Zalton'ı uyuduğu koltuktan aldım ve salondan çıktım onu yatağına bıraktığımda gözlerim uykusuzluk yüzünden birbirine batıyordu.
Yaklaşık 2 gündür çok az uyuyordum üstüne ağlıyordum ve gözlerim bundan kesinlikle şikayetçiydi.Zalton'ın alnına bir öpücük kondurup odadan çıktığımda Zayn beni çağırdı.
"Adain!" ona sadece dönüp baktığımda eliyle yanına gelmemi işaret etti.
Onun yanına öylece gittiğimde elini bana uzattı ve belimden tuttuğu gibi yanına, koltuğa oturttu beni.
Yan tarafından bir puro aldığında yine ben onun kolları arasıdayken bunu yapacağını bildiğim için ona hiç şans bırakmadan kalktım yanından.
2 gündür ağlıyordum, iyi değildim ve o bunu fark ettiği halde ilgilenmiyordu."Gitme." bileğimden tutup beni çektiğinde elimi hızla kendime çektim.
Elindeki kadehi masanın ortasına öylece koydu ve ayağa kalktı.
"Neyin var senin?""Hiç."
"Bir şeyler olduğunu anlayabiliyorum." bıkmış bir tavırla konuştuğunda ona bakmadan salondan çıktım.
"Ben sana git demedim!" diye bağırmasıyla beni bileğimden çekmesi bir olmuştu.
"Sözümden çıkamazsın sen!""Neden?" dedim beni hırpalamasına izin vermemek adına aramızda bir adım boşluk bırakarak.
"Sen hala ona hediyeler al diye mi?""Kime?" dedi kaşlarını çatıp.
Bunu çok saçma bir zamanda söylemiştim.
Gözlerindeki ateşi görüyordum ama benim gözlerimde de bir fark yoktu."Başta Phoebe var, devamını bilmiyorum!" ona yaklaşıp omuzlarından ittiğimde sinirle beni kollarımdan tuttu.
"Hiçbir şey yapmadım ben!"
"Ona ne aldın?" dedim yine ağlamaya başlayarak.
"Ona hangi taşı aldın?" omuzlarından güçsüzlükle tuttuğumda kollarımı sımsıkı tutmayı bırakmamıştı.
"Çok mu değerli bir taş?" dediğimde beni hızla duvara çarptı."Konuşup beni daha fazla sinirlendirme."
"Git!" diye bağırdım yüzüne doğru.
"Sana sunacağı şeyleri tüm açlığınla izle!"
O sırada bana karşı bir ilkini gerçekleştirdi.
Yanağımdaki acıya tepki gösteremediğimde sanki çok uzaktaymış gibi Zalton'ın sesini duydum.
"Anne!"Kafamı henüz o tarafa çeviremeyecek kadar çok kulağım çınlıyordu.
Yavaş yavaş duvara yaslanarak kaydığımda tam önümdeki beden aynı şekilde bana yukarıdan bakıyordu.
Zalton onun dizlerine vurmaya başladığında oğlumuda alıp gitmek istiyordum.
"Anneme vuramazsın!" uykudan yeni uyandığı için tekmeleri bacağına gelmiyordu bile ama o bu yaşında bile beni koruyordu.
Zayn eğildiğinde ellerimi yüzüme koyup onu görmemek istedim ama bunu yapmamış tam gözlerinin içine bakmıştım.
Parmaklarını çeneme koyduğunda kafamı diğer tarafa çevirdim.
Sıcak göz yaşlarım az önce vurduğu yeri yakarken o da sadece yanağıma bakıyordu."Seni sevmiyorum baba!" Zalton'ın sözleri üzerine ona dönüp baktığında gözlerinde bir an için bile hayal kırıklığı görmemiştim.
O beni de oğlunu da zaten sevmiyordu.
Bizde onu sevmesek bir şey kaybetmezdi.
Daha sonra gözlerini tekrar bana çevirip yüzüme son kez baktı ve ilerideki ceketini alıp gitti.
Belki ona, belki de başkasına.-
"Gidecek miyiz?"
"Gideceğiz." evlilik yüzüğümüde çıkardığımda ne yapacağımı bilmiyordum.
Yine de bunu cebime atıp kıyafetlerimi valize bir bir attım.
Ardından Zalton'ında bir kaç kıyafetini valize attım ve hiç vakit kaybetmeden ona montunu giydirdim.
Bende aynı şekilde giyindiğimde bir yanımda Zalton'ı bir yanımdan da çantayı peşimden sürükledim.