Tabaktaki şey...

484 35 16
                                    

konu ile baglantısı olmayan bir medya...😆😆

Tabaktaki şeyi görmemle şok oldum diyebilirim. Çünkü tabaktaki o şey tam olarak babamın özel tatlılarından. En son 5-6 yıl önce yiyebilmiştim. Tarifini çok gizli tutar. Medenini ben de bilmiyorum. Bildiğim kadarıyla geçmişte yaşanan bir olay yüzünden tarifi gizlemeye başlamış. O kadar gizli ki kendi öz kızına bile söylemiyor.Alya'nın bunları nereden bulduğu konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu ama tadı gerçekten de babamın yaptıklarıyla aynı. Sonra tekrar tekrar ve tekrar yemeye başladım. Adrian bana şaşkınlıkla bakıyordu. Ben de tatlıdan biraz alıp Adrian'ın ağzına tıktım. Hemen bana döndü ve konuşmaya başladı çocuksu sesiyle.

-Mari  bunlar HARIKA!!

-Biliyorum dedim ve Alyaya döndüm ve konuşmaya devam ettim. Alya sen bunları nereden buldun?

-O da benim sırrım. Kimseye söyleyemem.

dedi Alya. Bu kekler geçekten muhteşem ötesi ama.!! Nasıl yaptığını ya da nereden bulduğunu bilmiyorum ama çol güzel olmuş. Biraz daha keklerden yedikten sonra gerçekten doymuştum. Neredeyse kekelerin hepsini yemiştim. Yemekten sonra koltuklara oturup film izlemeye başladık. Tabi benim filmle alakam yoktu. Adrian'a yaslanıp saçma sapan düşüncelerime daldım.

Hayat kendinden soyutluyor muydu bizi, yoksa karadelik misali daha da mı içine çekiyordu. Yaşamak bu kadar eğlenceliyse neden ölmek bu kadar acı veriyor, mutlu olmanın yanında neden bir hüzün taşıyor. Bazen üzülüyorum. Bunalana kadar aynı müziği dinlemek istiyorum. Yorulana kadar koşmak istiyorum. Olmayacağını bildiğim halde uçmak istiyorum. Delicesine dans etmek, eğlenmek istiyorum.  Dünyayla savaşıp kötülükleri uzaklaştırmak istiyorum. Mavi benim rengim derim hep. Gök mavisi. Sanki özgürlüğun simgesi. Barış ve mutluluğun birleşimi. Karanlıga meydan okurcasına parlayan yıldızlar gibi. Mutlu olsa insan her zaman. Elimi kalbimin üzerine getirdim ve dinlemekten çok hissettim. Atan kalbim bile bir mucizeyi simgeliyordu benim için. Yaşadığımın bir kanıtıydı belki de. Her zaman bir yarış içindeydi herkes. Birbirini yenmek için yapmayacakları şey yoktu belki de. Elindeki şeyle mutlu olamıyordu herkes. Yanındaki güzel şeyleri göremeyecek kadar kör etmişti güç onları. Belki de paraya gerçeğinden fazla değer veriyorlardı. Bazıları da unutmuştu asıl amaclarını. Mutluluk daha önemli değil miydi sanki. Güzel bir tebessüm bile fark ediyordu. Hayal etmek istiyorum yine. Yemyeşil bir bahçe. Çiçeklerin hiç solmadığı bir yerdi sanki. Güneşin batmadığı, umudun yok olmadığı bir yerdi burası. Ağaçlar vardı etrafımda. Biraz ilerideki gölün hemen kıyısında. Parlayan su taneleri huzur veriyordu sanki. Hafiften gelen yaz esintisi yüzümü temizliyordu sanki. Buradaki koku tarif edilemezdi. Yağmur sonrası toprak kokusu gibi... Her şey rüya gibi... Şehrin uğultulu gürültüsünden farklı bir sesi vardı. Kuşlar şarkı söylüyordu kulağıma. Etrafımdaki bitkiler hafif esintiyle dans ediyordu mutlulukla. Gözlerimi kapatıp hayal etmeye başlamıştım. Kendimi pamuk gibi otların arasında yatarken hayal ediyordum. Bu bile huzur veriyordu bana. Gerçek dünya ile alakam kalmamıştı sanki. Göz kapaklarımın yorgun düştüğünü hissedebiliyordum. Kendimi uykuya teslim etmek istemiyordum ama. Bu hayali bırakıp gitmek bile zor gelmeye başlamıştı. Kalp atışlarımı bile hissedebiliyordum. Yaşamak bile bu kadar tatlı geldiğini hatırlamıyordum. Yavaş yavaş kendimi uykuya teslim ediyordum. Ama rüyamda da bu hayali görmek için çabalamayacağım anlamına gelmiyordu. Sadece bu ânı hayal ediyordum belki de. Kuşlar bile bu kadar güzel gelmemişti bana. Gözlerim kapalı olduğu hade hissedebiliyordum yorgun düştüğümü. Gözlerim kapalı ama uyumak istemiyordum. Sanki uykuyla savaşıyorum. Ama galip gelen uyku oldu.(bükemediğin eli öpüceksin) Ben de teslim ettim kendimi uykuya.

