O gece gün doğana kadar aynı bankta oturup bekledim. Gece boyunca hiç telefonum çalmadı, hiç mesaj gelmedi, hiç kendime rastlamadım. Bir gece de kendi hayatıma bigâne oldum. Bir gece de içimde umut adına ne kaldıysa kurudu, içimdeki dikenler büyüdü, en güzel renklerim soldu. Yavaşça, tahtalarını sıkı sıkı kavradığım banktan kalktım. Şiş olduğunu ağırlığından anladığım gözlerimle etrafı inceledim. Eve doğru yürümeye başladım, yürüdükçe adımlarım küçülüyordu. Tam göğsümün solunda bir arşın yaylarını koparıyorlardı sanki. Akıtacak göz yaşı, hissedecek bir duygu bırakmamıştı bana bu şehir. Ben geçtikçe sokaklar nefretimin kokusuna bulanıyordu. Bu adımları unutamayacaktım.
Evin bulunduğu kata olabildiğince sessiz, olabildiğince hızlı çıktım. Evde biri olup olmadığını kontrol ettikten sonra pimapen kapısının kulpuna ve dış kapının kulpuna birer tane sandalye dayadım, dış kapının da tüm kilitlerini kitledim. Bir türlü rahat edemiyordum, küçük adımlarla odama girdim, ardımdan kapıyı kapatıp kitledim. Bir iki adım uzaklaşarak kapıya baktım. Sonunda dayanamayarak yanımda duran sandalyeyi de kapının koluna dayadım. Açık olan perdeleri örttüm, telefonumu kapattım ve yatağın içine girdim. Beynimde sürekli aynı kelimeyle sıçradım her uykumdan;
"Seni mezara soktular. Seni sana bırakmadılar. Acıyla yattığın her saniye sana haram. Kalk!"
....
4 gündür evden ayrılmıyordum, telefona ve kapıdaki sandalyelere dokunmuyor, doğru düzgün bir şey yemiyor, sadece yatıyordum. En ufak bir seste zıplıyor, artık duymamak için uyku ilaçları alıyor ve her defasında etkisine inanamayarak, aralıksız 15 saat uyuyordum. Beşinci günün akşamına doğru dış kapının çalındığını duydum. Yataktan fırladım, korkudan aklımı kaybetmek üzereydim. Böbrek üstü bezlerim, bütün Soma'ya yetecek kadar adrenalin salgılıyor olmalıydı. Sakin adımlarla dış kapıya doğru yürüdüm. Kapı gözetleme deliğinden kim olduğuna baktım, hemen kapının arkasındaki sandalyeyi kaldırdım ve kapıyı açtım.
"Günlerdir sana ulaşmaya çalışıyorum, neredeydin?"
"Bana ulaşmaya çalışmıyordun Ali."
"Okulda göremedim seni hiç."
"Orada değildim."
"Derslere girmiyor musun?"
Şuanda dersler hakkında konuşmaya o kadar uzaktım ki, Ali'de farkedip sorusunun üzerinde durmadı.
"Herneyse .. Konuşmamız gerekiyor."
Ona "dinliyorum" der gibi bir bakış attım.
"Beni içeri davet etmeyecek misin?"
Onu hapishaneme davet etmeyecektim. Ona anlatana kadar kapılarımın arkasındaki sandalyeleri sormasına izin vermeyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bigane / "Yabancı"
ChickLit"O gece gün doğana kadar aynı bankta oturup bekledim. Gece boyunca hiç telefonum çalmadı, hiç mesaj gelmedi, hiç kendime rastlamadım. Bir gece de kendi hayatıma bigâne oldum. Bir gece de içimde umut adına ne kaldıysa kurudu, içimdeki dikenler büyüdü...