"Ayas, neden Allah'a inanmıyorsun?"
Saat 3 buçuk gibiydi, uykuya direniyordum. Ali'nin sırtından bir santim bile uzaklaşmamıştım. Ufak ufak kestiriyor ama asla bilincimi kapatmıyordum. Evet, yaptığım hatanın farkındaydım ve uykusuz geçen geceler sonunda Ali'mi bulmuşken kendime acımak yerine şuanın tadını çıkartmak istiyordum. Yattığımızdan beri ilk kez konuşmuştu. Uykulu bir sesle cevap verdim.
"Neden inanayım? Benim başıma gelenler çölde ki bedevinin başına gelmiyor."
"Keşke daha inançlı bir kadın olsaydın."
İçim burulmuştu. Ali tarafından taktir görmediğimde bile içimde bir yer sızlıyordu.
"Anlat bana."
Sessiz kaldı.
"Ali, Allah'ını anlat bana."
Bana döndü. Ellerimi üstünden çekip yüzümün altına aldım. Merakla ona bakıyordum.
"Öyle bir kudret ki Ayas, ol deyip de olduramadığı hiç bir şey yok bu kainatta. Kıyas kabul etmez bir kudret. Düşünsen de içinden çıkamayacağın lütufları var. Sen mesela. Senin Ayas olman için bu küçük buruna, bu büyük parlak gözlere, böyle düzgün dişlere sahip olman gerekiyormuş."
Tarif ederken burnuma, göz kenarlarıma, ağzıma dokunuyor, olduğum yerde beni eritiyordu. Konuşmaya devam etti.
"Sana verilen lütuf güzelliğinmiş Ayas. Ama sanma ki o laf attıklarından daha masum ya da daha dürüstsün."
Donakaldım.
"Keşke inançlı bir kadın olsaydın ve seni diğerlerinden farklı bir yere koyabilseydim. Çünkü inançlı olsaydın Ayas Çeviker, korkun olurdu. Böyle asi, başına buyruk, bedenine saygısı olmayan bir kadın olmazdın ve inancın seni korurdu. Bana inanırdın, beni beklerdin. "
Gözlerim doldu, o kadar yarıldı ki içimin ormanları; bir anda bitki örtüsüz kaldım sanki. Gözlerimi kaçırdım, yüzüne bakamıyordum, söyleyecek lafım bile yoktu.
"Doğrulara kalbin kırılmasın Ayas. Ağlama."
O kadar acımasızdı ki, ben böyle yerden yere vurulma yaşamamıştım. Beni İrem'le kıyaslaması mı yoksa bunları Ali'den duymuş olmam mı daha çok canımı acıtmıştı, bilemiyordum. Bir anda gözyaşlarım boşalırcasına akmaya başladı. Ses bile çıkaramadım. Halimi gören Ali beni kollarının arasına aldı ve saçlarımı okşamaya başladı.
"Şş, ağlama. Uyuyalım artık biraz. Yarın antremanlarımız var."
Bir basketbol antrenmanı daha kaçıramazdım, Nilhan hoca beni bu sefer kesin dersinden bırakırdı. Ağlamamı durduramıyordum, neler duymuştum. Söylediklerini yok saymamı nasıl beklerdi. Bana bunları söylediği için Ali'nin o kıyamadığım kalbini kırmak istiyordum. Aynı zamanda ebediyete kadar Ali'nin koynunda olmak istiyordum. Canını acıtan birinden hem ölesiye uzak kalmak hem de eteklerinden ayrılmak istememek ne kadar acınasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bigane / "Yabancı"
ChickLit"O gece gün doğana kadar aynı bankta oturup bekledim. Gece boyunca hiç telefonum çalmadı, hiç mesaj gelmedi, hiç kendime rastlamadım. Bir gece de kendi hayatıma bigâne oldum. Bir gece de içimde umut adına ne kaldıysa kurudu, içimdeki dikenler büyüdü...