B Ö L Ü M 57

779 27 31
                                    


Ali Kemal ve Leon masada karşılıklı oturmuş tavla oynuyorlardı. Ali Kemal, Leon'a tavla öğretmeye çalışıyordu ama Leon bu konuda pek iyi değildi. Yıldız ve Hilal ise onların karşısında camın kenarında duran koltuğa oturmuş kahvelerini içiyorlardı.

"Size geldiğim gün, Veronica Hanım beni köşke davet etti. Benimle bir şey konuşacakmış."

"Ne konuşacak ki?"

"Bilemiyorum. Yarın gelirim."

"Gel ablam, gel. Beklerim."

"Hilal! Seninki yine yenildi!" Ali Kemal gülerken Hilal'e seslendi. Leon pes etmiş gibi Hilal'e baktı. Hilal yerinden kalkıp Leon'a sarıldı.

"Olsun."

"Ben hala abinim Hilal." Ali Kemal alınmış gibi konuşurken Yıldız'ın belini sardı.

"Gidelim artık biz. Malum, babamın biraz işi varmış."

Yıldız ve Ali Kemal ikisini kapıya kadar geçirdi ve içeriye girdiler. Hemen koltuğa oturup derin bir nefes verdiler.

"Çok yoruldum."

"O kadar çorba yapsam bende yorulurdum Yıldız."

"Tam kararındaydı çorbam tamam mı? Yarın birde Veronica Hanım'a gideceğim. Beni davet etti. Ne hikmetse!"

"Bende geleyim."

"Saçmalama Ali Kemal. Senin ne işin var? Beni, Veronica Hanım'dan kıskanmış olamazsın değil mi?"

"Tamam gidebilirsin. Dikkatli ol ama. Benim biraz işim var, sabah erken çıkacağım."

"Tamam!" Yıldız, Ali Kemal'e sarıldı ve birlikte sabaha kadar koltukta sohbet ettiler.

Hilal ve Leon ise yataklarına uzanmış kitap okuyorlardı. Hilal kitabı kapattı ve Leon'un omzuna başını koydu.

"Leon,"

"Söyle, Smyrna."

"Bugün gördüğümüz çocuk. İsmi Charles'tı."

"Evet."

"Anlamamazlıktan gelme Leon. Oğlumuz olsaydı adı Charles olacaktı. Ben onu öldürmeseydim."

"Hilal, yapma-"

"Ben evlat katili olmasaydım."

"Hilal-"

"Ben ona iyi baksaydım."

"HİLAL! YETER ARTIK!"

Leon, Hilal'e öyle bir bağırdı ki Hilal yerinde sıçradı. Kafasını Leon'un omzundan kaldırdı ve onun sinirli yüzünü inceledi. Sinirlenmişti, Hilal'e.
"Görmüyor musun? Bende acı çekiyorum. Bende üzülüyorum. Ben hem sana hem bebeğimize üzülüyorum. Lakin ben seni toparlamaya çalıştıkça kendini mahvediyorsun. Sürekli senden 'benim suçum' lafını duymaktan bıktım! Eğer bir suçlu arayacaksak Hilal, kendini askerliğe vermiş karısı gebeyken bile en erken saatte karargahta olan, sözde bir baba olan ben en büyük suçluyum! Şimdi istersen, kendini suçlamaya devam et. Ama sakın, benim Smyrna'ma zarar verme."

Leon kitabı kenara bıraktı ve yorganın altına girerek arkasını döndü. Hilal ise ağlıyordu. Sessizce ağlamaya başladı ve o da diğer tarafa yattı. Leon, Hilal'in ağladığını duydu. Canı yanıyordu, o ağladıkça. Kendini bu kadar parçalamasına izin veremezdi. Ama şimdi onu kendisi ağlatmıştı. Hilal'e doğru döndü ve beline sarıldı. Burnunu, güneşi kıskandıracak nitelikte olan saçlara götürdü. Kokusunu içine çekti. Bir eliyle Hilal'in elini kavradı. Hilal sakinleşmiş gibiydi.

"Özür dilerim Leon."

"Özür dileme Smyrna. Asıl ben özür dilerim hiçbir sebep sana böyle bağırmamı gerektirmezdi."

"Seni seviyorum."

"Bende seni seviyorum, Smyrna."

-

Yıldız apar topar evden çıktı ve köşke ulaştığında derin bir nefes aldı. Hemen yorulmuştu. Bu halini Hilal görse çok gülerdi. Yorgunlukla büyük beyaz kapıya iki kere vurdu. Çok geçmeden bir hizmetli kapıyı açtığında gülümseyerek içeriye girdi Yıldız.

"Hoşgeldin, Yıldız!"

Veronica, Yıldız'a sarılınca Yıldız bir anlık şaşkınlıkla kalakaldı. Veronica, kızı çekiştirerek koltuğa oturttu.

"Yanakların al al olmuş. Hava soğuk, üşütmeseydin ya kızım."

"Teşekkür ederim Veronica Hanım, ben iyiyim."

"Hilal'de gelir, birlikte otururuz diye düşünmüştüm lakin Hilal sabah hastaneye gitmek isteyince Leon'da onu erkenden karargaha giderken yanında götürdü. Aslında seni buraya önemli bir şey için çağırmadım. Biraz sohbet ederiz diye düşünmüştüm."

"Bana karşı olan ilginizi beni hayliyle şaşırttı. Lakin teşekkür ederim. Bende çok fazla oturamayacağım zaten.
Ali Kemal bekler beni."

"Yıldız sadece merakımdan soruyorum. Ali Kemal ve sen kardeş değil misiniz?"

"Hayır, annem ölmeden önce itiraf etti. Ali Kemal ile kardeş değiliz. Babam onu bir savaş alanında bulmuş. Sonra annem ve babam sahiplenmişler."

"Yani Ali Kemal ile aranızdaki münasebet kardeşlik değil."

"Kusura bakmayın ama Veronica Hanım, sizi ne alakadar eder? Epey oturdum, size hayırlı günler!"

"Yıldız, benim kötü bir niyetin yoktu!"

Yıldız, Veronica'yı görmezden gelerek hızla köşkten çıktı.

-

Ali Kemal, Yıldız'ın eski arkadaşı Eleni'nin yanına gelmişti. Eleni, çok önemli bir şey söyleyeceğini, Ali Kemal'in hemen gelmesi gerektiğini söyleyince Ali Kemal onun yanına gitmişti. Eleni yaklaşık yarım saattir Ali Kemal'e 'nasıl söylesem?' diyordu. Ali Kemal çıkmak için hareketlendi.

"Ali Kemal nereye?"

"Söylemiyorsun ki Eleni! Gidiyorum."

"Dur! Tamam bu sefer söyleyeceğim!"

"Dur tahmin edeyim. Nasıl söylesen bilemedin!"

"Ya Ali Kemal. B-ben."

"Sana hayırlı günler Eleni."

"Azize Hanım'ı, Teğmen Leon'un babası General Vasili öldürdü!"

"Ne?"

-

Hilal hastaneye gitmekten vazgeçmiş, ablasına gitmeye karar vermişti lakin Ali Kemal, Yıldız'ın çoktan evden gittiğini söyleyince içeriye girmekten vazgeçecekti ki Ali Kemal gideceğini, gelince Yıldız'a süpriz yapabileceğini söyleyince Hilal kalmıştı. Şimdi ise Yıldız'ın eski odasında duran sandığa bakıyordu. Bu sandık annesinindi. Daha önce hiç bu sandığı açmamıştı. Kilidi çevirdi ve sandık açıldı. İçini bir heyecan kapladı Hilal'in. Annesinin kokusunun hala üstünde olan eşarplar.. Eline bir eşarp aldı ve doyasıya kokusunu içine çekti. Sandığın en dibindeki muska dikkatini çekti. Dikkatlice çıkardı. İçini açtığında bir anlığına hayal olduğuna yemin edebilirdi Hilal. Muskanın içinde yazanlar yunancaydı ve Hilal yarım yamalak anlamıştı.

"Veronica & συνταγματάρχης Βασίλι"

(Veronica & Albay Vasili)

Not: Vasili o zamanlar Albay olduğu için muskanın içinde Albay yazıyor.



HİLAL LEON Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin