Alecia'ya Brad'in yüzüne yediği tokattan daha ağır gelen gerçek, bunun Lizz tarafından yapılmış olmasıydı. Onu ele geçiren birçok şey yetmezmiş gibi, aklına Brad'in Lizz'e doğru eğilerek söylediği şeylerin tahmini neler olabileceği fikri üşüşmüştü.
Onu kızdıracak ne söylemiş olabilirdi? Yalancı olduğunu mu? Hala masum rolü yaparak dünyadaki en alçak insan haline geldiğini mi? Alecia, Lillian, Brad ve Elliot; kısaca David hariç herkes Lizz'e adi bir yalancı olduğunu sürekli hatırlatmıyor muydu zaten? Buna hazırlıklı ve daha da önemlisi alışmış olan biri nasıl aynı şeyi Brad'den duyduğunda öfke patlaması yaşayabilirdi?
Tüm sorularının yanıtı tek bir sonuca bağlanıyordu ama Alecia o ihtimali aklına getirmek istemiyordu. Buna rağmen Lizz Brad'i gördüğü anda da tek kelime etmeden ve daha da önemlisi, saklamaya gerek duymadan Brad'i izlemişti. Sanki Alecia'nın kabul etmek istemediği her şeyi bilerek ona sunuyordu.
Önce gelecek vaat etmediğini bilerek Brad'le birlikte oluyor, sonra Ian'a yalan söyleyerek onu öldürtmeye çalışıyordu.
Evet, kafasında derlediği hikaye ve psikopat kardeşlerin davranışları aynı kapıya çıkıyordu: Lizz kesinlikle Brad'den hoşlanıyordu. Hayır, seviyordu. Hala.
İtiraz ettiği halde Brad'in ona bağlanacağını düşünmüştü. Bu yüzden pes etmemişti ama kendi de dahil Brad'in kimseye sevgi beslemediğini öğrendiğinde çıldırmış olmalıydı ve asıl bencillik burada ortaya çıkıyordu; Lizz ben olmayacaksam kimse olmayacak, prensibiyle Ian'a bir hikaye uyduruyordu.
Ah, her şey o kadar berraktı ki, ne düşündüğünü bilmediği anlarda Ian tarafından okunmaktansa onun kardeşini görmesini isterdi.
Lizz'in geldiklerinden beri sorun çıkarmaması Brad onu kızdırıncaya kadar sürüyordu. Çünkü her gün duyduğu bir şeyi önem verdiği birinden duyduğunda kimse sessiz kalamazdı ve Alecia, Lizz'le Brad arasında onun dahil olmadığı bir konu olduğunu aklına getirdiğinde bile düzgün düşünemiyordu.
Endişesi vücudunun her yerine sıçrarken Alecia sadece Brad'e bakmakla yetiniyordu. Yetinmeliydi. Çünkü özellikle Ian ve Lizz karşısında düşmek istediği son durum güvensizlik olurdu.
Hışımla Ian'a ve tehditkar bakışlarına odaklanarak, "İstediğin oldu." dedi Alecia. "Brad dönüp seninle konuştuğumu gördü şimdi kolumu bırak."
Ian onu duymamış gibi yaparak kolunu bırakmadan dimdik durarak karşıya baktı. Brad'den bir hamle bekliyordu. Fakat garip olan kısmı Ian'ın onu tutuş şeklinden ve duruşundan Alecia'nın tam bir suçlu gibi hissetmiş olmasıydı.
Brad'in yanından buruk bir ifadeyle uzaklaştığı bir konuşma sonrası Ian'ın yanında görünmesi pek güven veren bir hareket değildi. Bunu kabul ediyordu ama Lizz? Geldiğinden beri Lizz'i görmezden gelen Brad neden Alecia'nın ayrıldığı ilk anda onunla konuşma tenezzülünde bulunuyordu?
Cevap vermeyebilirdi. Görmezden gelebilirdi. Kahretsin, kulağına eğilip -onu kızdıracak şeyler bile olsa- fısıldamaktan başka her şeyi yapabilirdi.
Alecia ona baktığında uzun zamandır ilk kez ne hissettiğini tahmin edemiyordu. Biraz daha düşündü. Ian'la anlaşmaya girdiğinde de aynı belirsizlik olmuştu. Bu ikinciydi ve Brad'in tanıştıkları halini; tam bir kapalı kutu olduğu zamanları hatırlatması iyi değildi.
Lizz, Alecia'ya yönelttiği tiksindirici bir bakışla yetinmiş, durumun istediğinden daha berbat olduğunu ve katılmayacağını belirtmişti. Olaylar tam da onun istediği gibi gelişirken neden müdahale etsindi ki? Lizz'e göre işlerin tıkırında gitmesi bu anlama geliyor olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Canlanma (3)
Science FictionHelen ondan intikam istememişti. Helen asla ölümüne sebep olan kişinin sonunu istememişti. Bu David'in isteğiydi. Travis ve Luthor'un ölümü David'in planıydı. Bu onun hayaliydi. Nasıl Helen son nefesinde çaresizliğe boğulduysa aynısını onlarında yaş...