Tanrı Katili Bir Ölümlü

2.4K 247 7
                                    

1inch =2.54 cm

Zhaolin arabacının şehir içinde bir yere parketmesiyle birlikte Tabutların kapaklarını kapatıp arabadan indi.Ona bakan bütün kasaba halkına rağmen hiçbirini umursamadan babasının ve annesinin Tabutlarını indirmek için yanında gelen iki adamı çağırdı. Onlara cenazeleri götürmeleri gereken yeri gösterdi. Kendisi de bir tabutun ucundan tuttu,tam başka birini yardıma çağıracakken tabutun diğer ucunu tutan Neremes 'i farketti.Sanırım Neremes' de artık ilk şoku atlatmış ve birşeylerin farkına varmıştı.Cenazeler araçtan iner inmez bütün kasaba halkı şok oldu. cenazelerin Kimin olduğunu net bilmemelerine rağmen küçük efendinin tabutlardan birini bizzat taşıması ve gelenlerin beyin ve hanımın özel aracı ile gelmesinden olayın ne olduğunu az çok anlamışlardı. 'Beyimiz ve hanımımız ... Nasıl olur?' kalabalığın içlerinden biri orta halli bir sesle söylemişti ama meydanda ölüm sessizliği olduğundan sesi herkes duyabilmişti. 'Hanımımm..' başka bir yerden acı bir çığlık duyuldu. Bağıran kadın çoktan yere çökmüş ağlamaya başlamıştı. Bu da köyü büyük bir kaosa ve üzüntü buhranına sokan anahtar tepki olmuştu. Bu tepkiden sonra her yerden bağırışlar, ağlayışlar, yakarışlar yükselmeye başlamıştı . O kadarki dövünen insanlar, ağlayanlar, bu işin sorumlularını lanetleyenler heryerdeydi. Yüzünde değişiklik olmayan, sakin kalabilen tek bir insan yoktu. Bu da Buz Ejderi Kasabasının Beyine ve hanımına verilen önemin göstergesiydi . Kendi ailelerinden biri ölmüşçesine üzülen insanlar....Yun Zang 'ın ve Yun Xiou' nun gördüğü saygı çok büyüktü. Kasabanın merkezine Yun Zang 'ın aile köşküne götürülen cenazeler burada evin arkasında aile cenazeleri için ayrılmış alana gömülecekti. Götürülen cenazelere yardım etmek isteyen insanlardan dolayı izdiham oluşmak üzereydi. Herkes son bir kez beyine ve hanımına veda etmek istiyordu acılı, üzücü ve zor geçen defin işleminden sonra evin oğlu olan Yun Zhaolin 'in 7 günlük yas zamanı başlamıştı. Bu dini bir gerekçeydi. Bu 7 günlük zamanda ölen kişiye saygısını sunmak için gelen insanlar olacaktı. Ki ölen kişi yun Zang gibi bir adamken bütün Güneş Şehri asillerinin ve kasaba beylerinin hepsi burada olacaktı. Bu 7 gün boyunca evin erkek çocuklarının çok uzun bir süre mezarların başından ayrılması doğru birşey olmadığından Yun zhaolin gelen insanları mezarlık alanında karşılayıp hepsiyle beraber babası ve annesine tekrar saygı gösterecekti.Bu bir evladın anne ve babasına son göreviydi. İlk gece sabaha dönerken haberleri alan güneş şehrindeki bütün Buz Ejderi Kasabası çocukları ve Kral büyük bir konvoy hazırlayıp çoktan yola çıkmıştı. Haber bütün kasabalara ve gerekli yerlere iletilmişti.Her yerden yola çıkan birsürü soylu ve güçlü adam, tanıdıkları çok büyük bir dahiye ve dostlarına veda etmek için geliyorlardı.Sabahın ortalarına doğru gelen ilk konvoy tabiki güneş şehrinin kralının konvoyuydu. Araçtan aşşağı inen bir ölüm aurası herkesi şok etmeye yetmişti.Hiç görmedikleri kadar yoğun bir kan arzusu barındıran bu aura birinin intikam duygusuyla yanmasından oluşamayacak kadar büyüktü ama yinede kralın tek bir isteği vardı. Kardeşine bunu yapan adamın bedenini onbin parçaya bölüp yabani köpeklere yedirdikten sonra o köpekleri de binparçaya böldürmek.Bunu yaptıktan sonra bile öfkesi dinmeyeceği için bunları yapmadan önce icat edilmiş ne kadar işkence varsa hepsini o adamlar üzerinde kullanacaktı. Bu ruh haline sahipken kendisine yolu gösteren kişiye bakmadan neredeyse koşar adımlarla mezarlık alana gitmişti. Mezarlık alana gittiğinde karşısında gördüğü şey karşısında çok büyük bir acı hissetmişti.içi acımıştı çünkü iki mezar içinde yatan kişileri en yakını olarak görüyordu. Biri kardeşi dediği ve hayat borcu olduğu bir adamdı. Diğeri kardeşinin sevdiği, herşeyiydi.İçi acıyordu, içi acıdıkça daha çok öfkeleniyordu. Bu iki duygu onu yiyip bitiriyordu ama şuan yeni bir duygu da hissetmeye başlamıştı Korku.. Hemde üzüntüsünden ve acısından çok daha yoğun bir şekilde korkuyordu. Bu korkunun sebebini ilk başlarda keşfedememişti. Kendisi güneş şehrinin en güçlüsüydü. Onu kolay kolay korkutacak bir şey olamazdı. Bu yüzden etrafına bakındı.Korku duygusunun nereden geldiğini araştırdığında iki mezarın arasındaki boşlukta meditasyon pozisyonunda oturmuş bir genç gördü. Gözleri açık bir şekilde oturan gencin dışından bakan birisi onun sadece basit bir çocuk olduğunu söyleyebilirdi. Ama birinin içini ve gerçek gücünü görebilmek için belli bir seviyede olmak ve son derece tecrübeli olmak gerekirdi. Kral da girdiği binlerce savaştan sonra bu tecrübeyi edinebilen adamlardan biriydi. Bu çocuk kesinlikle yarışmadaki çocuk değildi. Değişimin ne olduğunu anlayamasa da bu çocuk bir kralın korkmasına sebep olabilecek kadar değişmişti.Çocuktan korkmasına rağmen yinede o kardeşinin oğluydu. Bu yüzden önce onun yanına doğru yürümeye başladı. Kralı gören Zhaolin ayağa kalkmış, Kral yanına ulaştığında ise çoktan saygısını göstermek için kralın karşısında eğilmeye hazırlanmıştı. Zhaolin babasının sözlerini çok iyi hatırlıyordu hatta beynine kazımıştı. Asla eğilmen gerekmeyen birinin önünde eğilme. Bu sözü çok net hatırlıyordu ama kral onlardan biri değildi. Kendi Babasının abisi gibi olan adam onun da amcası gibiydi.Herzaman babasına yardımcı olan onun güvenini kazanmış bir adam zhaolin 'in saygısını hakediyordu. Ayrıca kralın içindeki kini ve öfkenin ne denli büyük olduğunu da gören Zhaolin kralı çoktan onaylamıştı.Tam önünde eğileceği sırada bir el omzunu tuttu ve eğilmesine izin vermedi. Bunun yerine dostça ve sahiplenircesine sarıldı. Bu sırada kulağına fısıldanan sözleri duydu 'Özür dilerim genç adam kendi kardeşimi ve senin babanı koruyamadım. Bu yüzden benim önümde eğilme ben saygıyı hakeden bir adam değilim. Yine de . merak etme ailenin intikamı artık benim üzerimde sana yeminim olsun bunu yapanları doğduklarına pişman edeceğim 'dedi daha sonra yavaşça zhaolin' e sarılan ellerini gevşetti, ayağa kalktı ve tam genç adamın karşısına geçti. mezarların önünde saygıyla eğildikten sonra Zhaolin' in önünde de eğildi. Bu onun özür dileme yöntemiydi. Her ne kadar yaşça büyük birinin ayrıca bir kralın bunu yapması doğru karşılanmasa hatta bunu yapmaması gerekse de bu durumda kimse ayıplamıyordu. Hatta doğru şeyi yaptığını düşünüyorlardı. Zhaolin kralın bu hareketi üzerine onun gerçek bir dost olduğunu onaylamıştı. Bu yüzden her ne kadar kral istemesede önce kralın önünde eğilip saygısını gösterdi. Sonra da gözlerini kralın gözlerine odaklayıp söyledi. 'Babam herzaman sizi abisi olarak bildi. Eğer onu koruyabilecek olsaydınız korurdunuz, bunu biliyorum. O yüzden size kırgın olmam mümkün değil ama intikamımı kendim almak niyetindeyim. Bu yolda benden yardımlarınızı esirgemezseniz beni yeterince mutlu edersiniz 'dedi. kral karşısında bir çocukla konuştuğunu biliyordu bu yüzden çok şaşırmıştı.konuştuğu çocuğun Gözlerindeki kararlılık herşeyi anlatmaya yetiyordu.Kral onaylarcasına başını salladıktan sonra konuşmaya devam etti' Hiç merak etme genç adam intikamın ne kadar büyük olursa olsun bu adam arkanda duracak. Bundan sonra seni kendi sorumluluğum altına alıyorum. Büyüyüp yeri ve göğü inletecek bir adam olana kadar sana tek bir kişi dahi dokunamayacak. Bu da bu kralın herkese sözü olsun. 'dedi kararlı bir sesle.Zhaolin de onaylarcasına başını salladı ve anne babasının arasındaki yerine tekrar geri oturdu. Kral da onunla birlikte 7 gün boyunca oturmak acısını paylaşmak istedi ama sorumlulukları onu engelliyordu. Yönetmesi gereken Krallık ona acı yaşayacak bile zaman bırakmıyordu ayrıca kardeşine bunu yapanları bulmak için de araştırma yaptırması gerekiyordu. Bu yüzden burada bir gün kaldıktan sonra gidecekti. Şimdi de kalacağı yere yerleştikten sonra buraya gelmek üzere ayrılıyordu. O ayrıldıktan sonra başbakan dahil diğer Krallık soyluları tek tek saygılarını sundu. Zhaolin ise hiçbirinin karşısında eğilmedi.Oturduğu yerde onları selamladı. Saygılarını sunan Başbakanın yüzünde ise hem keder hem mutluluk akıyordu. Zhaolin 'i öldürtmeyi başaramamıştı. Nasıl olduğunu anlamasa da adamı da geri dönmemişti. Büyük ihtimal ölmüştü.Bu yüzden biraz korkuyordu,Zhaolin' e suikast düzenleyen kişinin onun adamı olduğu anlaşılırsa kellesi yerinde kalmazdı. Ama şu ana kadar birşey olmadığı için biraz rahattı. Demekki ortada delil kalmamıştı. Ayrıca kendi yerini de Yun Zang 'ı öldürerek sağlama almıştı. Bu şehirde ona ters bir hareket yapma cüretini bulunacak kral hariç kimse kalmamıştı. Bu yüzden çok mutluydu. Zhaolin' i her ne kadar öldürmek istese de şuan kralın bizzat koruması altındaydı bu yüzden planlarını biraz zamana bırakmaya karar vermişti ama Onu yinede güçlenmeden önce öldürmeliydi. Yoksa ileride çok büyük bir sıkıntı içinde olabilirdi. Sırayla saygılarını sunan binlerce insan gelip geçiyordu. Komşu şehirlerden bile yun Zang 'ın namını bilen adamlar gelip saygılarını sunmuştu.Günler geçmesine rağmen mezarlıktaki kalabalık bir an bile azalmamıştı. Zhaolin ise ortamın ve olan şeylerin zerre farkında değildi. Sadece anne ve babasının mezarlarının ortasına oturmuş içinden onları anıyor, hatıralarını yadediyordu. Olayları hatırladıkça güçsüzlüğüne lanet ediyordu. Belki güçlü olsa bir şekilde onları kurtabilirdi.her ne kadar bu fikrin imkansıza yakın olduğunu bilse de yine de acınası birinden farklı olmadığını düşünüyordu. 'Yarım milyarda görünen bir dahi. Hımph ne büyük şaka ama kendi annesini ve babasını koruyamayan bir evlat bir dahi olsa ne olurdu ki.' Zhaolin bunları düşünürken çoktan yasın 7.gününün gecesinde idi.Bu 7 gün boyunca yerinden kıpırdamayan zhaolin, Ona yemek getirip besleyen arkadaşları olmasa çoktan açlıktan ölmüştü bile .Bu 7 gün boyunca kalabalık olan mezarlık ise şuan tamamen boştu. Bunun sebebi ise Son gecenin ölen kişinin çocuklarının bütün duygularını dışarı aktarabilmesi için onlara bırakılmasıydı . Bu yüzden mezarlık alanı tamamen boştu. Zhaolin'in ise aklında tek bir şey vardı. 'Güç' güçlü olan saygı görürdü, bunu güneş şehrinde yaşadığı olaylardan dolayı çoktan anlamıştı. Eğer babası güçlü bir adam olmasaydı güneş şehrinde kıytırık bir çocuk tarafından öldürülme emriyle yargılanacaktı. Oradan sağ çıkmasını sağlayan tek şey babasının daha güçlü olmasıydı. Evet güç herşeydi.Eğer gücü olursa herkesi koruyabilirdi, kimse onun sevdiklerine dokunamazdı. Herkes ona saygı duyardı. İhtiyaç duyduğu tek şey buydu Güce ihtiyaç duyuyordu ama bunu nasıl bulacağını bilmiyordu. Sadece çok yoğun bir şekilde arzuluyordu.Sürekli güçlenmeyi ve sevdiklerini korumayı hayal ediyordu. Tam o anda zhaolin sanki çağrılarına cevap almışçasına düşünce dünyası güçlü bir karanlığa gömüldü. Karanlığın içine çekildikçe panikledi. Panikledikçe de kurtulmak için mücadele etmeye başladı. Bu karanlığın ne olduğuyla ilgili bir bilgisi yoktu. Ama net olan tek bir şey vardı karanlık güçlüydü, çok fazla güçlü,Bir süre direnmeye çalışan zhaolin çabalarının çok fazla fayda etmediğini görünce daha güçlü direnmeye çalıştı, bütün gücüyle karşı koyuyordu ama yapabileceği hiç birşey yok gibiydi. Ayrıca beyhude çabalarından dolayı da feci şekilde yorulmuştu.Her ne kadar istemesede yorgunluğundan dolayı biraz direnmeye ara verdi. Bu sırada aslında karanlığın onu incitmediğini farketti sadece kendisini bir yere götürmeye çalışıyor gibiydi, sürekli bir yere doğru sürükleniyordu.Nereye gidiyordu böyle?Zhaolin bu sorunun cevabını çok merak etmişti. Merakına yenik düşen zhaolin direnmekten tamamen vazgeçti. Zaten direnmesinin de bir anlamı yoktu.Sadece gideceği yeri görmeye çalışıyordu. Bir süre ilerledikten sonra zhaolin kötü bir hisse kapılmıştı .Nedenini bilmiyordu ama sanki bişeyler olacak gibiydi.Tam O sırada karanlık bir anda kesilmiş, zhaolin sanki uçurumdan atlamışçasına serbest düşüşe geçmişti.Düştüğü yerin Yüksekliğinin ne kadar olduğunu bilmeyen zhaolin 'in İçinde bir korku oluşmuştu. Ne olduğunu bilmediği bir karanlığa güvenmek gözüne şuan mantıksız görünmüştü. Ama şuan elinden birşey gelmiyordu ve Serbest düşüş hız kesmeden devam ediyordu. Zhaolin bu işin sonunda sağlam bir yara alacağını biliyordu. Tutunacak birşeyler bakındı, elini her yere salladı ama nafile hiçbirşey yoktu. Tam yere yaklaştığını ve çarpacağını hissettiğinde kendisini korumak için bir pozisyon aldı, gözlerini sıkıca kapadı ve çarpmayı bekledi. Bekledi ve bekledi.. Ama yere bir türlü inmemişti. Artık düşmüyordu bundan emindi ama yere de çarpmamıştı. Gözlerini araladığında artık birşeyler görebildiğini farketti. Zhaolin yere çok yakındı. Vücudu ile yer arasında en fazla 10 inch vardı. Buna rağmen havada asılı kalmıştı. Kendisini tutan bir güç vardı. Bu gücü tanımlamaya çalıştığında kendisini aşşağı atan karanlıkla aynı şey olduğunu farketti. Onu ölüme atan karanlık aynı zaman da onu kurtarmıştı. Zhaolin ayaklarını yere basmak istediğinde ufak bir çaba göstermiş ve vücudu sakince yere inmişti. Nerede olduğunu keşfetmeye çalışan zhaolin etrafına biraz göz gezdirmeye karar verdi. Her yere baktı,etrafı karanlıkla çevrilmiş gibiydi ama bu karanlığın içerisinde herşeyi görebiliyordu. Sanki karanlık sadece belli bir alana girilmesini ve çıkılmasını önlüyor gibiydi. Bu sırada kötü bir şey hissetti bir duygu, tarif edemediği ama hiç hoşuna gitmeyen bir duygu. Bu hissettiği şey bir yerden tanıdık geliyor ve zhaolin 'in iliklerine kadar ürkmesine sebep oluyordu. Bu hissi nereden hatırladığını çözmeye çalışırken bir anda hatırladığı şeyle irkildi .' Bu his aynı benim bir buçuk hafta önceki rüyamdaki his. Vücudumu paramparça eden o aura,' zhaolin hatırladıkça içinde bir kusma isteği oluştu. Tekrar o aurayı hissedebileceğini düşünmemişti.Korkarak kaçmak için bir yer bakındı ama hiçbirşey bulamadı etrafı tamamen karanlık olan bir odadaydı. Bu kutu gibi birşeydi.Kaçacak hiçbir yer yoktu.Zhaolin çok fazla seçeneği olmadığı için sadece sakinleşip düşünmeye çalıştı. bir iki nefes aldıktan sonra tüm vücudu sakinleşmişti. Artık Duygu yoksunu bir insan olarak hiçbir duyguyu uzun süre yaşıyamıyordu. Beyni kendiliğinden onu sakinleştiriyor mantıklı düşünmesini sağlıyordu. Biraz rahatladıktan sonra zhaolin bu auranın ilk geceki gibi baskıcı olmadığını farketti. Sanki birşey zhaolin 'e zarar vermesini istemediği için o aurayı bir şekilde bastırıyordu. Sadece toz zerrecikleri gibi kalan aura bile yine de zhaolin' in yeterince ölümü hissetmesini sağlıyordu. Zhaolin tam bu auranın nereden geldiğini keşfedip auranın merkezine bakmaya çalıştığı sırada bir ses duydu.' Güç arzu ettiğini duydum çocuk ' Zhaolin sesin baskısı karşısında kendisini ufak bir böcek hatta bir toz zerresi gibi hissetmişti. sadece sesinde böyle bir gücü olan birisiyle karşılaşabileceğini rüyalarında bile göremezdi zhaolin. Tanıdığı en güçlü adam olan Kral bile sadece bu ses tarafından öldürülebilirmiş gibiydi. karşısında böyle bir güç varken de zhaolin birşey söylemeye cesaret edemiyordu.' Çocuk benden korkmana gerek yok. Sana zarar vermeceğim. ' Zhaolin bir kez daha bütün vücuduyla titremişti. Ama bu sefer biraz daha sakindi hem vücudundaki duygusuzluk etkisini gösteriyordu hemde karşısındaki kişi ona zarar vermeyeceğini söylediği için rahatlamıştı.bu sözün üzerine bir anlık aceleyle, konuştuğu kişiyi görebilmek için kafasını yukarı kaldırmıştı. Gördüğü şey karşısında şok olmuştu. Karşısında bir insan silueti vardı. İnsan olmasına rağmen üstün olduğu her halinden belli olan bu siluet kutsal varlıklardan birisi gibiydi. . Siyah ve gösterişli bir tahtın üzerinde oturan bu adam bir heykel gibiydi. Hatta heykellerden bile yüzlerce kat daha kusursuzdu. Siyah ve dalgalı saçları omuzlarına kadar inen bu adamın gözleri saçlarından çok daha koyu bir şekilde tamamen zifiri siyahtı. Yüzünde tek bir kusur bulunmayan adam kadınların uğrunda gözünü kırpmadan can verebileceği kadar yakışıklı idi.Zhaolin bile bu kişi karşısında etkilenmeden kalamamıştı. Her ne kadar hisleri bir kadının olacağı gibi olmasa da daha ilk kez gördüğü bu adama hayran olmuştu. Zhaolin bu kişiyi tamamen görmek istediğinden dolayı gözlerini biraz aşşağı indirdi. Gözlerinin karşılaştığı şey zhaolin 'i yine etkilemişti.Karşısındaki kişinin Vücudu bile üstün olduğunu tekrar ve tekrar hissettiriyordu. Vücudu giydiği savaşçı zırhlarına rağmen tamamen kendini belli ediyordu. Büyük ve ölümcül duran kaslı kollar ve bacaklar sadece bakan birinin ödünü koparmaya yeter de artardı Bile. üstelik yaklaşık 2 metre boyunda olan bu adam çok güçlü bir görünüme sahipti. Bunun yanında savaşçı zırhları da bir o kadar gösterişli ve aşılmaz duruyordu. Üzerinde hiç desen olmamasına rağmen gösterişli kelimesini tam anlamıyla karşılayan bu zırhlar sadeliğin göz alıcı güzelliğini ve gösterişini sergiliyordu.Zhaolin gözlerini bir an adamdan çektiğinde dikkatini başka bir şey çekti, dikkatini çeken şey ise siyah tahtın yanında tahta yaslanmış, dik bir şekilde duran büyük bir kılıçtı. Kılıç öyle güzeldi ki bakan kişinin resmen sadece kendisine bakmasını sağlıyordu. Büyükçe bir ağır kılıç gibi görünmesinin yanı sıra çok naif bir ruhu varmış gibiydi. Zhaolin bu zıt uyumundan çok etkilenmişti.Ayrıca kılıç zırhlar gibi desensiz değildi. Üzerinde iki Ejder deseni barındıran bu kılıç sanki gerçekten de içinde iki Ejder varmış gibiydi. Zhaolin 'in kılıca bu şekilde baktığını gören adam 1 göz kırpma süresi olsa bile hafifçe gülümsemişti. Zhaolin incelemeyi bitirdikten sonra bütün cesaretini topladı ve bir soru sordu' Efendim biz neredeyiz? '

(2380 kelime)

Yun  Zhaolin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin