Sınıfta farklı bir şeyler beklemiyordum. Sıradan masalar,sıradan bir tahta, askılık... Tam olarak da öyle oldu. Sınıfa girerken stresim iyice artmıştı çünkü tamamen yeni ve bambaşka ortama giriyordum. Güzel dostlar edinmek, ortama uyum sağlamak ve diğer herkes gibi sıradan bir öğrenci olmak istiyordum. Neyse ki sınıfa girdiğimde tanıdık bir yüzle karşılaştım. Duvar kenarında üçüncü sırada Meftun oturuyordu. Sınıfa girer girmez, yanına gittim. Beni anında görüp, yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi.
"Potter bu sınıftasın demek" dedi. Gülümsemesi tüm yüzüne yayılmıştı. "Yanıma oturmak ister misin?"
-Sen biriyle oturmuyor musun?
-Artık oturmuyorum.
-Saçmalama Meftun. Olur mu öyle şey ? Başka birinin yerini işgal edemem.
-Rahat ol sen. Burada kimsenin belli bir yeri yok. Her dersin ayrı sınıfı olduğu için, oradan oraya gidip gelirken kendine bir yer belirleyemiyorsun.
"Peki madem," diyerek yanına oturdum.
Saatimi kontrol ettim. Ders saatinin başlangıcından bir kaç dakika geçmişti ki esmer, uzun boylu, kirli sakallı bir öğretmen içeri girdi. Sol saç başlangıcından, yılan gibi kıvrılarak şakaklarına kadar inen gümişi dövmesi vardı. Kalın kara kaşlarının, uzun, kıvrımlı ve sık kirpiklerinin altında yosun yeşili gözleriyle bir bütün oluşturuyordu dövmesi. Giydiği daracık gömleğin altında kaslı bir vücudu olduğu belli oluyordu.
"Merak etme Zoey bu sonradan yaptırılmış bir dövme. Özendi sanırım" diye fısıldadı Meftun kulağıma.
Ders matematikti ve konumuz polinimlerdi. Ders içinde sürekli hareketliydi, elindeki kalemle sürekli ritim tutuyor ve capcanlı sesiyle sınıfı sürekli ayakta tutuyordu. Neden bilmiyorum ama hayatımda ilk kez bir matematik dersinden zevk almıştım.
Dersin ortalarında "O ne?" diye sordum.
"Evet" dedi. Tahtadaki bilgileri defterine geçirirken. "Aynı zamanda buradan mezun. Aslında buradaki tüm hocalar buradan mezun"
"Öğrenciler henüz ölümlü değil mi? Bu kadar kişinin içinde canı kan çekmiyor mu hiç?"
"Sen bizi kana susamış vampirlerden mi sanıyorsun ? " dedi gülerek. "İnsanlardan bir farkımız yok. Sadece beslendiğimiz şeyler farklı. Evet ilk başlarda kana susamış olabiliyoruz ancak bunun içinde bir eğitimden geçiyoruz."
Dersin programdaki bitiş saatinin on - on beş dakika kadar öncesinde dersi bitirdi. Sırada asıl merak ettiğim din dersi vardı. Din dersinin olduğu sınıfa geçtik. Ders saatinden on beş dakika kadar sonra ders başladı. Bu dersin öğretmeni. Uzunca boylu, incecik bir kadındı. Düz, bordo renkli gece elbisenini andıran uzun bir elbise giymişti. Elbisenin kuyruğu, hoca yürüdükçe onu takip ediyordu. Önü bisiklet yaka, düz kumaş elbisenin arka tarafında zarif sırtını gösteren dekolte bel gamzelerini gösterecek kadar aşağı iniyordu. Elbise üzerine tam oturmuş, mükemmel fiziğini ortaya sermişti. Sınıfa girer girmez, masasına oturup sınıfta bir göz gezdirdi ve "Sınıfa yeni bir yüz görüyorum." dedi.
Pürüzsüz, kadifemsi bir sesi vardı. Sözcükleri bir inci gibi ağzından dökülüyormuş gibi hissettiriyordu insana. Cümlesini bitirdiğinde, geniş dudaklarının yanında oluşan kıvrımla mükemmeliyetini taçlandırıyordu.
Bakışlarıyla beni işaret ederek "Tanıt kendini" dedi.
Ayağa kalktım. Üzerime yine bir stres yüklenmiş, heyecanlanmıştım. Tüm gözler bana dönmüştü. İlk olarak derin bir nefes aldım. "Ben Dilhun. Türkiye'den geliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEZ AKADEMİSİ -DİLHUN'UN EFSANESİ
ChickLitGençtim yani toydum. Başka hiçbir seçeneğim yoktu. Daha doğrusu başka hiçbir seçenek bırakmamışlardı. Kandırılmış mıydım ? Belki de. Yinede günden güne alevleniyordu intikam ateşi. Kim bilir belki de küllere dönüşecektir bu ateş. Fırtına öncesi sess...