"Bana kızacağını biliyorum." Hunter'ın o tanıdık kıkırdaması duyuldu. Gerçekten gülüyordu ama çok cansızdı. Hatta sesi o kadar yorgun ve boğucuydu ki Alecia bir zamanlar o hissi tattığını anımsadı.
"Ama sen hep böyle olmadın mı zaten? Elimde olmayan şeyler yüzünden senden ne kadar azar işittiğimi çok iyi hatırlıyorum." Boğuk bir kahkaha attı. "Acımasız olduğunu yeni fark ediyorum sanırım."
"Pekala, dalga geçmeyi keseceğim, bu, benden sana kalacak son söylenmemiş sözlerin ağırlığını ortadan kaldırmak için yaptığım saçma bir şey. Hatırlarsan daha önce de yapmıştım. Merkeze gittiğimde okula dönmeyeceğimi biliyordum ve seni görmeyeceğimden de emindim. O yüzden telefonuna birkaç sesli mesaj bırakmıştım."
"Ah, üstünden yüzyıllar geçmiş gibi."
"Ne söyleyeceğimi bilmiyorum." Burada ofladı. "Aslında biliyorum ama konuşmaya başlarsam bu kayıt yarısında sıkıntıdan can vereceğin saçma bir şeye dönüşebilir. O yüzden kısa tutacağım."
"Seni tesiste o şekilde gördüğümde, senin vereceğinden emin olduğum tepkiden bende eser yoktu. Hatta tam aksine yersizce güldüm. Çünkü yaşayacağını ve senin için büyük bir şok olsa da devam edeceğini biliyordum. Bu yüzden aklıma gelen ilk şey o çocukla nasıl başa çıkacağın oldu. Hatta başa çıkma şekillerini düşünerek uzun bir süre eğlenmiş olabilirim."
"Pişman değilim, oldukça komikti."
"Tamam, tamam, toparlamaya çalışacağım. Durum şu ki, sen kahrolası iyi bir insansın. Bu yüzden beni yarı yolda bıraktığını düşüneceğini biliyorum. Ama her zamanki gibi durum tam tersi; ben o tesisten senin -sizin- geleceğinizi düşünerek ayrıldım. Aklındaki Hunter'ın şu anki yürüyen ölü olmasını istemedim ve orada ölmek de istemedim."
"Vedaların bana göre olmadığını biliyorsun bence."
"Bu kaydı yaptım çünkü Julia söylemek istediklerimi söylemem konusunda ısrar etti."
Tekrar kıkırdadı.
"Sana ait bir çocuğun neye benzeyeceğini hayal bile edemiyorum. Sanırım aynı ölümü bekleyeceğim fazladan birkaç ay alabilecek olsaydım sırf onu görebilmek için isterdim."
"Ama senin bile kendini içinde hayal etmekte zorlandığın o mükemmel tabloyu sonuna kadar koruyacağını biliyorum. O yüzden senden yana şüphem yok."
"Beni hiçbir zaman yarı yolda bırakmadın. Umarım ben de senin aklına aynı şekilde gelirim."
"Burada saçmaladığımı fark ettiğini biliyorum. Tabii ki öyle!" Kahkaha attı. "Beni hep bir baş belası ama güzel bir arkadaş olarak hatırlayacağını biliyorum."
"Bol şans, baş belası."
"Geldiler!" diye bağırarak salona koştu Maddie. Dağınık bir şekilde iki yanına saçılan tülleri elbisesinden bağımsız bir parça gibi dururken umursamadan kapıya koştu.
"Koşmayın!" diyerek dinlenmeyen uyarılarından birini yaptı Alecia. Ama gülerek onları izliyordu.
Elle de hemen arkasında, Maddie'nin pembe elbisesine karşı Alecia'ya beyazı için yalvarmıştı. Fakat Maddie'ninkinden daha çok elbiseyi andırıyordu onunki; üzerine üç dakika içerisinde hiçbir şey dökmemiş, tüllerini çekiştirmemiş ve üzerinden atmak istememişti.
Kapı açılır açılmaz Elliot Maddie'den daha fazla bağırarak onu kucağına aldı. "Sonunda birileri beni düşünüyor!" dedi kahkaha atarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Canlanma (3)
Science FictionHelen ondan intikam istememişti. Helen asla ölümüne sebep olan kişinin sonunu istememişti. Bu David'in isteğiydi. Travis ve Luthor'un ölümü David'in planıydı. Bu onun hayaliydi. Nasıl Helen son nefesinde çaresizliğe boğulduysa aynısını onlarında yaş...