Buraya geldiğim beri aldığım en doğru karar ülkeme dönmek olmalıydı. Herkesin suratına "Ben gidiyorum. Ne haliniz varsa görün !" Diye bağırmak istiyordum.
Artemis'in odasından çıkar çıkmaz ilk iş Meftun'u buldum. Benimle birlikte gelmesini istiyordum. Meftun'u en son savaş sırasında odamda bırakmış, ondan sonra onu hiç görmemiştim.
Aklıma ilk olarak ağaçta olduğu gelmişti. Doğru tahmindi. Ağacın içinde oturmuş, sigara içerken onu bulmuştum.
Yanına tırmanıp, bir dal sigara alıp, yaktım. Meftun suskundu. Onu ilk kez bu kadar sessiz görmüştüm. Bana bir garip bakıyordu.
-Meftun... Ben... Çok kötüyüm.... Sanırım sana ihtiyacım var.
-Biliyorum, anlıyorum.
-Hayır, bilmiyorsun. Sadece olan biten değil. Çok daha fazlası oldu. Alaska bana bir şeyler gösterdi. Sana bu yüzden ihtiyacım var. İstanbul'a gitmemiz gerekiyor.
-Alaska sana bir şeyler mi gösterdi?
Alaska'yla olan biten her şeyi anlattıktan sonra en az benim kadar şok olmuş gözüküyordu.
-Ama bu Alaska için Yüce Cadı demiyorlar mıydı ? Böyle bir kadın nasıl bu ismi alabilir ki?
Alaska konuştu o sırada. "Acı, benim güç kaynağımdı. Çektiğim acı kadar güçlendim. Duysallığım bana büyü gücüm konusunda hep ders oldu. Yapayalnız kaldığım, yapacak başka hiçbir şeyim olmadığı günlerde sadece büyü üzerine çalışırdım. Bu çok uzun bir zamandı ve beni en iyisi yaptı. Cadılar, içlerindeki en güçlü kişiye bu ismi takarlar. Bu yüzden de bu ismi aldım."
Alaska'nın dediklerini tekrar ettikten sonra Meftun içinde benim içinde daha fazla şey yerine oturmuştu.
-Peki, geleceğim.
O anda kafama dank etti. Bencillik yapmıştım. Yanımda olduğu her an tehlikedeydi.
-Ancak güvenliğini sağlayamam Meftun. Bunu biliyorsun değil mi? Çok uzakta ve yalnız olacağız. Açık hedef gibi. Bu yolda ölebilir, dönemeyebilirsin. Aslında senden bunu istemem bir hataydı. Düşüncesizlik ettim. Özür dilerim.
-Bende sana bunun bir sorun olmadığını ve bunun bizim için çok doğal bir şey olduğunu; bizim bugün, yarın, sonraki gün, her daim av olduğumuzu, her zaman tehlikede olacağımızı söyledim.
-Bu konuya fazla rahat bakıyorsun. Daha yeni yaşandı, gördün. Bu kadar kalabalıkken bile kaybettik sayılır.
-En azından yıllar sonra memleketimi görmüş olurum.
-Tekrar soruyorum emin misin?
-Gayet eminim. Hem Marcus yanımızda olursa eminim güvende oluruz.
Marcus'un adını duyduğumda kulaklarıma kadar kızardım. Onu, o günden beri görmemiştim. Öfkeyle yanımdan ayrılmıştı.
-Gelir mi ki bizimle?
-Onun işi bu. Getir götür yapmak ve getir götürünü yaptıklarını güvende tutmak. Gelecektir. Hem Artemis seni yalnız göndermez.
Daha fazla kızardım. "Peki madem. Öyle olsun. Gidip memleket özlemi gidereli biraz." Dedim utana, sıkıla. Marcus'u yakın zamanda görmek istemiyordum.
-Sen kızardın mı? Hayırdır, bir şey mi oldu?
"Saçmalama canım, ne olacak. Hem sen çok konuşma da bana bir sigara uzat." Dedim aceleyle, konuyu değiştirmeye çalışarak.
"Eh bir şeyler olmuş ama dediğin gibi olsun bakalım" diyerek bir dal daha sigara uzattı.
*****
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEZ AKADEMİSİ -DİLHUN'UN EFSANESİ
Chick-LitGençtim yani toydum. Başka hiçbir seçeneğim yoktu. Daha doğrusu başka hiçbir seçenek bırakmamışlardı. Kandırılmış mıydım ? Belki de. Yinede günden güne alevleniyordu intikam ateşi. Kim bilir belki de küllere dönüşecektir bu ateş. Fırtına öncesi sess...