Camın kenarına duvara yaslanmış dışarıyı izliyordum. Leon olmayınca çok sıkılıyordum, onu çok özlemiştim. Oysa nikahımıza sadece iki gün kalmıştı. Cama çarpan taş ile ayaklandım. Camı açınca karşımda Leon'u görmeyi beklemiyordum.
"Leon? Ne işin var senin burada? Yakalanacaksın!"
"Hadi, deniz gözlüm. Hemen aşağıya gel. Özledim seni."
"Kıpırdama."
Acele acele odamdan çıktım. Ali Kemal'in ve Yıldız'ın uyuduğundan emin olarak üstüme bir şey geçirdiğim gibi dışarıya çıktım. Daha kapıyı kapatır kapatmaz belimi saran ellerin sahibine en güzel gülümsememle baktım. Beni kucakladığı gibi bahçenin arka kısmına götürürken kıkırdıyordum. Beni yere indirince tekrar sarıldık.
"Hilal, çok özledim seni. Hem de bu kadar kısa bir sürede."
"Sen mi ben mi? Gerçekten bende özledim."
"Hilal'im. Sana dokunmaya, bakmaya bile kıyamıyorum. Her defasında incinecekmişsin gibi geliyor. Sen bana bahşedilen bir hediyesin. Hayatımsın sen benim. Smyrna'yı ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun seni Smyrna'ya benzetiyorum. Gözlerin, uçsuz bucaksız denizi, saçların bulutların üstünde parlayan güneşi gibi Smyrna'nın. Sen benim Smyrna'msın."
Kızardığımı anlayarak başımı öne eğdim. Çenemden tutarak gözlerine bakmamı sağladı. "Ve utangaç Smyrna'm." Gülümseyerek elini tuttum. "Neler yaşadığımı bir bilsen, seninle göz göze geldiğim anları, seninle el ele tutuştuğum anları hafızamdan silemediğimi bir bilsen. Rüyamda bile seni özlüyorum. Sen bana ne yaptın? Bu denli sevmem seni, tesadüf değil."
"Bilemem, yakışıklılığımdan etkilenmiş olabilirsin." dedi sırıtarak.
"Asıl, sen benim güzelliğimden etkilendin." Göz deviriyorum. "Leon?"
"Söyle, Smyrna." Elini tutuyorum. "Eğer burayı Türk'ler alacaksa ki alacak. Bize ne olacak?" Yüzü düşüyor birdenbire. "Benimle Atina'ya gelir misin?" Bu çok zor bir karar şu an. Gelir miyim? Gider misin Hilal? Sevdiğine kıyamaz, yanında durur musun? "Gözüm kapalı gelirim." Evden gelen seslerle gidecekken Leon kolumdan tuttu ve kendine çekti beni. "İki gün sonrayı sabırsızlıkla bekleyeceğim Smyrna." Dudaklarıma ufak bir öpücük kondurup geri çekiliyor. Hızla eve girerken camdan tekrar ona bakıp el sallıyorum. Gülerek karşılık verdiğinde gidişini izliyorum.-
"Abla?"
"Yine ne var Hilal! Uyutmadın bir ya!"
"Ne yapayım abla! Yarın nikahım var heyecanlıyım tabiki. İki gün su gibi aktı geçti! Ben evliliğe dair hiçbir şey bilmiyorum ki?"
Ablam yerinde doğruluyor.
"Ne demek hiçbir şey bilmiyorum!"
"Bilmiyorum işte."
"Hilal! Kardeşim sen deli misin?! Yarın, nikahın var ve evliliğe dair hiçbir şey bilmediğini söylüyorsun! Delirtme beni, allah aşkına çocuk musun sen, nasıl bilmezsin?"
"Anlat o zaman. Çünkü bilmiyorum, evet çocuğum ben daha."
"Daha sen büyüyememişsin Hilal, nasıl anne olacaksın?"
"Olmayacağım desek?"
"Hilal, bak sinirlerim bozulmaya başladı. Olacaksın, tabi. Çokta güzel bir anne olacaksın. Şeyi biliyorsun herhalde?"
"Neyi?"
"İşte şeyi."
"Neyi abla, neyi?!"
"Yarın geceyi. Hani."
"Yorul ve uyu. Gece özeti sana."
"Bekle, Leon uyutur seni. Tövbe estağfurullah ya!"
"Yıldız, Hilal! Uyuyun artık! Bir uyutmadınız ya!"
"Sana iyi düşünmeler, Hilal."
"Yıldız!"
istenmeyenbay bu şapşalın HiLeon hikayesini okudunuz mu?? Okumadıysanız, koşun hadi!