"Ne yaptın sen!" diye bağırdı babam annemin arkasından. Annem o sırada içeriye girmişti bile. Babamı takip ederek bende içeriye girdim. Alaska, camların arasında yerde yatıyordu. Hafifçe doğrularak "Lütfen" dedi. "Kötü bir niyetim yo..."
Annem lafını keserek, parmaklarını Alaska'ya doğru uzattı ve parmaklarını yukarı doğru kaldırdı. Parmaklarının kalkışıyla birlikte Alaska'da ayaklandı.
"Sana bizi rahat bırakmanı söylemiştim. Sen ne kadar aşağılık bir kadınsın. Evli, çocuklu adamların peşinden koşuyorsun." Diyip parmaklarını biraz daha yükseğe kaldırdı. Alaska'nın ayakları yerden kesildi.
O sırada babam araya atlayıp "Niyetinin bu olmadığını biliyorsun Ebru ! Çok ileri gittin ! Yeter bu kadar !" diyip, annemi omuzlarından sarstı.
Annem ise, boştan kalan eliyle babamı göğsünden iterek yere düşürdü. Sinirden gözü dönmüş gibiydi. Tıpkı bugün benimde gözümün döndüğü gibi...
O sırada bir bebeğin ağlaması duyuldu. Herkes başını sesin geldiği yöne çevirdi. Ben dahil.
Kapılardan birinden ördek gibi yürüyen bir bebek çıktı. Ben çıktım. Bebek ben, anne dedi, sesli ağlamasının arasında. Korktuğu yüzünden okunuyor, bağıra bağıra ağlıyordu.
O an Alaska ilk kez büyülü bir kelime fısıldadı. "Asiliyum".
Annem sendeleyerek bir kaç adım gerileyip sarsıldı ve Alaska üzerindeki etkisini kaybetti. Alaska, hemen olduğu yerden fırlayarak yaşlanmış gözlerle bebeğe sarıldı.
Alaska'ya baktıktan sonra bakışlarımı hızlıca anneme kaydırdım. Annemin suratı öfkeden kıpkırmızı olmuştu. Tepesinden buhar tütüyordu.
"İşte şimdi," dedi, gırtlaktan gelen bir sesle "sınırı aştın !"
Ellerini iki yana açıp hava kaldırdı. Sanki havada görünmeyen bir şeyleri kucaklıyor gibiydi. Başını tavana kaldırmış kendi kendine fısıldıyordu. Kollarının arasına gücü topladı, topladı, topladı ve ellerini birbirine çarpıştırdı. Bunlar bir çırpıda olup bitmişti. Ellerini çarpıştırır çarpıştırmaz bir ışık patlaması oluşmuş, aynı anda babam o ışık patlamasının ortasına atlamış. Alaska kendini, bana siper etmişti.
Ancak ışık, annem ile Alaska arasına atlayan babama bir bıçak gibi saplanıp. Babamın içine gömülerek kayboldu. Babamın bedeni kaskatı kesilerek yere yığıldı.
Annem bir çığlık koparıp babamın yanında diz çöktü. Alaska, şok olmuştu. Gözleri tüm yüzünü kaplayacak kadar büyümüştü.
İkiside şaşkınlıkla babama bakıyorlar, hıçkırıklara boğuluyorlardı. Bir kaç dakika sonra ağlayış kesildi, keskin, öfkeli bakışmalara dönüştü. Bebek ben hala ağlamaya devam ediyordu. Alaska bebek beni arkasına aldı. Yüzündeki o masum, acınası bakışlar gitmiş yerini nefrete bırakmıştı. Aynı şey annem içinde geçerliydi. Öfkesinden adeta tıslıyor, hırıldıyordu.
"Hepsi senin yüzünden oldu !" Diye bağırdı Alaska tükürükler saçarak.
Annemin eli kolu birbirine bağlanmış gibiydi. Yaptığının hem farkında, hem de farkında değil gibiydi. Daha doğrusu onu öldürdüğünü biliyor ama bunu reddediyor, buna inanmak istemiyordu.
"Onu öldürdün. Kıskançlığın onun ölümüne neden oldu !" Diye tekrar bağırdı Alaska.
Tam o sırada annem bir çığlık kopartıp, bağırarak bir şeyler söyledi. Sesi o kadar vahşi çıkmıştı ki ne söylediği anlaşılmamıştı. Sanki yırtıcı bir hayvanın acı dolu feryadı gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEZ AKADEMİSİ -DİLHUN'UN EFSANESİ
ChickLitGençtim yani toydum. Başka hiçbir seçeneğim yoktu. Daha doğrusu başka hiçbir seçenek bırakmamışlardı. Kandırılmış mıydım ? Belki de. Yinede günden güne alevleniyordu intikam ateşi. Kim bilir belki de küllere dönüşecektir bu ateş. Fırtına öncesi sess...