Sakinleşmeye çalışarak, kalbini dinlemeye odaklandım. Oldukça yavaş kalp atışları vardı
Ona elektroşok yapmalıyım diye düşündüm ama zaten elektrik yüzünden bu haldeydi. Ama elimden başka bir şey gelmiyordu ve ben zamanla yarışıyordum. Ellerimi göğsünün üzerine koydum. Derin bir nefes alıp kendimi hazırladıktan sonra parmak uçlarıma elektrik akımı gönderdim. Tepemizdeki son ampulde patlarken bedenine elektro şok gönderiyordum ve tekrar onu gördüm tam önümde diz çökmüş oturuyordu.
"Bunu asla yapamayacaksın" dedi cadı gözlerimin içine bakarak.
Dikkatimi ona vermedim. Ben elimden geleni yapmaya devam ediyordum. Her yanıtsız cevap aldığımda elektrik gücünü artırıyordum. Asıl korktuğum sinirlenip, çok fazla elektro şok verip onu öldürmekti. Ama olmadı tüm bedeni elektro şokla bir kere daha sarsıldıktan sonra kabustan uyanır gibi -aslında kabus sayılırdı- yerinden fırladı ve cadının içinden geçti bununla birlikte cadı yok oldu. Meftun bu şekilde fırladığında rahatlayıp, kendimi yere doğru bırakıp, derin bir nefes aldım.
"Sanırım ödeştik" dedi Meftun. Zar zor nefes alıp verirken.
-Aptal mısın? Bu halde bile şaka yapıyorsun
"Sarhoştum hatırlamıyorum" dedi, muzdarip bir gülümsemeyle.
-Böyle anlarda salak salak espriler yaptığında sana ayar oluyorum.
Kalktıktan sonrada onun kalkmasına yardım ederek bardan çıktık. Arabayı ben kullandım. Bedenimden geçen elektrik akımı tüm sarhoşluğumu almış götürmüştü. Meftun'da aynı durumdaydı. Tek fark o ölümden dönmüştü.
Benzin istasyonuna ulaştığımızda arabayı yerine park ettik. Sonra giyinip bir paket sigara aldık. Hiç param yoktu ve bu konuda ne yapacağımı bilmiyordum. Okulun yemekleri ücretsiz olmasaydı, aç kalacaktım.
Ormana girdiğimizde gün doğuyordu. Ağaçların arasından güneş ışınları yüzümüze vururken sigaralarımızı içiyorduk.
Az önce yaşadıklarımıza rağmen harika bir andı. Bir de çay olsaydı ne kadar mükemmel olurdu.
Ormanda geniş bir alana geldiğimizde etrafımda barda o cadıyı gördüğümde hissettiğim enerjinin aynısını hissettim ama bu çok daha yoğunuydu. Çevremizi sarmalıyordu.
Meftun'a "Dur !" diye fısıldadım kolumla önünü keserek. Durdu sigarasını attı "Ne oldu?" diye sordu.
Enerji gittikçe yoğunlaşıyordu. Her yerden bize yaklaşan cadılar vardı. Hissedebiliyordum. Fısıldayarak yaptıkları Latince büyüleri, hayal meyal duyabiliyordum daha doğrusu hissedebiliyordum. Bizi sıkıştırmaya çalışıyorlardı.
Meftun'a tekrar fısıldadım "Kaç!"
Elinden tutup, koşturmaya başladım. Nefes nefese "Peşimizdeler Meftun, Koş !" diye bağırdım tekrar.
"Kimler?" diye bağırdı Meftun arkamdan ama cevap verecek zaman yoktu.
"Işınla bizi" diye bağırdı Meftun. Bunu yapmayacağımı biliyordum. Yapamazdım daha önce de denemiştim. Başarısız olmuştum.
"Yapamam !" diye haykırdım.
"Tek şansımız bu Dilhun. Bu sefer başaracaksın. İnanıyorum.''
Durdum. Sarılarak, gözlerimi kapatıp okulun bahçesinde olduğumuzu hayal ettim. Tekrar açtığımda okulu görebiliyordum. Yer değiştirmiştik ama artık hissettiğim güç daha yoğundu. Onlarda bizimle birlikte yer değiştirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEZ AKADEMİSİ -DİLHUN'UN EFSANESİ
ChickLitGençtim yani toydum. Başka hiçbir seçeneğim yoktu. Daha doğrusu başka hiçbir seçenek bırakmamışlardı. Kandırılmış mıydım ? Belki de. Yinede günden güne alevleniyordu intikam ateşi. Kim bilir belki de küllere dönüşecektir bu ateş. Fırtına öncesi sess...