"Yüzlerce isim var burada." dedi Lillian. "Listeleri de numaralandırmış ama bizim isimlerimiz aynı listede değil. Yani Oliver'la ben farklı listelerdeyiz."
"Sizin olduğunuz listede tanıdığın kişiler var m?"
"Tabii ki var." dedi Lillian. "Merkezleri numarayla ayırdığını biliyorum. Bunu sana sormam aptallık olurdu."
"Petrus'u bulduğunu nereden anladın?" diye konuyu değiştirdi David.
"Şimdi, merkezleri yeşille numaralandırmış. Ama merkez listesinde sadece altısının adı ve hangi bölgede geçtiği yazıyor."
"Diğer altısını bulamamış olmalı." dedi Brad. "Tüm merkezlerin yerini bilen çok az kişi var."
"Ben de öyle tahmin ettim. Konseyin nüfusu altı bin miydi David?"
"Evet. Thomas'tan önce öyleydi."
"O zaman bunlar nüfus ama diğer rakamların sebebini anlamadım. Konseyde binde on ikiyi ayırmış. Nedenini,"
"Ateş olduklarını düşündü." dedi David hemen. "Nüfustaki ateş sayısı yüceler tarafından kontrol altına alınıyordu."
Buradaki, öldürülüyordu, kelimesine kimse dikkat çekmemişti.
"On iki kişiyi aynı şekilde, hastalandıkları için kaybettik." diye devam etti adam. "Herkes ateşlerin zaten fazla yaşamadığını kabullendiği için kimse üzerinde durmadı. Bu... Bunu daha önce fark edebilirdim."
"Ama Oliver etmiş."
David yıllar önceki ölümlerle bunu bağdaştıramadığı için yaşadığı küçük çaplı krizden kurtulup, "Başka ne var?" diye sordu.
"Petrus'un adını not almış sadece. Onun dışında haritadan merkezleri işaretlemiş. Bir de diğer rakamlar var. Eğer konseyde on iki kişinin öldüğünü doğru hatırlıyorsan, bu birinci merkezde üç, dördüncüde sekiz ölüm olduğunu gösterir."
"Diğerlerinde yok mu?" Bu sefer soru Brad'den gelmişti.
"Sizin merkezde yok." dedi Lillian. "Diğer üçünde de gözükmüyor. Zaten kalan altı merkezi de Oliver bulamadığı için ölüm ve nüfustan habersiz." Telefondan gelen hışırtılardan sonra, "Asıl sormak istediğim bu değildi." dedi Lillian. "Aynı zamanda nüfustan ayrı, haritada merkezlerin yanında da ne anlama geldiğini bilmediğim rakamlar var."
"Başka ölümler mi?" dedi Elliot.
"Sanmıyorum." David varlığını buna adamış gibi odaklanmıştı. "Ölüm olsaydı listede olurdu. Haritada olması bunu kişi yapmaz."
"Bina yapar." dedi Brad birden. "Lillian, Petrus'un adını yazdığı kalemle haritadaki numaraları yazdığı aynı mı?"
Hemen sonra Elliot'ın küfretmesi bunu onaylıyordu. "Şube sayılarını bulmuş. Oliver'ın düzenli olduğunu anlamıştım ama bu kadarını beklemiyordum."
Gelen seslerden Lillian'ın tüm merkezleri kontrol ettiğini anlamak zor değildi. "Haklısın." dedi işi bittiğinde. "Merkezlerin nüfusuna göre şube sayıları artıyor."
"İçimden bir ses, bunun bulunmayan hastalığa duyulan meraktan daha fazlası olduğunu söylüyor." dedi Elliot. "Bir an önce Alex'in yanına gitmeliyiz."
"Önce Ian'ın yanına gittikten sonra." dedi Alecia.
David'le Brad ona döndü. Geldiğini ikisi de görmemişti.
Alecia üstünü değiştirmiş ve saçlarını topuz yapmıştı. Onlara aldırmadan geçip çantalardaki silahları karıştırmaya başladı.
"O çocuk zaman kaybı olur." dedi David kızına bakarak. Bu telefon konuşmasından sonra kararını çok net değiştirdiğini belli ediyordu. "Doğrudan tesise gitmeliyiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Canlanma (3)
Science FictionHelen ondan intikam istememişti. Helen asla ölümüne sebep olan kişinin sonunu istememişti. Bu David'in isteğiydi. Travis ve Luthor'un ölümü David'in planıydı. Bu onun hayaliydi. Nasıl Helen son nefesinde çaresizliğe boğulduysa aynısını onlarında yaş...