabi Ali'de ışık gören ilk ben oldum."

Kemal gülüyordu. Onu sevmiştim, iyi anlaşabilirdik. Ercan ve Hakan'da benim gibi dinliyor, arada sohbete eşlik ediyorlardı. Sofrayı kaldırıp biraz daha sohbet ettikten sonra nasıl oraya vardığını anlayamadığım bir hızda konu dansa gelmişti, Kemal ve Ali koltukları kenarlara çekip bir alan oluşturdular. Geldiğimden beri dans hakkında konuşuluyordu ve Ali'yle bir türlü konuşma fırsatı bulamamıştık. Onların dans ettiklerini hayal meyal hatırlıyorken, biri omzuma dokundu ve gözlerimi araladım.

Bigane / "Yabancı"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin