"Ne?"
İlk söz Leon'un ağzından çıkmıştı. Daha sonra fark ettiği şey Hilal'i tutmaya çalışan askerdi. Hemen işaret verdi ve deniz gözlüsünün onlara doğru koşuşunu izledi. Hilal iki adamın ortasında durmuştu şimdi.
"Veronica annem anlatmıştı, bir muska bağlamış Dmitry'nin boynuna. Getiren olur diye."
Eliyle Vasili'yi işaret etti. Vasili tam anlamıyla şok olmuş gibi olanları izliyordu.
"İçine Kumandan Vasili ile adlarını yazmış annem. Azize annem ise Ali Kemal'e aynı muskayı vermiş, bu ilk kucağıma geldiğinde boynundaydı diyerek vermiş. O muskanın içinde de Kumandan Vasili ve annemin ismi yazıyordu. Yani Ali Kemal, Dmitry."
Tekrar Vasili'ye döndü Hilal.
"Sizin kayıp oğlunuz, Ali Kemal!"
"Hayır, hayır, yalan." Ali Kemal geriye sendeleyerek bir yandan kısık bir ses tonuyla konuşuyordu. Yıldız askerden kurtularak Ali Kemal'e koşup yüzünde olan ellerini kavradı.
"Ali Kemal." fısıldadı Yıldız. Ali Kemal ise Yıldız'ın ellerini çekti ve hızla hastaneden çıktı. Yıldız'da arkasından çıktı. Vasili, Veronica'nın olduğu odaya girdi. Veronica'nın sık sık uyuması ve olanlardan bu haldeyken haberi olmaması Vasili için iyi bir durumdu. İkisininde düşünmesi gerekiyordu. Konuşulacak çok şey vardı. Hilal ve Leon koridorda tek başlarına kalınca Leon dizlerinin üstüne düştü. Hilal hemen onun yanına çöktü. Alnını alnına yasladı, Leon'un gözyaşlarını elinin tersiyle sildi.
"Leon, sakin ol."
"Hilal." Leon şimdi hüngür hüngür ağlıyordu resmen. Hilal onun bu haline dayanamıyordu.
"Leonidas, hadi eve gidelim. Anneni orada karşılayalım."
Leon, deniz gözlüsünün üzgün üzgün baktığını görünce dayanmadı ve yerden kalktı. Hilal'i de yerden kaldırarak elini kavradı. Sinirle önünde duran silaha vurdu.
"Şşt." Hilal, Leon'un elini iyice kavradı ve koluna tutundu.
-
Leon, yanında uyuyan Hilal'e baktı. Leon'un göğsüne yaslanmış, elini kavramıştı. Saçlarına bir öpücük bıraktı Leon. Hilal biraz kıpırdandı ve Leon onu kendisinden biraz uzaklaştırdı ve diğer tarafa dönmesini sağladı. Hilal'in uyuduğuna emin olduktan sonra sessizce yataktan kalktı Leon. Üstüne ceketini geçirdi ve köşkten çıktı. Annesi dün gelmişti, iyiydi. Lakin Dmitry olayını daha bilmiyordu. Öğrenince ne tepki vereceğini düşünmek bile istemiyordu. Kesin çok ağlardı. Leon meyhaneye gelip bir köşede oturan Ali Kemal'i fark etti. Ya da Dmitry mi demeliydi? Ya da abi mi demeliydi? Leon hızla onun oturduğu masaya gidip tam alacağı içkiyi önünden çekti. Ali Kemal kızarmış gözlerini Leon'a çevirdi. Leon bardakları devirdi. Karşısına oturdu.
"Ne yapıyorsun sen?!"
"Gerçeklerden böyle kaçamayız, Ali Kemal. Er ya da geç zaten bu gerçekler gün yüzüne çıkacak."
"Tamam, kaçmayalım o vakit. Ne yapacağız? Siz Yunan'sınız! Asla sizden biri olmam!"
"Yüreğin, Türk kalacak elbet bunu değiştiremeyiz. Böyle yetiştirilmişsin. Lakin inan miteram seni düşünmekten hiçbir zaman vazgeçmedi. Babam ise beni sevmedi, bağlanmak istemediğini, Dmitry gibi gidersem acı çekmemek istediğini söyledi bana. Ben, sırf abim öldü diye sevgisiz büyüdüm. Annemin yüreğinde her zaman Dmitry vardı. Bana her dokunduğunda aklına ölen oğlu geliyordu. Lakin ölmediğini öğrencek şimdi. Azıcıkta olsa bir sevgim varsa miterama yarın söyleyeceğim vakit orada olursun. En azından karnında taşımasına, doyurmasına saygın varsa."
Leon masadan kalktı ve hızla meyhaneden çıktı. Eve geldiğinde odada gezinen bir Hilal görmeyi beklemiyordu. Hilal onu görür görmez derin bir nefes aldı.
"Neredeydin?"
"Biraz hava alayım dedim, Hilal."
"Bu saatte mi? Allah aşkına aklım çıktı seni yanımda göremeyince!"
"ÇOCUK DEĞİLİM BEN HİLAL!"
Leon, Hilal'e var gücüyle bağırdı. İçinde ne kadar sinir varsa Hilal'e dökmüştü. Hilal'in anında gözleri doldu.
"B-ben sadece se-seni merak etmiştim." dedi Hilal. Yatağa girdi ve yorganı üstüne çekti. Leon kendine o kadar çok kızdı ki o anda. Ceketini çıkarıp Hilal'in yanına uzandı. Hilal'i sessizce ağlıyordu. Smyrna'sını ağlatmıştı. Hilal'i göğsüne çekti ve saçlarını okşadı Leon.
"Özür dilerim, Smryna. Durumu biliyorsun."
Hilal hemen yumuşadı ve sarıldı Leon'a.
"Biliyorum, Leonidas."
"Sen, beni mi merak ettin?" dedi Leon tek kaşını kaldırarak.
"Evet. Neden etmeyecekmişim? Kocam değil misiniz Teğmen?"
"Haklısınız, Hilal Hemşire."
Leon, Hilal'in dudaklarıyla birleştirdi kendi dudaklarını. Hala ilk öptüğünde olduğu gibi yunuşacıktı, narindi. Sanki hemen kırılacak bir vazo gibiydi. Birkaç dakika öylece kaldılar. Birkaç uzun dakikada olabilir, saatte. Hatta gün ışığına kadar..
-
Sabah Leon, Hilal'in seslerine uyandı. Hilal yataklarının tam karşısında duran koltuğa oturmuş aynaya bakıyordu. Saçları bile öyle inatçıydı ki onlarla baş edemiyordu. Saçını her topladığında bir saç daha çıkıyordu. Hilal sinirle ayaklarını yere vurdu. Leon, üzerine bir şey geçirdi ve yataktan kalktı ama Hilal o kadar dalmıştı ki onu bile fark etmedi. Yavaşca kızın ellerini tuttu. Hilal birden irkildi ama daha sonra aynada aşık olduğu kahverengilerle karşılaşınca gülümsedi. Leon tokayı geri koydu ve Hilal'in saçlarını açık bıraktı.
"Bence güzel olman için tokaya ihtiyacın yok."
"Hmm, öyle mi?"
Hilal yerinden kalkıp Leon'u tekrar öptüğünde ikisini ayıran şey aşağıdan gelen seslerdi. Veronica'nın sesiydi! Ağlıyordu! İkisi üstlerine çeki düzen verip hızla odalarından çıktılar. Salona indiklerinde Veronica, Ali Kemal'e sarılmış ağlıyordu.
"Dmitry, oğlum. Sen benim oğlumsun. Dmitry'sin."
"Veronica Hanım.. B-ben sizi vurdum." Ali Kemal sadece öyle duruyordu.
"Anneler, çocuklarına kızmaz. Hatalarını görmezden gelebilir. Ben sana kavuşamazsam ölüyordum oğlum. Şimdi karşımdasın. Buradasın, kollarımdasın."
"Ben Dmitry değilim."
"Yapma, ne olur yapma. Miterana bunu yapma. Ben seni çok bekledim. İstediğin her şey kabulümdür. İstersen, Ali Kemal diyebilirim. Ama tek bir şey söyleme bana yalvarırım, ben Dmitry değilim deme. Yalvarırım, öyle söyleme annecim."
Ali Kemal bir süre daha durdu ama daha sonra o da Veronica'nın beline kollarını sıkı sıkı sardı. Veronica'nın hüzün gözyaşları artık mutluluk gözyaşlarına dönmüştü. Bir süre daha Dmitry'sine sarıldı daha sonra bir elini ayırdı ve Leon'a açtı. Leon beklemeden yanına gitti. Veronica ikisine sarılı, hayatının en mutlu gününü yaşıyordu.
"Evlatlarım benim, yavrularım. İkinizde mis gibi kokuyorsunuz."
Hilal manzara karşısında gözyaşlarını tutamadı elini karnına götürdü. Charles burada olsaydı, o da annesine böyle sarılır mıydı? Mitera der miydi sevgiyle?