Lillian Fernandez
Ve ne yazık ki bu sefer Lillian'a denk geldi.
Soruyu soran Brad olacaktı. Lillian şimdi o kadar da ilgisiz duramadı. Çünkü Elliot da merakla soruyu ve özellikle yanıtı bekliyordu.
Brad hiç düşünmeden, "Elliot'dan sakladığın bir şey söyle." dedi.
Kahretsin! Kendi sorusunu ona sorması acımasızcaydı. Şimdi Elliot kolayca Lillian'ın haksız görünmesi için bir yol elde etmişti.
Lillian bir süre mor ojeli tırnaklarını inceledi. Ama düşünmesine gerek yoktu. Sadece uzun süredir olmadığı kadar üzgündü. Saçlarını gergince düzelterek, "Yok." dedi.
"Herkesin vardır." diye ısrar etti Brad.
Lillian omuz silkti. "İşe bak ki ben hiçbir şey saklamayacak kadar aptalım." Ardından kalkıp büyük bir sinirle masayı terk etti.
Yalnız kalmaya ihtiyacı vardı. Kabanını giydi ama çantasını nereye koyduğunu hatırlamak için zaman kaybetmişti. Eve geldiğinde ilk işi süsleri çıkarmak olmuştu. Ve süsler de... ah. O odadaydı.
Dişlerini sıkarak yukarı çıkarken, "Lil." dedi Elliot.
Lillian görmezden gelerek kapıya uzandı. Elliot hemen kolunu tutmuştu. Lillian ondan kurtulup karnına vurdu. Bu istediğinden daha sert olmuş olabilirdi ama Elliot duraksamadan Lillian'ı omuzlarından tuttu. Lillian bugün ikinci defa onu itip sırtını sertçe duvara çarpmıştı.
Ondan kurtulur kurtulmaz odaya girdi ve daha önce orada olduğunu fark etmediği, yatağın üzerinde duran çantasını kaptı.
"Lillian." dedi yine Elliot.
"Çekil."
"Neden senden herhangi bir şeyi saklamama bu kadar kızdın anlamıyorum."
Bunu kabul etmesine daha çok sinirlenerek, "Umurumda olmamasını mı tercih ederdin?" diye bağırdı Lillian.
Elliot'ın yüzüne yavaş yavaş bir gülümseme yerleşmeye başlamıştı. "Ben de seni seviyorum." dedi sırıtmaya devam ederken.
Elliot onu tam anlamıyla delirtiyordu!
Lillian elinde olmadan azalan kızgınlığıyla, "Git başımdan Elliot." diyerek geçmek için hamle yaptı. Elliot yine önüne geçmişti.
"Anladım." dedi parmaklarını şıklatarak. "Aslında bir şey saklamama kızmıyorsun."
"O ne demek?"
"Gördüğüm şeyi söylüyorum." diye omuz silkti Elliot. "Bana bu kadar çok tepki gösteriyorsun çünkü senden saklı bir şeye bile kızamıyorsun." Lillian'a doğru bir adım attı. "Sen bana kızamıyorsun."
"Bence az önce nasıl kızamadığımı gösterdim."
"O mu?" Elliot gülmeye başladı. "Sen normalde öyle vurmazsın ki. Bana vurmaktan kaçındın Lillian."
Lillian bunun doğru olduğunu biliyordu. Kahretsin ki Elliot'ın onu bu kadar iyi tanımasına daha çok kızıyordu. Yani kızmaya çalışıyordu.
"Senden nefret ediyorum." dedi hemen.
Elliot daha büyük bir sırıtışla ona bir adım daha yaklaştı. Lillian kendine geriye gitmesini söylüyordu ama bir kez daha söz geçiremedi. Elliot onu öptüğünde de karşılık vermekte gecikmemişti ama bu sefer onun ne zaman ayrılacağını ve kaçacağını düşünüyordu.
Lillian'ı duvara yaslayacak kadar geriye gitmesine neden olduktan sonra Elliot kabanının düğmelerine uzandı. Lillian kahretsin ki tek bir itirazda bulunmadan onu öpüyordu. Ensesinde duran ellerini saçlarına geçirdiğinde Elliot düğmelerle uğraşmayı bırakmış, Lillian'ı büyük bir ağırlıktan kurtarmıştı. Elliot kıza dokunduğu an inleyerek ona daha sıkı sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Canlanma (3)
Science FictionHelen ondan intikam istememişti. Helen asla ölümüne sebep olan kişinin sonunu istememişti. Bu David'in isteğiydi. Travis ve Luthor'un ölümü David'in planıydı. Bu onun hayaliydi. Nasıl Helen son nefesinde çaresizliğe boğulduysa aynısını onlarında yaş...