"Ters psikoloji?"
"Daha çok aptalı oynuyor." dedi Brad.
Alecia, "Bence onu hafife alıyorsun." dedikten sonra karşılaştığı gözlerle dudağını ısırdı. "Yani, ımm, zekice bir hamleydi. İtiraf ediyorum."
Düşünmek Ian'dan alınan bir özellikmiş gibi Brad hemen başını sallamıştı. "Zekice olduğunu ben de kabul ediyorum ama Ian'ın planı olmadığı çok belli. O, taktik uygulayabilecek bir beyne sahip değil."
En azından saniyesinde değişen ruh hali yerine ona hakaret ediyordu.
Brad arabayı evin önüne çekerken acele etmedi. Alecia ona baktığında zaman kazanmak istediğini görüyordu. Yani ya düşünmek istiyordu ya da içeri girerek Elliot ve Lillian'la konuşmaktan kaçınıyordu. "Kaçınmak" Brad'in yapacağı bir hareket değildi fakat suçlandığı konunun ağırlığı bir yana, Lillian'ın ne düşüneceği -veya düşündüğü- belli değildi.
Alecia yaptıkları konuşmadan Elliot'ın da -doğal olarak- Ian'dan nefret ettiğini biliyordu ama aralarından birinin ciddi anlamda bunu Brad'e kondurması onun için berbat durumun ötesine geçerdi. Ve bu Brad'i üzdüğü kadar Alecia'yı da kırmıştı. Nedeni Lillian'ın Ian'a inanacak olması değildi. Lillian zaten Brad'i tanıyordu. Asıl Alecia'yı kıran şey, Brad'in alacağı tepkiyi düşünerek üzülmesiydi. Yapmadığı bir şey için ödediği bedel çok fazlaydı.
Elini onun yanağına götürdüğünü parmakları Brad'in yüzüne değdiğinde fark etmişti. Suratındaki ifade ona birçok şey belli etmiş olacaktı; Brad de iç çekip başını yavaşça eğdi.
"Birinin senden şüphe edeceğini düşünmeye devam edersen, bu seni delirtir." Alecia yaptığı mantık hatasıyla durdu. "Yani daha fazla." diye ekledi Brad'in gülmesi için. "Lillian zaten Ian'ı paralamak için hazırlanmaya başlamıştır ve açıkçası başkasının ne düşündüğü umurumda değil."
"Benim de." diyerek Brad elini onunkinin üzerine koydu. "Bana inanmayacağını düşündüğüm için özür dilerim. Ama kendimi senin yerine koyduğumda, yani bana bir bak, ancak bir suç kanıtlandığında ortaya çıkabilecek tarzda yara izi taşıyorum."
Yersizdi. Fakat buna rağmen Alecia umursamazca omuz silkmişti. "Ian'ın adil olmadığını bizzat deneyimledim. Önceden yapmıyorsan bile şimdi buna takılmamalısın."
Brad, "Ve bir şey daha," dedi yüzündeki buruk gülümsemeyle. "sana geride durup işi bana bırakmanı söylediğim zamanı hatırlıyor musun?"
" 'Hatırlıyor musun?' derken neyi kastediyorsun? Bu seni sen yapan davranışlarından yalnızca biri."
"Ben de bundan bahsediyorum." dedi Brad. "Eğer bir daha sana böyle bir şey söylersem beni hemen oracıkta öldürebilirsin."
Şimdi Alecia eğlenen bir gülümsemeyle, "Bakış açının seni bırakıp gitmemle alakası olabilir mi?" diye sordu.
"Tam üstüne bastın." Kızın aksine Brad hiç zevk almıyordu bu konuşmadan. "Arkada durup öylece senin bir şey yapmanı beklemek çok zordu. Sana yardım edebileceğimi biliyordum ama bana o şansı vermediğin için yerimden kıpırdayamadım. Sonradan bunu sana defalarca yaptığım aklıma geldi. Her defasında karşı çıktığın için tartıştığımız zamanlar da."
Alecia boğazını temizledi. "Sonunda arkada kalmanın birine yapılacak en kötü şey olduğunu anlamış olmana gerçekten çok sevindim."
"Üzgünüm." derken Brad'in sesi yaptığı şeyi gayet net anladığını gösteriyordu.
"O zaman seni koruma düşüncesiyle Ian'ın yanına gittiğim için beni anlıyorsun."
Alecia onu denemişti. Brad de farkında olduğu halde dürüst olarak, "Evet." dedi. "Benden ayrılmandan çok karşındaki kişinin Ian olması beni kızdırdı o kadar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Canlanma (3)
Science FictionHelen ondan intikam istememişti. Helen asla ölümüne sebep olan kişinin sonunu istememişti. Bu David'in isteğiydi. Travis ve Luthor'un ölümü David'in planıydı. Bu onun hayaliydi. Nasıl Helen son nefesinde çaresizliğe boğulduysa aynısını onlarında yaş...