...Ok, yayından fırladı. Ağır çekimdeymiş gibi gerçekleşiyordu tüm bunlar. Meftun'un üzerine atlayarak onu yere düşürdüm. Ok boşluğa düşüp sekti. Cadının yüzünde bir anlık öfkeyi ve yayını tekrar gerişini gördüm. Her yerden çığlıklar yükselmeye başlamıştı. Gerçek sahici, korku dolu çığlıklar... Oyun gerçeğine dönüşmüştü. Her yerde gerçek cadılar belirmeye başlamıştı...
Ne yapacağımı bilmiyordum. Cadı yere doğru yaklaşmaya başladı. Yüzünde iğrenç bir gülümseme vardı. Arbaletini kaldırmıştı. İşini yere indiğinde halledecek olmalıydı ancak Meftun'un planları bu yönde değildi. Omzumdan çıkarttığım oku, ışık hızında yayına yerleştirip, cadıya fırlattı. Cadı da omzundan vurularak bir kaç metre yükseklikten yere düştü. Yapabileceğim en iyi şeyi yaparak. Yapma cadının ve Meftun'un elinden tutarak yer değiştirme büyüsünü canlandırdım kafamın içinde. Gözümde canlanan tek şey odamdı ve gözümü açtığımda üçümüzde odamdaydık.
"Meftun silaha ihtiyacım var." dedim. Adrenalinle dolup taşıyordum, kalbim gümbür gümbür atıyordu.
Büyü konusunda yetenekli değildim ancak lisedeyken okçuluk dersleri almıştım.
"Ok ve yaya ihtiyacım var Meftun." dedim, pencereden dışarıya bakarken. Tamamen bir karmaşa vardı.
Okulun hemen giriş kapısına sıralanmış silahları gördüm.
"Sen burada kal Meftun. Bu yapma cadıyla birlikte." diyerek, konuşmasına fırsat vermeden yer değiştirme büyüsüyle silahların yanına gittim.
Silahlar sahteydi. Can yakıcı bile değildi ancak küçük bir büyüyle bunu değiştirebilirdim. Birileri bana saldırmadan silahlanmalıydım ancak büyü hatırlamak fizik formülü hatırlamak gibiydi. Beynimi acıtacak kadar düşündükten sonra iç güdüsel olarak bir kaç sözcük döküldü dudaklarımdan. "Actio libera in causa"
Sözleri bir kaç defa fısıldadıktan sonra işe yaradı. Eğitim okları değildiler artık. Cadıların canını yakabilecek güçteydiler. Okları yayı ve diğer kesici aletleri cebime atıp, giriş kapısına yürüdüm. Olduğum yerden olayları izlemeye başladım.
Her yerde cadılar ve öğrencileri savaşıyor ve henüz dönüşüm geçirmeyip çok zayıf olan öğrenciler cadıların karşılarında yeniliyorlardı. Kan akmıyordu ama hepsi yeniliyordu. Canları yanıyordu. Kimi yerde yatmış acıyla kulaklarını kapatıyordu, kimi iç organları sökülürmüş gibi -aynen öyle oluyordu- acı içinde çığlık atıyordu.
Bunların hepsi benim suçumdu diyerek dehşete düştüm omzum sızlarken. Bir aptal gibi durmuş izliyordum. Beynim harekete geç diye beni uyarıyordu. Bir cadının üzerime doğru tiz kahkahalarla süzüldüğünü gördüm. Cebimden küçük oval, sivri dişli bir bıçak çıkartarak cadıya fırlattım. Cadının tam göğsünün ortasına saplanan bu silah cadının yalpalamasına sebep oldu. Cadı son anda toparlayarak iki ayağının üzerine düşüp. Bana doğru fısıldayarak yürümeye başladı. Büyü ilk bir anlığına canımı yaksa da hızlı davranmış ve koruma büyüsüyle, büyüsünü saf dışı bırakarak, ikinci bıçağı fırlatmıştım. Baldırına saplanan bıçak onu dizlerinin üzerine düşürmüştü. Yanına koşar adım gittim ve arbaletimle kafasına sertçe vurarak onu bayılttım. Bunların neredeyse tamamını iç güdüsel olarak yapıyordum.
Hemen arkamda bana sırtı dönük bir cadı daha gördüm. Bir öğrenci önünde cenin pozisyonunu almış, acı içinde kıvranıyordu. Yayımı tekrar gerip, serbest bıraktım. Ok sırtına isabet edip cadının öfkeli bir çığlık kopartmasına sebep oldu. Cadı öfkeyle bana doğru dönerken, öğrencinin rahat bir nefes alışını görebilmiştim. Öğrenci, cadının etkisi altından çıkmıştı. Cadı, okun geldiği yöne doğru yürürken, öğrenci hemen kendini toparlayarak, cadıyı sırtından yakaladı ve dişlerini boynuna geçirdi. Dönüşüm geçirmiş birisi olması beni şaşırtsa da, son anda üzerime doğru gelen bir bumerangı fark edip çevir bir hareketle eğildim. Bumerang bana isabet etmeyince havada dönerek sahibine gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEZ AKADEMİSİ -DİLHUN'UN EFSANESİ
Chick-LitGençtim yani toydum. Başka hiçbir seçeneğim yoktu. Daha doğrusu başka hiçbir seçenek bırakmamışlardı. Kandırılmış mıydım ? Belki de. Yinede günden güne alevleniyordu intikam ateşi. Kim bilir belki de küllere dönüşecektir bu ateş. Fırtına öncesi sess...