Kaçırılma

436 26 9
                                    


Adrian

Gözlerimi açtığımda tek gördüğüm şey karanlıktı. Gözlerimi bağlamışlardı. Ağzımda da bir bant. Ellerim ve ayaklarımdaki baskıyı hissedebiliyordum. Sandalyede bağlıydım. Evet yine kaçırılmıştım. Birden kapı sesi duydum. Demirden bir kapı sesiydi. Kapı sertçe açıldı ve ardından birkaç ayak sesi. Biri arkama geçmişti. Bunu hissedebiliyordum. Hızlı bir hareketle gözümdeki bez parçasını çözdü. Gözlerimi açıp kapatarak ışığa alıştırmaya çalışıyordum. Çok uzun sürmedi de zaten. Çünkü oda çok da aydınlık değildi. Etrafa biraz göz gezdirdim. Karanlıktı ama etrafimdaki eşyaları görebiliyordum. Önümde demirden bir yatakta yatan Mariyi görene kadar sakindim aslında. Elleri ve ayakları bağlıydı. Demir zincirler vardı Marinin ayaklarında ve kollarında. Gözlerim korkuyla büyürken, bağlı olduğum sandalyeden kurtulmaya çalışıyordum. Sandalyeye o kadar sıkı bağlanmışım ki bileklerim uyuşmaya başlamıştı. Kollarımın acısını hissedebiliyorum ama en çok acıyan yer ise kalbimdi. Mariyi önümde baygın bir şekilde görünce acımaya devam ediyordu kalbim. Odadaki adamlardan birisi benim sandalyeden kurtulma çabalarımı fark edince omzumdan tutup hareket etmememi sağlıyordu.Çabalıyordum ama olmuyordu. Ağzımdaki bant nedeniyle bağıramıyordum. 5 dakika kadar sonra Mari hafif kıpırdamaya başladı. Ve yavaşça gözlerini araladı. Beni görünce iyice korkmaya başladığını anlamıştım. Gözleri korkuyla açılırken bağlı olduğu demir yataktan kurtulmaya çalışıyordu. Biraz daha uğraştiktan sonra büyük bir inlemeyle durdu. Yüzünü buruşturmuş ve gözlerini kapatmıştı acı nedeniyle. Kim bilir ne kadar acı çekiyor şimdi benim prensesim. Onun bu halini gördükçe Marinin yanına doğru zıplamaya çalışıyordum. Beni fark eden adamlar yanıma koştular sandalyeyi eski pozisyonuna geri getirdiler. Mari ise beni izliyordu korkmuş gözleriyle. Her halinden belli oluyordu endişesi. Korkuyordu benim minik kuşum. Bir şüre sonra kapı hızla açıldı. Gelen kişiye baktığımda ise yine şu mor takımlı bir adam girdi. Bu adamin bizimle alıp veremediği ne var ki!! Bu 2 oluyor ama. Daha ne kadar kaçırmaya devam edecek ki. En azından söylese kaçıracağı zamanı biz de hazırlıklı oluruz. Yani bir derdi varsa da anlatsın değil mi?! Bir süre bana baktı ve yine konuşmadan yanımdan ayrıldı ama bu sefer dışarıya çıkmadı. Marinin yanına gitti. Mari ise o adamı görünce gözlerindeki korku artmıştı sanki. Mor takımlı adam bir kahkaha patlattı (kötü adam gülüşü) ve konuşmaya başladı sinir bozucu sesiyle.

-Yine karşılaştık seninle sessiz kız. Ama bu sefer ben görüyorüm senin gözlerindeki korkuyu değil mi?

Bu adamin neyden bahsettiği konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu. Ama konuştukça sinirim bozuluyordu. Sonra Marinin ağzındaki bandı tuttu ve hızla çekti. Marinin canı yanmış olacak ki dudaklarından bir acı nidası döküldü. Korkunun o acı tadını tadıyordum belki. Tadı umutsuzluk doluydu biraz da. Hemen Marinette konuşmaya başladı. Konuşması o kadar güzel ki...Neyse bu durumda düşünülecek şeyler düşünemiyorum sanki.

- Böyle düşünmen çok yazık. Ben seni huzur evindesin sanıyordum.(mari vurdu gol oldu)

dedi Marinette alaycı bir sesle. Vay be ne laf koydu adama. Kimin sevgilisi(ego ego) Mor takımlı adam sinirden yumruğunu sıkmıştı. Çok geçmeden konuşmaya başladı Mor takımlı adam.

-Sen beni bırak. Yakında mezar taşında ağlatmayalım minik sevgilini.

-Buradan sağ çıkacak olan iki kişi var ve sana bunların kim olduğunu söylememe gerek olduğunu sanmıyorum. Biraz aklın varsa anlamış olman lazım.

dedi yine aynı alaycı ses tonuyla. Bu kız nereden buluyor böyle lafları. Ben de öğrenmek istiyorum. Mor takımlı adam sinirlenmişti yine. Marinette cümlesini bitirir bitirmez adam Mariye yumruğuyla vurdu sert bir şekilde. Adam ise sırıtıyordu. Marinin kızarmış yanağını görüne sinirlenmeye başlamıştım. Bağlı olduğum sandalyede tepinmeye başladım. İki adam  beni tutuyorlardı. İplerin yeteri kadar sıkı olması yetmiyormuş gibi bir de iki adam dikti başıma.Aman(!) ne hoş!!

Adrianette ( Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin