Benimle yaşamak ister misin ?

320 26 29
                                    

Ne kadar oldu burada duralı ?

Ne zamandır bekliyorum ben burada ?

Kimim ben ?

En son duyduğum kapanma sesiyle akıttığım yaşlar ne zamandır göl olmuştu ellerimde?

Gitmişti değil mi en son gitmişti ?

Neredeydim ben ?

Evimde sessizliğin içinde, mutlu olacağımı düşündüğüm tüm dakikalardan sonra böyle kasvetli mi gelecekti burası bana ?

Durduramıyordum kendimi ...

Durduramıyordum göz yaşları ...

Elimin tersiyle sildiğim, yanaklarımdan süzülen her damlanın acısını yaşıyordum. Canım acıyordu, kanıyordum sanki. Bin bir parçaya bölünmek böyle bir şey mi? Aldığım her nefes böyle mi zor olacaktı bundan sonra?

Allah'ım yardım et ne olursun!

Et ki katlana bileyim.

Et ki ayakta dura bileyim.

Dakikalar saatleri, saatler güvenleri kovalıyordu. Pars gittiğinden beri içimde ki yoksunluk sarmıştı tüm bedenimi. Ellerimin arasından kayıp gidişini. Unutamıyordum o saniyeleri. Yalnız kalmayı sevmezken şimdi yapayalnız kalmıştım koca evde.

Senin abla her gün erkenden geliyor, geç saatlerde de geri dönüyordu. Odamdan yemek yemek dışında çıkmıyordum. Aslında yemek yediğimde söylenemezdi sadece Senin ablam yalnız kalmasın diye iniyordum yanına. Sürekli kontrole geliyor böyle yapmamam gerektiğini söylüyordu ama elimde değildi ki. Çökmüş gibi hissediyordum kendimi. Tüm bedenimle bir kağıt gibi katlanmış, katlanmış ve küçük bir zar kadar kaldığımda sandığın en dibine atılmış gibi. O sandıkta kaybolmuş gibi.

Bugün okulum başlayacaktı. Belki bu bana iyi gelir derslerime adapte olurum ve biraz da olsa unutabilirim diye düşünsem de bunu yapamayacağımı biliyordum aslında. Pars gideli tam üç olmuştu ve ben o gittiğinden beri sadece odamda onu, anılarımızı çizmekle meşkuldüm.

Elime aldığım her kağıtta farklı duygular yaşıyordum, çizdiklerimi her incelediğimde farklı şeyler görüyordum sanki.

Koskoca kağıda karaladığım bir el mesela. Ama sadece bir el 'Boş kalan sol el'.

Bir diğerinde onun yüzü. Her satırını ezberlediğim ve asla unutulmayacak o gözleri. Kalemim gibi kömür karası gözler, kalemim gibi siyahtan sonra ki en koyu ton. 

Bir başka çizimimde de yarım kalan bir beden. Pars'ın bedeni. Sol göğsünü, boynunu ve suratın yarısını alan bir kara kalem çizim işte. Ellerimi çizdiğim göğsünün üzerinde gezdirdiğimde ona dokunuyor muşum gibi hissediyordum aslında. Amacımda bu değil miydi zaten. En azından bir kaç parça kalemden oluşan Pars'a dokunmak.

İçim yanarak masamın üzerine koyduğum kağıtları bırakıp hazırlanmaya başladım. Toparlanmalıydım, ne zaman geri döneceği bile belli değilken bu şekilde hırpalayamazdım kendimi. En azından döndüğünde beni böyle görmemeliydi.

Telefonumdan açtığım şarkıyı son sese alarak duşa girdim. Banyomun lavabosundan gelen müzik sesi gözlerimin dolmasına sebep oluyordu. Bir türlü kurumak bilmeyen gözlerimin sanki daha da çok mümkünmüş gibi akmasını sağlıyordu. Bu müziği seviyordum.

Alırım başımı başım bir deli nehir

Silerim yaşımı siler ismimi şehir

Kestirir saçımı kendimi avuturum

Bir gülü kurutur kurursa unuturum

Bir mektup yazarım yokluğundan da ağır

Bir kedi alırım sen de anneni çağır

HİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin