Alecia gergin olduğunda yaptığı gibi dudaklarını kemiriyor, duyduğu yanma hissinden ufak çaplı zevk duyuyordu. Saçlarını sırf sıkıldığı için çözüp üçüncü kere tekrar bağlamış ve radyodaki her bir istasyonu gezerek dinleyecek bir şey bulamamıştı. Her dakika oturup Brad'i incelememek için bir uğraş yaratmaya çalışsa da altı saatlik bir araba yolculuğunda çok az seçenek bulunuyordu ve eğer şoför koltuğuna geçmek isteyip ani krizlerinden biriyle ikisini de trajik bir kazayla öldürmek istemiyorsa, kıçının üstüne oturup Brad'in dün geceye nazaran daha bitkin göründüğünü kabullenecek ve bunu bizzat görerek üzüntüye boğulacaktı.
"Kazağını sevdim." dedi aklından geçen her şeyi gölgeleyerek.
Brad üstündeki lacivert kazağa suratını buruşturarak bakıp yola döndü. "Elliot'ın." diyerek bir kez daha hoşnutsuzluğunu belli etti. "Üşümekten hoşlandığım söylenemez."
Alecia gülerek, "Dünyama hoş geldin." diye mırıldandı.
"Seninki devam ediyor mu?"
Soruya cevap vermek yerine Alecia sol avucunu uzatıp Brad'in yanağına yerleştirdi. Kesmeye vakit bulamadığı sakalları kızın avucuna nahoş bir hisle batarken, "Geçmiş." dedi Brad kendince bir sonuca vararak.
"Hayır, senin sinirlerin ölmüş." Alecia kesinlikle normal vücut sıcaklığına sahip değildi ama Brad'in geçtiğini düşünmesi için -kazak giyecek kadar üşümesi gibi- birçok sebebi vardı.
"Belki de." diyerek geçiştirdi Brad. O da henüz soğuk gezen Alecia'yı sıcak olarak hissetmesinin iyiye işaret olmadığının farkındaydı. "Alnın nasıl?" dedi konuyu ustaca değiştirerek.
"Biraz hafıza kaybı olsaydı daha iyi hissedebilirdim." diye homurdandı Alecia. "En azından acısına değerdi."
"Bak sen," Şimdi Brad'in ilgisini çekmişe benziyordu. "Neyi unutmak isterdin?"
"Hunter'ın öldüğünü." dedi Alecia düşünmeden. "Ya da Hunter'ı. Emin değilim. Sen sevmiyordun ama o Hunter'dı ve hala inanmakta güçlük çekiyorum." Özellikle ölmediği takdirde diğer bedenine geçiş yapamadığı için sürünüyor olma ihtimali bir hayli yüksekken Alecia onu tamamen unutmak istiyordu.
Evet, belki tüm anıları da gitmiş olurdu ama ona acı veren şey de anıları değil miydi zaten?
"Tamamen tarafsız olacağım." dedi Brad. "Bir kez söyleyeceğim, o yüzden iyi dinle." Boğazını temizledi. "Hunter düşündüğümüz gibi öldüyse, onu aklından silmeyi hayal ederek bir kez de sen öldürmüş olursun. Bunu yapma."
Konuyu değiştirerek Alecia alnında yeni yeni kuruyan yarayı işaret etti. "Bunu unutmama iznim olduğunu düşünüyorum." dedi göz devirerek.
Yüzü, moralinden saniye farkla önce düşmüştü ve o anı kafasında canlandırmaktan hoşlanmasa da aklı heyecanla her bir saniyesini net olarak hatırlattı. Yaşadığı korku bir kez daha baş gösterirken sessizce onunla mücadele etmekten başka çaresi kalmamıştı.
Kendini, orada her şey bitseydi, ölseydi ne olacağını düşünürken buldu. Yarım bıraktığı şeyler için mi endişeleniyordu, yoksa arkasında kurtulma ihtimali kendinden daha fazla olan Brad'i tek başına bıraktığı için mi?
Oraya kısa bir bakış atarak, "Unutmadan önce bana anlatmak ister misin?" diye sordu Brad. Soruyu o kadar dikkatli bir şekilde dile getirmişti ki, istemezsen cevap vermek zorunda değilsin, mesajını Alecia kolaylıkla algılamıştı.
"Anlattığım gibi, nefes almakta zorlandım ve düştüm."
"Onu görebiliyorum. Beni asıl endişelendiren içeride neler olduğu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Canlanma (3)
Science FictionHelen ondan intikam istememişti. Helen asla ölümüne sebep olan kişinin sonunu istememişti. Bu David'in isteğiydi. Travis ve Luthor'un ölümü David'in planıydı. Bu onun hayaliydi. Nasıl Helen son nefesinde çaresizliğe boğulduysa aynısını onlarında yaş...