ON BİR

3K 347 8
                                    

Lillian Fernandez

Lillian esneyerek döndü ve gözlerini aynı yatakta açtı. Yine. Üzerinde yorganının ağırlığı ve hayran olduğu koku vardı. Ve Elliot bunu biliyordu çünkü Lillian'ı birkaç defa şampuanını koklarken yakalamıştı. Lillian bulduğu tüm bahaneleri kullanmaya başlamıştı ama Elliot çoktan sinsice gülümsemişti. O anı hatırlayınca Lillian daha da gülümsedi. Böyle olmaktan nefret eden ve 'sonsuza kadar' kelimesinden tiksinen kızın nereye gittiğini merak ediyordu. Ne ara aptal aşıklardan olmuştu böyle? Elliot onu gün geçtikçe başka bir insana dönüştürüyordu. Listelerinin son maddesinde ise Elliot'ın ısrarla kıskançlık, Lillian'ın ise düşman dediği bir madde vardı. Bu kıskançlık değildi. Sadece önceden Elliot'a dokunan herkesi hafıza kaybı yaşayıp onu unutacak kadar pataklamak istiyordu. İçinden sövdü.

Kıskanıyordu!

Düpedüz -önceden kendi farklı bir halt yapmadığı halde- Elliot'ı tüm geçmişinden sakınmak istiyordu. Yaşanmışlıkları silebilecekmiş gibi.

Kendi kendini sinir ettiği gerçeğini görmezden gelemiyordu. Derin bir nefes alarak saate baktı. Rakamlar sekiz yirmi beşi gösteriyordu. Yorganına daha sıkı sarılıp uykusuna geri dönmeyi planlıyordu. Elliot erken kalkmazdı. Alecia'yı ise kimse saat ondan önce uyandırmaya cüret edemezdi. Bir de dün uyumadığı gerçeğini de hesaba katarsa Lillian'ın rahatsız edilme ihtimali sıfıra iniyordu. Ağır ağır kendini uykuya teslim etmeden önce Elliot'ın uyurken ki haline bakmak için ona döndü. Erken uyandığında yaptığı gibi sadece o görüntüyü aklına kazımak istiyordu.

Ve yatağın ona ait kısmının boş olması Lillian'ın uykusunu anında kaçırmıştı. Dirseklerinin üzerinde doğruldu. Bu ayrıntıyı fark etmemesine şaşırıyordu. Durup o ana kadar duymamayı seçmiş olabileceği su sesi bekledi. Fakat banyo da odaları kadar sessizdi.

"Elliot?" dedi kalkarken. Ses yapmamaya özen gösteriyordu ama kalkmadan kendini duyurmayı başarmak isterdi.

Elliot'ı omuzları düşmüş, saçları yeni uyandığında olduğu gibi karışık halde koltuğa yaslanırken buldu. Bir şeyler olmasını bekliyormuş gibiydi. Lillian bu konuşmadan var gücüyle kaçmak istese de yutkundu: "Elliot,"

Elliot -orada olduğunu yeni gördüğü- telefonunu sıkarak, " Lillian," dedi. Başını ovarak bir süre oyalandı. "Uzatmayacağım. Bunu zaten göreceksin." Alecia'nın uyuduğu odayı işaret ederek gitmesi için önünden bir adım çekildi.

Lüfen, lütfen o aptal kız gelmiş olsun.

Alecia'nın onu yakalama düşüncesi Lillian'ı aşırı mutlu bir insan yapardı. Bundan daha fazla. Elliot şu an bir problem varmış gibi duruyordu. Bunun farkındaydı. Muhtemelen evlerinde bir ölü olmasındandı. Ah, öyle olmasını çok isterdi ve Lillian bir anda kendini bir ceset görmek için heyecanlanırken buldu.

Odaya beyninde oluşan yaratıcı imgelerle girdi.

"Nasıl yani?" dedi hayal kırıklığıyla.

Elliot arkasından geldi. Boş odaya Lillian'la beraber bakarken, "Gitmiş." dedi. "Alecia gitmiş. Ne bir not var ne de mesaj."

Beklediğinin tam tersini bulmasının verdiği hüzün, kafa karışıklığıyla harmanlanmıştı. Dudakları aralık şekilde şokunu atlattıktan sonra hızlıca cevap vermeye çalıştı: "Aradın mı peki?"

Onu aptal yerine koymuş gibi Elliot bu soruya gözlerini devirmişti. "Tabi ki aradım. Telefonu kapalı."

Lillian hızlıca seçenekleri gözden geçirirken odada turlamaya başlamıştı. Brad öğlen gelebilirdi. Ya da daha erken? Bu işi bir an önce çözmek istiyordu ve Lillian ona ne diyecekti? "Alecia kaçtı." mı? Bu soruya yanıt bulamamaktan daha çok hayal kırıklığına uğradığı olay Alecia'ydı.

Ciddi ciddi Brad'den kaçıyor muydu?

"Belki, belki de kaçırıldı?" Lillian Alecia'nın sadece Brad'i değil, hepsini terk etme ihtimali yerine zorla götürülmesini yeğlerdi.

"Düşündüm, boğuşma izi yok, eşyalarını almış. Neredeyse yatağı toplayıp 'beni aramayın' notu bırakacakmış." Elliot bunu düşündükçe onun kadar panikliyor başını sallıyordu. "Brad'e ne diyeceğiz?"

"Alecia'nın derdinin ne olduğunu bulmakla başlayabiliriz bence!"

"Nereye gitmiş olabilir ki? Bizden başka kimin evine gidecek kadar samimi?"

Lillian bunu da tahmin edebileceğini düşünüyordu ama emin olmak için, "Andrew?" dedi. "Onu aradın mı?"

"Evet. Oraya da gitmemiş."

"Robert! Doğum gününde onlara gitmişti."

Elliot bunu aklından geçirmesinin bile delilik olduğuna inanıyordu: "İmkansız. Yapacağı son şey onlara Brad'den ayrılıp yanlarına yerleşmek istediğini söylemek olur."

"Evet," diye homurdandı Lillian. "aynı zamanda yapacağı son şeyin ortadan kaybolmak olduğunu düşünüyorduk. Asla yapmaz, değil mi?"

"Onu bulursam öldüreceğim!" Elliot telefonunu yine almış, aramasını bekliyor gibi elinde çevirip duruyordu.

Brad. Brad'in dün söylediği sözler Lillian'ın aklına hücum ederek anında ürpermesine neden oldu. İçinde Alecia'nın olmadığı bir geleceği istemeyen birine onun gittiğini nasıl söyleyecekti? Bu Brad'i mahvederdi. Pekala, yine üzüldüğünü belli etmemeye çalışırdı ama üzüntüsünü öfkeyle örtmeye başlardı ve onu tanıyan herkes bunun iyi bir şey olmadığını bilirdi.

Yalnızca Alecia'nın dindirebileceği bir sinir kriziyle nasıl başa çıkabilirlerdi ki?

"Hunter." dedi Lillian. "Hunter'ı aradın mı?"

"Şaka mı yapıyorsun? Hunter'a neden gitsin? O iki yıl önce gitti ve dönmedi. Görüşmediği birinin yanına gitmez."

Lillian dudağını dişlemeye başlamıştı. "Tam olarak görüşmemiş sayılmazlar."

"Ne?" Elliot buna Alecia'nın gitmesinden daha çok şaşırmıştı. "Görüşüyorlar mıydı? Brad," Küfretti. "Brad'in haberi olmadan?"

"Görüşmediler." dedi Lillian hemen. "Ama konuşuyorlardı. Yani, gittiğinden beri."

"Bu kızı asla anlayamayacağım! Ona mı gitti yani? Bu- Alecia'dan bahsediyoruz! Brad'i bırakıp o beyinsize gitmez."

"Gider demiyorum zaten." Bu fikir Lillian'ı da kızdırırdı. Alecia'nın kaçacağına inanır ama Hunter'a gideceğine o da inanmazdı. "Sadece yardıma ihtiyacı olduğunda biz yoksak Hunter olabilir."

"İyi de ülke değiştirmemiş miydi Hunter?"

Lillian duraksadı. "İyi bir nokta."

"Çok güzel."

Telefon çalmaya başladı.

Elliot önce kendininki sanıp telaşa kapılmış, ekrana bakmak için acele etmişti. Fakat Lillian'ın telefonu çalıyordu ve Lillian Brad'in aramasını gördüğünde dudaklarını dişlemeye devam etti.

Canlanma (3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin