YİRMİ YEDİ

2.6K 264 26
                                    

Evde Alecia'nın baş ucunda duran gece lambası haricindeki bütün ışıklar sönmüştü. Kızın solgun yüzü dışında saçını da aydınlatıyor, bulaşan kanın kuruduğu belli oluyordu ve Brad, Alecia'nın uyandığında yapacağı ilk şeyin kesinlikle buna söylenmek olacağından emindi.

Onu yatırdığından beri kız hiç kıpırdamamış, aynı pozisyonda duruyordu. Soluk alıp veriş şekli bile aynı sakinlikle sürüyordu. Ne rüya gördüğünü düşündürecek bir tepki, ne uyuduğu izlenimini verecek bir pozisyon değiştirme... Hiçbir şey yoktu.

Sadece. Öyle. Yatıyordu.

"Ne yaptığını bildiğine emin misin?"

Brad David'in sesiyle kapıdaki karanlığa doğru baktı.

Onu fark edememiş olması iyi değildi. Bu, Alecia'nın dikkatini çok fazla dağıttığını gösterirdi. Etrafında olan bitenden habersiz oturup uyanmasını bekleyecek kadar dikkatsiz hem de.

Adam karanlığın içinden bir adım atarak kendini belli edince Brad onu umursamadan Alecia'ya dönmüştü. "Ne yaptığımı senden daha iyi biliyorum." dedi sadece.

David de yanına gelip kıza bir süre baktı. Kafasında verdiği ufak çaplı bir savaştan sonra, "Anladığını nereden biliyorsun?" diye sormayı başardı sonunda.

"Düşündüğünden daha zeki biri." dedi Brad. "Diğerleri hastalık hakkında değil, kitap çalan doktor hakkında daha fazla soru sorduğunu fark etmedi ama ben ettim. Yani Alecia da etti."

"Şu andan sonra ne fark eder?" David'in kalın ve güçlü çıkan sesi ilk kez kısık ve umutsuzdu.

"Çok şey fark eder." Brad bu sefer yanında ayakta dikilen adama bakarak konuşmuştu. "Hastalanacağını bildiğin için Alecia'dan uzaklaştın ve bunun onu nasıl üzdüğü konusunda en ufak bir fikrin bile yok. Ondan nefret ettiğini düşünüyordu."

"Sırf güvende olsun diye onu başka bir aileye verdim ben. Oturup ölmesini izleyemezdim."

Brad bu sefer Alecia'ya bakarak, "Bu konuda pek de başarılı sayılmazsın ha?" dedi, şu an tam da 'yapamazdım' dediği şeyi yaptığı gerçeğine dikkat çekerek.

David yumruklarını elleri uyuşana kadar sıktıktan sonra, sakinmiş gibi davranmaya çalışarak, "Onu kurtaracağım." dedi. Her zamanki gibi.

"Onca zamandan sonra sana hala ihtiyaç duyduğunu mu sanıyorsun?" Oturduğu sandalyeden gürültü yaparak kalkıp, "Yapman gereken tek şey gitmek." dedi Brad. "Senin için zor değil."

"Hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun Laurent." David göğsünü germiş, karşısındaki kişiye kim olduğunu hatırlatacakmış gibi dik duruyordu.

"Bilmek de istemiyorum. Sorun şu ki, seni tanımak isteyen tek kişiyi bırakıp gittin. Şimdi başında beklemen seni yılın babası yapmayacak. O yüzden dışarı çık."

"Sen kim oluyors-"

"Alecia beni tanıyor!" diye bağırdı Brad. "Sen ise bir yabancısın. Kimse kim olduğunu bilmiyor. Başın sıkışınca kaçıp istediğin zaman dönüp emirler yağdıramazsın. O, senin kafana estiğinde bırakıp geri alabileceğin bir eşya değil!"

Brad hiç ona bağırmamış gibi, sessizce, "Burada olacağım." dedi David. "Kızım uyandığında da, iyileştiğinde de."

Ardından odanın kapısını -çarpmak yerine- kapatarak gitti.

Uyuyan herkesi kaldıracak kadar çok bağırdığını fark ettiğinde Brad'in yaptığı ilk şey Alecia'nın uyanıp uyanmadığını kontrol etmek olmuştu. Sesten rahatsız olacağını ya da kendine gelmesine neden olacak kadar gürültü yaptığını düşünmüştü.

Canlanma (3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin