Keşke et ve kemikten ibaret olsaydım. Aidiyet, hoşgörü, anlayış benim kafa patlattığım şeyler olmasaydı ve keşke şu umru aldırmanın bir yolu olsaydı. Başımı yastığa koyduğumda inkar etmek bana rahat uykuyu sağlasaydı ve bu küf kokan evin küf kokan yastıkları burun deliklerimi ve boğazımı bu kadar yakmasaydı.
Önsesizlerime güvenmek zorundaydım, kendime inanmak zorundaydım. Kimse beni sakinleştirmeyecekti, kimse ağlıyorum diye bana yardım etmeyecek, acımayacaktı. Acımak. Acınma beklemiyordum, olumlu tarafından bakmazsam üflediklerinde toz bulutu olup havaya karışacaktım.
Ayas Çeviker. Her şeyini her zaman kaybedersin zaten. Ama Ali yanında, buna değer, değil mi? O her şeye değer. Bundan sonrası için umudunu kaybedemezsin, şimdi olmaz.
...
Uçay'ın evine gelmiştik. Kısmen Ali'nin evine yani. Eski, kötü bir evdi ve havasızlıktan her yer rutubet ve küf kokuyordu. Dışarıdan bin kat soğuktu ev ama başka bir seçeneğimiz yoktu. Uçay bizi valizlerle görünce tepki vermedi. Bir tek benim öngörüm değilmiş diye düşünmeden edemedim içeri girerken. Ali durumu açıkladıktan sonra Uçay bana geçmiş olsun dileyerek odasına döndü, biz Ali'nin odasına geçtik. Bir yere dayanmazsam bayılacaktım, kendimi döşekten bozma yatağa attım.
"İyi dayandın, yolda bayılacaksın diye çok korktum."
"İyiyim ben, biraz dinlenmem lazım sadece."
"Evet, tabi. Her şey çok taze."
"Evet."
Ali yanıma uzandı ve üstümüze iki tane yorgan örttü. Hareket edemiyordum, vücudumun hiç bir yeri tutmuyordu sanki. Ali 15 dakika içinde uyumuştu. Bense gözümü ne zaman kapatsam olaylar gözümde canlanmaya başlıyordu. Sabaha kadar tavanı izledikten sonra gün aymaya başladı. Hiç adeti olmamasına rağmen Ali erken uyandı ve kahvaltılık almak için üstünü değişti. Yüzümü yıkamam için lavabonun yerini göstererek bana bir kaç tane peçete uzattı.
"Bu ne için?"
"Tuvalet için de olabilir. Yüzünü de yıkamak isteyebilirsin. Banyoda bunları bulamayacaksın aşkım, erkek öğrenci evi burası."
"Seninle çıkamaz mıyım, hava almak istiyorum."
"Tabi, o zaman dışarıda yeriz bir şeyler. Sen giyin, ben de Uçay'ı uyandırıp haber vereyim."
"Tamam canım"
Odaya girip valizlerden birini açtım, elime gelen ilk kotu, kazağı çıkardım ve giydim. Nihayet küf kokan o evden kendimizi dışarı atabilmiştik. Ali'yle birlikte elele 15 dakika sessiz yürüdükten sonra her zaman börek aldığımız dükkana girdik ve üst katına çıkıp oturduk. Ali bana bakmıyordu, hoş, baksa ağlayacak gibi oluyordum. Ağlamamdan nefret ediyordu. En sonunda dayanamayarak sessizliği bozdu:
"Senin suçun değildi, kendini bu kadar yıpratma."
"Yakın arkadaştık biz."
"Demek ki bir şeyler değişmiş. Bir ev tutarız sana, bende gelirim sürekli, belki başka biriyle eve çıkarsın. Dünyanın sonu değil."
"Evet, değil."
Böreklerden tek lokma yiyemedim. O kadar keyifsizdim ki, bundan sonra ne yapacağım konusunda kafamın içi bomboştu.
"Seni o evde tutmayacağım. Bana bir iki saat izin ver, gidip babaannemle konuşayım. Orda kalalım."
"Olmaz, ne diyeceğim insanlara, hayatta olmaz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bigane / "Yabancı"
ChickLit"O gece gün doğana kadar aynı bankta oturup bekledim. Gece boyunca hiç telefonum çalmadı, hiç mesaj gelmedi, hiç kendime rastlamadım. Bir gece de kendi hayatıma bigâne oldum. Bir gece de içimde umut adına ne kaldıysa kurudu, içimdeki dikenler büyüdü...