ADRIAN

Marinette büyük bir iştahla kekleri yiyordu. Aslında her zaman bu görüntüyü bulamazsın. Biraz daha yedikten sonra ani bir hareketle benim de ağzıma bir tane kek attı. En başta şaşırdım ama sonra da keki yemeye başladım. Bu gerçekten harika. Tadı...  nasıl desem bilemiyorum. Gerçekten muazzam. Hemen konuşmaya başladım.

-Mari  bunlar HARIKA!!

-Biliyorum dedi be Alyaya dönerek konuşmaya başladı

-Alya sen bunları nereden buldun?

-O da benim sırrım. Kimseye söyleyemem.

dedi Alya. Bu kekler geçekten muhteşem ötesi ama.!! Yemeklwr gerçekten harikaydı ama Marinim tek yediği o kekler olmuştu. Yemekten sonra da film izlemeye koyulduk. Film başladığında elime bir patlamış mısır alıp tam ağzıma atacakken Mari'nın bana yaslanmasıyla kaskatı kesildim. Biliyorum o benim sevgilim ve bu muhteşem bir şey ama ne bileyim tuhaf geliyordu. Ama alışmak da istemiyordum. Her seferinde karnımdaki kelebekleri hissetmek hoşuma gidiyordu. Kalbimin atışlarını hızlandırması bile ayrı güzel geliyordu. Sanki... bilemiyorum nasıl anlatacağımı... Galiba benim kadar aşık olmadan kimse bilemez. Kolumu Marinin omzuna attığım zaman daha çok sokuldu bana. Bu hos bir duygu. Sanki bütün organlarım kendi başına iş yapmaya kalkmış gibi hissediyordum. Her hücrem sevincle dans ediyordu benim için. Gözlerim Mari'yi bulduğunda filmi izlemediģini fark ettim. Sanki düşünüyordu. Biraz daha yüzüne yakınlaşıp izlemeye başladım. Yorgun düşmüş göz kapakları ile savaş veriyordu sanki. İnatla uyumamak için çabalıyor gibi görünüyordu. Aslında ben de yorulmuştum. Sanki gözlerimi kapatıp uyusam daha da rahatlayacakmısım gibi geliyordu. Ama uyumak istemiyordum. Marinino güzel yüzüne daha fazla bakmak için direniyordum. Başarıyordum da. Bir şüre sonra Marinette pes etmiş gibi gözlerini kapattı. O uyurken daha da bir masum görünüyordu sanki. Film bittiğinde Nino Alya'yı kucağına aldığında Alya'nın da uyuduğunu fark ettim. Nino Alya'yı kucaklayıp odalarına götürdü. Ben de Marinette'yi uyandırmamak için yavaş hareketlerle oturduğum koltuktan kalkıp Marinette'nin karşısına geçip ona baktım. Ona biraz daha yaklaşıp o güzel dudaklarına kapandım. Bir süre dudaklarında kalıp onu öpmeye devam ettim. Sonra ayrılıp onu kucağıma aldım. Yavas bir şekilde Mari'nin odasına götürdüm. Odasına geldiğimde onu yatağa yatırdım. O da bana arkasını döndü. Ben de hemen Marinin arkasına yatıp kendimi ona yasladım. Mari'nin o huzur verici kokusu eşliğinde uykuya bıraktım kendimi.

Yb geç geldiği için kusura bakmayin. Dersler yoğun olduğu için yazamıyorum. Size iyi günler dilerim. 870 kelime olmuş. Herkese güzel ve karlı tatiller...

Adrianette ( Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin