Hazırlık

340 26 18
                                    

Bu bölümü edibe24567 kişisine ithaf ediyorum. Ayrıca Medya çoook tatlı. Herkese iyi okumalar...

İki taraftan da konfetiler patlarken içeride bulunan herkes elindeki büyük kağıtları ellerinde sallıyorlardı.  Her yeri rengarenk olmuş oda eğlenceli bir hava katıyordu. Ben ise karşımda duran şahane görüntüden alamıyordum bakışlarımı.

Sonunda bakışlarımı o noktadan ayırmayı başarıp Adriana döndüğüm zaman elini cebine attı ve yere diz çöktü. Cebinden ağır cekimde çıkardığı kırmızı kutu ile birlikte gizlerim sanki inanmak istemezcesine tekrar tekrar ikisi arasında gelip gidiyordu.

Kalbim heyecanda  yerinde duramıyor ve delicesine çarpıyordu. Karşımda bana parildayan gözlerle bakan Adrian heyecanımı bir üst seviyeye çıkarmıştı.

Dilim tutulmuştu o an. Ağzımdan  ne bir kelime cıkıyor, ne de sebincimi gısteren bir hareket sergiliyordum. Yapabildiğim tek şey iri gözlerle Adrian'a bakmak olmuştu.

Elindeki canlı bir kırmızı renge sahip olan kutunun kapağını araladığınds bile anlamıştım içindeki şeyi. Bütün görkemiyle parlayan taşlarla süslü olmasına rağmen zarif ve sade bir havası da vardı.

Özenle seçildiği  belli oluyordu. Biçimli dudaklarını konuşmak için araladığında herkes ona dikkat kesilip her bir kelomesini dikkatle dinliyorlarmış gibi bir sessizlik yayılmaya başladı odaya.

-Ben senin mavi gözlerinde her saniye boğulurken can verensin. Simsiyah saçlarının hiçliğine daldığımda dünyaya döndürensin. Kiraz gibi kırmızı dudaklarına baktığımda kalp atışlarımı her seferinde hızlandırabilensin. Sen benim hem ilkim, hem de sonumsun. Benimle mutlu bir son değil de mutlu bir sonsuzumuz olmasını istiyor musun? Görebileceğim tek kadın olmak istiyor musun? Kalbimi her seferinde ilk günkü gibi hızlandıran olmak istiyor musun? Mavi gözlerine doya doya bakmama izin verir misin? Benimle evlenir misin?

İşte o an benim için durmuştu. Kendimi onun kelimelerinde kaybederken, ağzından çıkan her bir kelimeye hayran kalmıştım. Her şeyiyle mükemmel olan adam, şu anda bana evkenme teklif ediyordu.

Onun mükemmeliğine kendimi o kadar kaptırmıştım ki birkaç saniye boyunca cevap vermeden öylece beklemiştim. Ortamda hüküm süreb sessizliği benim gülümsememin ardından gelen heyecan dolu haykırışlarım bozmuştu.

O an bütün dünyaya düyürmak istiyordum kendimi. Herkes bilsin istedim. Benim olanı bilsenler istedim.

-Evet! Tabiki seninle evlenirim limon kafa! 

dedim. Herkes coşkuyla bağırırken Ellerindeki kartları havaya fırlatmışlardı. Ama aniden helen öksürük sesiyle herkes kafasını giriş kapısına doğru çevirirken ağızlarından şaşkınlık dolu tuhaf sesler çıkmaya başlamıştı.

Gözlerim şaşkınlıka aralanmıştı.  Bazıları korksa bile bunu belli etmemeye çalışıyorlardı. Başımı Adrian'a çevirdiğimde onun da kapidaki kişiye baktığını fark ettim şaşkınlıkla.

Gelen  kişi Gabriel Agreste'ydi.

Neden burda olduğunu bilmiyordum. Ya da niçin burada olduğunu...

Şaşkınlıkla herkes Bay Agrteste'ye bakarken ortama yayılan sessizlik dalgasını da ilk olarak o bozmuştu.

-Ehm! Geç mi kaldım?

dedi Bay Agreste. Yüzünde hafif bir tebessüm oluşmuş bir bana, bir de Adrian'a bakıyordu. Bakışları Adrian'in elindeki yüzüğe kaydığında bir süre ona baktiktan sonra tekrar ağzını araladı konusmak için.

-Sanırım biraz geç kalmışım. Eee ne bekliyorsun Adrian. Taksana yüzüğü.

Yüzündeki gülümseme iyice artarken hâlâ bize bakmaya devam ediyordu. Bakışlarımı tekrar Adrian'a çevirdiğimde aynı anda o da bana bakmaya başladı. Yüzünde gittikçe yayılan gülümseme ile birlikte yüzüğü kutusundan çıkartıp sağ elimi eline aldı. Önce elime yumuşak bir öpücük kondurduktan sonra nazik bir şekilde yüzüğü parmağıma taktı. Yüzümde heyecanli bir gülümseme ile bir Adrian'a bir de yüzüğe bakarken sonunda gozlerimi onun orman yeşili gözlerine sabitledim. Önümde yeniden ayaga kalkarken o huzur veren sesi tekrar kulaklarımı doldurdu.

-Bu yüzük bizim sonsuz aşkımızın ilk yıldızı. Bunu hiçbir zaman parmağından ayrılmasını istemiyorum.

dedi. Sol elimi sağ elimdeki yüzüğe getirdim ve yavaşça yüzüğü parmağımdan ayırdım. Bakışları elimde duran yüzüğe kaymıştı hemen. Ama daha ben bir açıklama yapmaya başlayamayan o çatık kaşlarla yüzüme bakarak konuşmaya başladı sitem dolu sesiyle.

-Sana ne demiştim. Bu kadar çabuk mu?

Onun bu tepkisine gülümseyip işaret parmağımla burnuna dokundum ve bu sefer konuşmaya başlayan ben olmuştum.

-Yüzük sağ değil, sol ele takılır limon kafalım.

dedim ve elimdeki yüzüğü sol elimin yüzük parmağına geçirdim. Yüzüne baktığımda ise beni dikkatke izliyordu. Onun bu hâli çok sevimli gelmişti. Su an karşımızda bizi izleyen bir Gabriel Agreste olmasaydı onu şuracıkta öpebilirdim. Ama şu an o tam karşımızdaydı ve bizi dikkatke izliyordu.

Adrian kafasını kaldırıp gözlerime bakmaya başladı. Gözlerinin içindeki ışıltıyı görmem beni de heyecanlandırmıştı. Hizla bana sarılıp kafasını boynuma gömdü. Nefes alış verişlerini boynumda hissedebiliyordum. Bu benim biraz huylanmama neden olsa da ona sarılmama engel değildi. Kollarım onun belindeki yerine yerleşince aramızdaki saniyelik mesafe de yok olmuştu. Boynuma kimsenin farketmeyeceği bir şekilde öpücük bıraktı ve kafasını boynumdan ayırmadan konuşmaya başladı. Nefesi boynumu yalayıp geçerken kalbimin atışlarını hissediyor olmam da cabasıydı.

-Seni seviyorum Marinette. Hem de hayal bile edemeyecegin kadar çok...

-Ben de seni seviyorum Adrian. Gözlerindeki ormanda kaybolmak bile çok güzel bir his benim için. Hayatımın en guzel manzarası onlar.  Sarı şaçlarında doğuyor benim güneşim.

Derin bir nefes alıp yavaşça boynumdan ayrıldı Adrian. Hareketleri o kadar yavastı ki kafasını boynumdan ayırıp ayırmamakta kararsız kalmış gibiydi. Sonunda başını benim hizzama getirdiginde gözlerinin içi güldüğünü fark ettim. İster istemez benim de gülümsememe neden oldu.

Benim gülümsememle bana doğru yaklaşmaya başladı. Gözleri dudaklarima kayınca ne yapacağımı bilemedim. Beni herkesin ortasında öpemezdi. Eğer böyle bir şey olursa bir daha asla kimsenin yuzüne bakamazdım. Yüzümün yıllar sonra ilk defa kızardığını hissediyordum. Artık bu bile yabancı gelmeye başlamıştı bana.

Ben kafamı geriye çektikce o yaklaşıyordu. Dudaklarımız arasında milimlik bir mesafe kalmıştı. Bi an önce bir şey yapmam gerektigini biliyordum. Yoksa herkesin önünde öpecekti beni.

Ani bir hareketle sağ elimle onun dudaklarını örttüm. Benim bu hareketime şaşkınlıkla karşılık veren Adrian'in gözleri şaşkin bir şekilde açılmıştı. Benim kızardığımı gorünce ise ağzından bir kıkırtı çıkmıştı. Ağzindan kaçan kıkırtı küçük bir çocuk gibi çiksa da onun bu cekiciligine aldanmayacaktım.

Etrafımdan gelen gülme sesleriyle bakışlarımı o yöne çevirdim. Herkes benim bu hareketime gülmeye başlamışlardı. Bu sefer bakışlarımı Bay Agreste'ye çevirdiğim zaman onun da diğerlerinden farklı olmadığını fark ettim. Bu hareketim onları baya güldürmüştü. En azından mutluydular. Hiçbir sorun yoktu. O mutludu.

Mutluyduk...

Merhabaa!!

Yeni bölümü yazdım sonunda. Yorumlarınız gerçekten çok güzel. Şimdiye kadar hiç kötü bir yorum almadım. Ve bunun için hepinize teşekkürlerimi iletiyorum.

971 kelimelik bir bölüm olmuş.

Ama okunma sayısına göre voteleri biraz az buluyorum. Yani vote ve yorumlarınızı unutmayın.

Hepinize iyi akşamlar. Başka bir yeni bölümle görüşmek üzere...

😊😊😊

Adrianette ( Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin