Zulm

90 1 2
                                    

"Ayascan, gitmiyor musun eve?"

Kerem'in sesiyle düşüncelerimden ayrıldım. Ders biteli yarım saat olmuştu ve saate baktığımda 7'ye çeyrek olduğunu gördüm. Etrafımdan bir haber yarım saattir oturduğuma inanamayarak Kerem'e boş gözlerle baktım.

"Pilotum Ricardo'yu bekliyorum, jeti indirecek yer bulamamış sanırım."

Güldü. Güzel gülüyordu, Kerem bana pozitif enerji veriyordu ve bu bana çok iyi geliyordu.

"Güldüğüme bakma, senden son zamanlarda pek espri duymadım, beklemiyordum."

"Boşluğuna geldi diye mi kahkahalara boğuldun?"

"Aslına bakarsan kötü esprilerine gülersem bana bir çikolata ısmarlarsın diye umuyordum."

"Yine yemek yemedin değil mi?"

"Ayas, yemek bizim ev için kutsal bir hayal. Onu gerçeğiyle mahvetmemeye çalışıyoruz."

"O evden ayrılmalısın. Belli ki 5 kişilik bir ev sana göre değil."

"Sen erkek yurtlarını gördün mü? Tabi ki görmedin. Aç kalırım daha iyi."

Kerem, sınıftan 4 çocukla birlikte eve çıkmıştı. 4'ünü de sevmiyor, konuşmamayı tercih ediyordum. Kerem'le olan özel bağımızı herkes gibi onlar da anlamıyor daha doğrusu yanlış anlıyorlardı.

"Kerem, ev bulmalıyım. Benimle emlakçı emlakçı gezer misin?"

"Bu bir teklif mi, lütfen olsun çünkü, bak elim ayağım titriyor hemen evet de!"

"Seninle eve çıkacak değilim Kerem, belki paralel bir evrende.. Ciddiyim yardım eder misin?"

"Biraz incindim fakat kabul ediyorum. Her şekilde benden yararlanabilirsin. HER ŞEKİLDE."

Kahkahayı patlattım. Sululukları beni çok güldürüyordu ve bu aramızda bir iletişim dili olmuştu. İnsanlar da haklıydı bir bakıma. Birbirimizle böyle konuştuğumuza şahit olan biri, nasıl yanlış anlamayacaktı ki bizi?

Kerem'in karnını doyurmayı anaç damarıma bir borç bilerek vazifemi yerine getirdikten sonra, saat 9'a kadar oturup dertleştik. Ona taciz edilmem dışında Ali'yle ilgili her şeyi anlatmıştım. Ama rahatlayacağım yerde sanki sırtıma çıktı dünya, kamburum oldu. Sıkıntımı kendime karşı bile öyle korumuşum, saklamışım ki hepsini birden anlatınca her şey içinden çıkılmaz bir düğüm olmuştu.

"Onunla konuşmamı ister misin Ayas?"

"Tabi ki istemem, ne diyeceksin ki hem? "Ayas bir halt yemiş ama çok pişman, şimdi bir de evden çıkması gerekiyor, sen de bir yanındasın bir değilsin, insaf et be kardeşim" mi diyeceksin? Unut gitsin."

""Len tirek Ayas'dan hemen gidip özür dile bulan var bulamayan var" ı tercih ederim, bana daha uygun ama kalkıp hangi sıfatla bana bunları söylüyorsun derse işte oracıkta sıçar kalırım. Hem sahi, sen neden evden çıkmak zorundasın?"

"Boşver Kerem, önemli bir mesele değil. Anlatmak bile iyi geldi. Teşekkür ederim."

Ayaklandım ve onun da kalkmasını bekledim. Kalktı ve koridorda yürürken kolunu omzuma attı.

"Bir daha ki seansta bir tost ile kurtulamazsın, haberin olsun."

Güldüm ve vedalaşarak eve yürümeye başladım. İçim daralıyordu. Mesaj gözümün önünden gitmiyordu.

"Yine geleceğim."

Yutkunamıyordum, kursağımda bir düğüm olmuştu bütün bu olanlar. Evi gören bir banka oturdum, saatlerce etrafında dolandım ama eve girmeye cesaret edemiyordum. Cebimdeki telefonumun titredi, uzanıp çıkardım ve şifreyi girerek mesajlar kısmına ulaştım.

Bigane / "Yabancı"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin