Tanrı Katili Bir Ölümlü (2)

2.1K 258 11
                                    

Soruyu duyan adam önce biraz düşündü. Eliyle ensesini ovaladı. Bu hareketi yaparken bile metalin metale sürtüğünde çıkabilecek sesten onlarca kat daha yüksek bir ses çıkmıştı. Zhaolin bu adamın kim olduğunu ve neyden yapıldığını çok merak ediyordu. Üzerindeki zırhlara gerçekten ihtiyacı varmı? diye düşünmeden de edememişti. Adam ise karşısındaki çocuğun sorusuna en basit cevabı verebilmek için bu kadar çok düşünüyordu. Çünkü olan şeyler bir çocuğun anlayış kapasitesini aşıyordu.Sonra aklındaki en basit şekliyle 'Senin dentinandayız' diye söyledi. Zhaolin çok şaşırmıştı. Daha 2 hafta önce oluşturduğu dentinasına nasıl olduğunu bilmediği bir şekilde girmiş üstelik karşısında daha önce hiç görmediği kadar güçlü bir adam vardı bu da demekti ki o adam da dentinasının içindeydi. Zhaolin böyle saçma birşeye inanamıyordu ama karşısındaki adama ona inanmadığını söyleyecek kadar da ölüme hazır hissetmiyordu. Bunun yerine başka bir şey sormaya karar verdi. 'Efendim üzgünüm ama olan olayları pek anladığım söylenemez. Tam olarak neden buradayız?' Adamın suratı bu sorudan sonra biraz asılmış ve ciddileşmişti .Normalde yüzünde mimik bile seçilemeyen adamın şuan sinirlendiği ufak ta olsa anlaşılabiliyordu. Buraya gelme sebebini daha doğrusu buraya sığınmak zorunda kalma sebebini hatırladıkça sinirlenen adam karşısındaki çocuğun ödü kopmuş suratını görünce sinirini bastırdı. Zhaolin ise yanlış bir soru sorduğunu adamın suratından anlamıştı yani böyle güçlü bir adamı sinirlendirmişti ve şuan ölüp ölmeyeceğini bile bilmiyordu.Neyseki adamın suratı bir süre sonra normale dönmüştü. Zhaolin de ölmeyeceğini emin olmuştu, en azından şimdilik. 'Çocuk bir hikaye dinlemek ister misin.' diye sordu adam sert bir sesle. Zhaolin ise bu adamın kendisine anlatacağı şeyi çoktan merak etmişti. 'Tabiki isterim efendim' dedi saygılı bir sesle. Adamın suratında karşısında ki çocuğu onaylar bir bakış oluştu ve anlatmaya başladı. 'Bir zamanlar senin şuan yaşadığın Dünya' da yaşayan çok güçlü bir adam vardı. Bu adam gücü sayesinde isterse bütün insanlığa üstten bakabilirdi.Gücü engin ve sonsuzdu. Ama bu adam hiç bir zaman gücünden dolayı kibrinin köpeği olmadı.Kendini hiçbir insandan üstte görmedi. Gücü yettiğince bütün insanlara refah getirmeye çalıştı. Dünya'daki güçlerin hepsinden üstte olduğu için kimse onu kızdırmaya cesaret edemiyordu. Bu yüzden imparatorluklar kendi çıkarları için habersiz bişeyler yapamıyorlardı.Gizli işler çevrilemediğinden imparatorluklar birbirine kin ve nefret güdecek birşeyler bulamıyordu. Zamanla birbirleri arasındaki savaşlar bile herkese anlamsız gelmeye başlamıştı. Neredeyse Dünya 'daki tüm savaşlar yavaş yavaş bitiyordu. Savaşlar azalınca ise savaştan para kazananlar para kaybetti bunun karşısında fakir halk para kazandı. Ne çok zengin ne çok fakir kimse kalmamıştı. Dünya tamamen kusursuz bir yer olmaya çok yakındı. Kötülük, kıskançlık, kin, öfke yok olmak üzereydi. Bu adam Dünya' yı değiştirebileceğini biliyordu en azından o insanlığın kötü duyguları kendi benliklerinden silebileceklerini düşünüyordu ama bilmediği bir şey vardı. Oda Tanrıların düzenini bozduğuydu.Hiçbirşeyden habersiz Dünya 'yı daha güzel bir yer yapmaya çalışan adam birgün bir kadınla karşılaştı. Tüm Dünya' ya üstten bakabilecek bir adam bir kadın karşısında kendini bir hiçmiş gibi hissetmişti. Kadın o kadar güzeldi ki adam onu gördüğü dakikada her ne kadar o an bilmese de o kadına sırılsıklam aşık olmuştu.Kadınla konuşmaya çalışmış ama herkesin tanrı gibi gördüğü adam kadınla konuşurken kekelemişti.' Bu anı hatırlayan siyah saçlı adamın yüzünde bir gülümseme oluşmuş ve anlatmaya devam etmişti ' Yinede karşısındaki kadın ona gülümsemiş ve onu rahatlatmıştı. Bu kadının kaderi olduğunu bilen adam onu asla kaybetmedi her zaman yanında oldu. Kadında her zaman onun yanındaydı. O kadar mutlulardı ki yeryüzü ve gökyüzü bile bu mutluluğu hissediyordu. Tabi ki herşeyin olduğu gibi mutluluğun da bir sonu Vardı onlar her ne kadar bunu bilmese de.. Kendi yarattıkları dünya 'nın Ölümlü kanıyla doğan biri tarafından değiştirildiğini gören tanrılar ve onların kendilerinden daha büyük kibirleri tarafından bu olay kendilerine hakaret sayılmıştı. Bu adamın bunu ne amaçla yaptığını ve neyi değiştirdiğini bile önemsememişlerdi. Sadece yaptığı şey onların kibirlerine zarar verdiğinden onu cezalandırmak istediler. Bunun için de elinden en sevdiğini aldılar, yani kadınını.. Bir gün adam eve geldiğinde güzeller güzeli karısını evde bulamadı. Her yeri aradı, yerin katlarca altına ve göklerin en son noktasına bile baktı ama karısıyla ilgili hiçbir şey bulamadı.Karısı bir anda yok olmuştu.Bunu kabullenmek istemeyen adam Tanrılara sordu.Belki onlardan biri cevabı bilebilirdi. Dediğimiz gibi bu adam o kadar güçlüydü ki Tanrılar bile onu direk cezalandırmak yerine en sevdiğini almışlar ona bu şekilde acı çektirmişlerdi. Bu yüzden Tanrılarla konuşmak onun için kolay birşeydi. Buna rağmen Tanrılardan cevap alamayan adam ise yavaş yavaş öfkesine yenik düşmeye başlamıştı. Karısını ona farkettirmeden alabilmek çok büyük bir güç gerektirirdi bu da bir tanrının yapabileceği birşeydi. Bunu yapabilecek çok fazla güç yoktu. Üstelik Tanrıların ona cevap vermemesinden de bu işin onların işi olduğunu anlamıştı. Delirircesine öfkelenen adam hiçbirşeye dikkat etmeden tanrıların katına çıkmaya karar vermişti. Normalde çoktan orada olması gereken adam sadece bir Ölümlü kanıyla doğup şuanki gücüne ulaştığı için gerçek bir tanrı olarak kabul edilmiyordu.Ama o bunu zaten umursamıyordu. Kendi gibi insanların arasında zaten mutluydu. Asla bir tanrı gibi olmak istememişti. Ama şuan bütün öfkesiyle tanrıların katına izinsiz bir şekilde çıkıyordu.Karısının tanrılar tarafından alındığından emindi ve ne olursa olsun onu geri getirmeyi kafasına koymuştu. Bunun için durmadan yükselirken Kendisini durdurmak için ortaya çıkan her güç onun karşısında yok ediliyordu. Tam bir savaş ve katliam başlatmış adam önünde canlı birşey bırakmadan ilerliyordu.Gerçek Tanrıların bulunduğu en üst kata çıktığında karşısında çoktan savaşa hazırlanmış altı büyük tanrı vardı. Buraya gelene kadar öldürdüğü kişi sayısı ise yüzlerceydi hepsi bu altı büyük tanrının adamları idi ama hiçbiri bu altı tanrı ile kıyaslanamazdı. Yinede karşısındaki Büyük tanrı bile olsa bu adam bir tanesiyle başa çıkabileceğini biliyordu. İki tanesiyle ise kendisini zorlayarak savaşabilirdi ama şuan karşısındaki altı kişiye karşı şansı yoktu. Bunu en başında buraya gelirken biliyordu ama karısı için buraya gelirken gözünü bile kırpmamıştı. Adam büyük bir hışımla karısının yerini ve ona ne yaptıklarını sordu. Karşısındaki tanrılardan bir tanesi ona dönüp cevap vermeye hazırlanmıştı. Bu baş tanrının ta kendisiydi.Dünyalar ve düzenlerin baş düzenleyicisi ve koruyucusu idi ama buna rağmen karşısındaki adama cevap verdi.'Bu senin Dünya'yı değiştirip düzeni bozduğun için sana verilen cezaydı Yanluo. Buraya böyle izinsiz bir şekilde girmenin cezası ise ölümün olacak.' adam ancak o zaman her şeyi anlamıştı. Tanrılar bilerek onun buraya girmesini sağlamaya çalışmışlardı. Bu şekilde ölüm hükmünü haklı gösterebileceklerdi. Başından beri tek dertleri Yanluo'yu öldürmekti ama tanrılar olarak bunu sebepsiz yapmazlardı. Bu onların kutsallığına gölge düşürürdü.Yine de ona bir iyilik yapacaklarını söyleyen baş tanrı adamın önünde bir görüntü oluşmasını sağladı. Görüntüde ki kişi canının diğer yarısı olan karısı idi ve yaşıyordu ama adam onun çoktan ölmüş olmasını diledi. Karısını zar zor tanıyabilen adamın içinde herşeyi yokedebilecek bir karanlık patlak vermişti. Karısının çoktan derisi soyulmuş,kan damarları parçalanmış ve etleri lime lime koparılıyordu. Kopan etin yerine ise hemen yenisi geliyordu. Böylece sonsuz bir işkenceye girmiş kadının artık çığlık atacak kadar bile umudu kalmamıştı. Sadece ölmeyi diliyordu ama ölmek onun için imkansız bir seçenekti. Çünkü buna izni yoktu. Baştanrı ölmesini engelliyordu. Bu görüntüden sonra içinde patlayan karanlık güç ile doğruca baştanrının üzerine atlayan adamın ise artık iyi düşünceleri tamamen yok olmuştu. Artık önemsediği tek şey burada kaç kişi öldürebileceğiydi. Yinede daha baş tanrıya ulaşamadan kutsal bir formasyona yakalanan adam büyük bir öfke ile yumruğunu kendisini çevreleyen formasyona vurdu.Gökler patlarcasına çıkan büyük bir sesle formasyonda patlayan yumruk Tanrıların katında oluşmasına rağmen insanların dünya 'sındaki yüzbinlerce insan sadece çıkan patlamadan oluşan sesle ölmüştü. Ama böyle bir yumruk Bile kutsal formasyonda çatlak oluşturmak şöyle dursun formasyona çizik bile atamamıştı . Altı tanrının gücüyle yapılmış formasyon gerçekten basite alınabilecek birşey değildi . Yinede karısının son hali gözlerinin önünden gitmeyen adam içindeki kinle birlikte hiç düşünmeden yasak bir ölüm tekniği kullandı. Gücünü onlarca kat arttıran ama sadece bir kez kullanabileceği bir güç elde etmişti. Yinede intikam duygusu ile yanarken bunu zerre önemsememişti. Adamın hiç düşünmeden bir ölüm tekniği kullandığını gören tanrılar bile korkuya kapılmışlardı. Ortamda oluşan güç baş tanrı dahil herkesi şok edip olduğu yerde sabitleyecek kadar güçlüydü.Öyleki kendilerine tanrı diyen ölümü kontrol edebilen adamlar ölümü hissetmişti. Bu güce güvenerek bu sefer de kılıcını çeken adam bir kez daha tüm gücüyle formasyona saldırdı. Kılıcını az bir güçle bile sallamasıyla birlikte ince bir kağıttan farksız bir şekilde formasyon kesilmiş ve paramparça olmuştu. Hiç durmadan yoluna devam eden adam kılıçta biriktirdiği kalan gücü bu sefer eline topladı. Bunu kendi elleriyle yapmak istediğinden kılıcını geri yerine koydu ve önündeki kişiye fırladı. Önünde duran kişi Baştanrıdan başkası değildi. Bütün öfkesi, kini, yıkılan hayalleri baştanrıya indirdiği yumruğun içinde saklıydı. Baştanrıya ulaşıp yumruğunu vuracağı sırada ise önünde aniden beş vücut belirdi. İlk şoku atlatan diğer beş büyük tanrı kendi ölümleri pahasına baş tanrıyı korudular. Yumruk ilk tanrıya değdiğinde vücudu anında tamamen ortadan patlayarak kan zerreciklerine dönüşmüştü,ama yapması gerekeni de yapmış yumruğu bir miktar zayıflatmıştı. İkinci tanrıda ilk tanrı ile aynı akıbeti yaşadı.Tamamen ortadan yok olan bir vücut ve ruh ile biraz daha yavaşlayan bir yumruk. Bu kalan 3 tanrıda da böyle devam etti. Orada o beş tanrı yumruğun içindeki gücün etkisiyle tamamen yok edildi. Ama yumruğun kalan gücü baştanrıyı öldürmek için yeterli olmadı. Hatta ona dokunamadı Bile.adam ise intikamını alamadığı için vücudu kahırla dolu bir şekilde öldü. 'adam cümlesini bitirdiğinde Zhaolin bu hikayenin mutlu sonla bitmediğine çok üzülmüştü.Eğer tanrılar gerçekten bu tarz insanlar olsa Zhaolin de aynı şeyi yapardı. Tabi ki bu anlatılan bir hikaye olduğu için böyle düşünüyordu. Yoksa tanrılar ne demekti. Nasıl bir insan tanrılara savaş açabilir veya onlara dokunabilirdi ki. 'Efendim bu hikaye neden mutsuz bir sonla bitti' diye sordu zhaolin. Karşısındaki adam ise hiç düşünmeden cevapladı. 'Bu uydurma bir hikaye değil çünkü, gerçek hayat daha acımasızdır çocuk.' Zhaolin işte şuan şok olmuştu. Gerçek bir insan, kendisi gibi etten kemikten oluşan bir kişi tanrılara savaş açmış ve beş büyük tanrıyı öldürmüştü ve bu hikaye gerçekti öyle mi? Önce dentina saçmalığı şimdide bu, bu adamın gerçekten kafasından zoru vardı.Her ne kadar bu düşündüğünü adama söyleyemese de tek düşündüğü buydu. Yine de merak ettiği başka bir şey sordu 'Efendim bir tanrıyı öldürmek için ne kadar güçlü olunmalı? Herhalde bunu yapabilecek insanlar Sadece Gouwang seviyesine gelmiş olanlardır.' dedi. Bu cümlenin saçmalığı karşısında anlattığı tüm hikayedeki acı izleri yüzünden silinen adam , derin bir kahkaha atmaya başlamıştı. Kahkahadan dolayı ortalıkta oluşan güç patlaması Zhaolin 'in irkilmesine sebep olmuştu
'Bir Gouwang bir tanrıya karşı mı? Hahahahaha Tanrının osurması bile bir Gouwang 'ı öldürmeye yeter ' Zhaolin bugün duyduğu şeyler karşısında artık şaşıramıyordu bile. Tüm Dünya 'nın saygı duyduğu, en büyük güç olarak bilinen Gouwang mertebesi bir osuruğa bile dayanamıyor muydu yani? E ozaman bir tanrıya karşı savaşacak kim olabilirdi ki. Ayrıca tanrılar osurur muydu? Zhaolin' in aklı iyice bulanmaya başlamıştı. Karşısındaki adamı ciddiye almaya çalışıyordu ama bu adam resmen saçmalıyordu. 'Efendim nasıl olurda bir Gouwang seviyesi bu kadar güçsüz olabilir onlar dünya' nın en güçlüleridir. Adam da çocuktan duydukları karşısında şaşırıyordu. 'Nasıl yani şuan Dünya' da Gouwang üstünde kimse yok mu? Yoksa sen mi fazla cahilsin evlat? 'Hayır efendim tüm Dünya' yı bilemem tabi ama bizim Yulan kıtamızda ki en büyük güçler imparatorlardır. Onların dördü de Gouwang seviseyindeler. Siyah saçlı adam içten içe karşısındaki çocuğun saf ve hiçbir şey bilmeyen haline gülümsüyordu. 'Çocuk Dünya' da neden Gouwang 'ın üstünde bir güç olmadığını düşünüyorsun.? İnsanlar oraya kadar çıkabildiler. Peki bunun son olduğunu size kim söyledi. Daha ilerisinin olabileceğini düşünmedin mi?' Zhaolin karşısındaki adamı artık biraz daha ciddiye almaya başlamıştı.Söylediği şey tamamen mantıklıydı. İçten içe Zhaolin 'de gelişimin sonsuz olduğunu düşünüyordu. Ama bunu ispatlayacak bir güç bulamamıştı. Bu yüzden Gouwang herkes için en üst seviyeydi.' Efendim Gouwang dan daha yüksek seviyeler ve güçler var yani öyle mi? ' diye sordu Zhaolin heyecanlı bir sesle. Karşısındaki adamsa sakin ve normal bir sesle cevap verdi.' Tabiki var Gouwang bir gelişimci için bir dönüm noktasıdır bu doğru ama asla bir son değil.Büyük ihtimal daha güçlü kişiler baş tanrı olayından haberdar olduklarından kendilerini gizliyorlardır. Baş tanrı ise yaşadığı olaydan sonra güç olarak çok üsttekileri ileride sorun olmamaları için hedef almıştır.Zhaolin şu an hem sevinmişti hem de hayal kırıklığıyla gelen bir üzüntü içindeydi. Sevinmişti çünkü Gouwang 'ın bir son olmadığına karşısındaki adamın söyledikleri sayesinde emin olmuştu. Her ne kadar söyledikleri çok akla hayale sığmasa da doğru söylediği belli olan bu adam sayesinde ufku genişlemişti. Artık gelişimin önemini daha iyi anlamıştı. Bir gelişimi yeterince güçlü olursa tanrılara rakip bile olabiliyordu. Bu nasıl muazzam bir güç idi. zhaolin daha işin başında bile sayılamayacak bir yerdeyken geleceğe bakmak onu heyecanlandırmıştı. Ama diğer yandan Tanrılar gerçekti ve hepsi pislik torbası gibiydi. Bu nasıl bir adaletsizlikti. Tanrı dediğin insanları koruyup, gözlemezmiydi? Bunlar ise sadece kendilerini düşünüp kendilerinden biraz daha güçlü biri çıkarsa öldürüyorlardı. Tanrılara dua eden insanlar zamanlarını sadece boşa geçiriyorlardı. Onlardan beklenen bir iyilik köpekten beklenenden daha anlamsızdı. Zhaolin kafasında oluşan yeni düzeni iyice anlamaya ve parçaları yerine oturtmaya çalışırken karşısındaki adamın bu düzenin neresinde olduğunu merak etti. 'Efendim sizde bu hikayeyi bildiğiniz göre sizde çok güçlü olmalısınız değil mi?' diye bir soru sordu Zhaolin. Karşısındaki adam ise yavaşça gülümseyip Zhaolin 'e şok yaşatan o cümleyi kurdu.' İnsanın kendisinin yaşadığı bir hikayeyi bilmesi gayet doğal çocuk. Sana kendimi tanıtayım ben Yanluo, namıdeğer tanrı Katili. '

(2070 kelime)

Yun  Zhaolin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin