Arabanın ani freniyle Alecia yerinden sıçramıştı. Brad de aynı sersemlikle ona tutundu. İkisi de korkmuş, toparlanmaya çalışmış ve şoför koltuğuna çarpmaktan kaçamamıştı.
"Ne oluyor?" dedi Brad Alecia'ya baktıktan sonra.
"Geldik," dedi David. "umarım iyi uyumuşsunuzdur." Sesinden o araba kullanırken uyumalarının pek elle tutulur bir yanının olmadığı anlaşılıyordu.
"Uyuduk mu?" Alecia başını ovalayarak şaşkınca nerede olduğunu kavradıktan sonra Brad'e döndü. "Sen de mi uyudun?" Kıkırdadı. "Suyla uyandırma fikrin işe yaramamış gibi."
Brad gözlerini ovalayarak ayılmaya çalışıyordu. "Senin suçun." dedi homurdanarak. "Uyuşukluğun bulaşıcı."
"İnadım da bulaşıcı gibi." Ceketinin fermuarını çekerek camdan dışarıya göz attıktan sonra, "Çıkmadan beni dinleyip uyusaydın böyle olmazdı." dedi Alecia.
"Dışarıyı kontrol edip geleceğim." David motoru durdururken buna pişman olacakmış gibi hissediyordu ama bu dürtüyü görmezden gelip devam etmek zorundaydı.
Anahtarları kontaktan çıkardı ve Alecia'nın yaptığı gibi mantosunun düğmelerini ilikledi.
"Önemli değil." dedi Brad esneyerek. "Elliot her şeyin yolunda olduğunu söyledi. Herkes kalan enerjisini Ian ve Lizz'e saklamalı."
"Yine de,"
"Sorun yok." dedi Brad tekrar ederek.
Hava soğuktu. Görünmez bir sis Alecia'yı soğukla sırtından dürtüyor, adımlarını daha hızlı atmasını emrediyordu. Böylelikle burnuna kadar ceketinin yakasına gömülmüş halde kapıya kadar gitmişti.
Brad aynı şekilde yanından yürürken David Ian'a ve Elliot'ın gözlem yeteneğine duyduğu sıfır güvenle etrafı kolaçan ederek arkadan geliyordu ve aşırı sinir bozucu bir hareket olmasına rağmen Brad bir kez daha sorun olmadığını belirtmemiş, söylenmemişti. Daha çok onu görmezden geliyordu. (Alecia'ya veda ettiğini öğrendikten sonra her zamankinden daha az konuşuyor, daha çok görmezden geliyordu.) Alecia anlaşmazlık çıkmaması için bunu yapmasına sonsuza kadar minnettar kalacaktı herhalde.
Kapıyı onlar herhangi bir girişimde bulunmadan iki kişi açmıştı. Biri uzun boylu, gömlek ve süveter giymeyi tercih eden, tam anlamıyla hasta ve koyu renk tenine göre fazla solgun görünürken diğeri cılız, orta boyda, yaşından büyük gösterme çabası olmayan sıradan bir genç gibi görünüyordu.
"Ian ve diğerleri üst katta." dedi cılız olan.
İkisi de başka hiçbir şey söylemeden içeri dönüp saniyeler içinde kaybolurken David tedbiri elden bırakmamakta ısrar ederek ilk giren olmak istemişti. Brad sorun olmadığından o kadar emindi ki Alecia onun tekrar uyumayı isteyecek kadar rahat olduğunu görebiliyordu.
"Sence pes edecek mi?" diye fısıldadı Alecia.
Brad başını salladı. "Asla."
"Belki de bu iyi bir şeydir?"
"Ian'a karşı savunma hazırlamamıza gerek kalmayabilir, haklısın." dedi Brad. "O bir yüce."
Alecia gülümsemek için çaba sarf etmişti. "Bunun Ian için bir anlam ifade etmesine sevindim."
"Emin ol, David de senin baba konusunda edindiğin anlama sevindi."
"Gerçekten mi?"
David birden kapıda belirip, "Hadi," dedi. "dedikleri gibi yukarıda olmalılar."
"Ne tesadüf ama!" diye söylendi Alecia içeri girerken.
Adam onu dikkate almadan, kararlı adımlarla yine önden gitmişti. Alecia Brad'le peşine düştüğünde Lillian ve Elliot'ın Ian'la nasıl başa çıktığını düşünmeden edemedi. Anlaşmaya varmışlar mıydı? Brad kadar net bir şekilde?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Canlanma (3)
Fiksi IlmiahHelen ondan intikam istememişti. Helen asla ölümüne sebep olan kişinin sonunu istememişti. Bu David'in isteğiydi. Travis ve Luthor'un ölümü David'in planıydı. Bu onun hayaliydi. Nasıl Helen son nefesinde çaresizliğe boğulduysa aynısını onlarında yaş...