Çığlık

84 10 0
                                    

Gözlerimi kırpıştırdım ve tavana baktım. Ardından nerede olduğumu hatırladım. Uzaktaydım. Orada olan her şey benim sorumluluğumda değilmiş gibi hissediyordum. Yataktan kalktım ve uyku sersemi aşağıya indim. Eve harika bir sucuk kokusu vardı. Sucuklu yumurta... Nasıl da özlemiştim.

"Günaydın."

dedi Mert sıcacık gülümsemesiyle. Ben kafamı kaşırken.

"Günaydın."

dedim aynı sıcaklıkta gülümsemiş olmayı diledim. Amerikan mutfağın tezgahına bir bardak çay ve bir tabak sucuklu yumurta bıraktı ve önüme itekledi.

"Afiyet olsun."

dedi. Çok yakışıklı görünüyordu ve ben henüz ayılamamıştım bile. Çaydan bir yudum aldıktan sonra ona baktım. Lina mesajıma ne cevap vermişti ve ya görmüşmüydü bilmiyorum. Yine de bana yalan söyleyen insanın yükünden kurtulmanın bu kadar rahatlatıcı olacağını bilemezdim. Kaçmanın böylesine iyi geleceğini düşünmemiştim. Gerçekten kaçabileceğime inanmamıştım. Lina mesajımı almış mıydı bilmiyordum yani ama beni burada bulamayacaklarına inanmak istiyordum. Mert' le kalmak istiyordum. Onun yanı çok huzur huzurdu. Bir süre önce aynı huzuru Lina' nın kollarında aldığımı düşündüm. Tabi o önceydi. O yalandan önceydi...

Çayımdan bir yudum daha aldıktan sonra başımı kaldırıp Mert' e baktığımda onun da bana baktığını fark ettim.

"Özür dilerim. Evimde küçük kızların olmasına alışkın değilim. Özellikle senin gibilerinin. "

dedi ve kestiği ekmekleri önüme koydu.

"Benim gibiler derken ?"

"Güzel."

dedi. O sırada yüzümün kızardığını hissettim. Başımı öne eğdim. Saçlarım önüme döküldü hafifçe. Derin bir nefes aldıktan sonra saçlarımı elimle geriye alarak Mert' e baktım.

"Annen nerede ?"

"Yeni kocasının kalbinde bir sorun çıkmış. Sabah erkenden çıktı."
"Nasıl yani geri Türkiye' ye mi döndü ?"
"Malesef."

dedi bir tabak sucuklu yumurtayı ve çayı daha tezgaha bırakırken. Ardından sofraya birkaç kahvaltılık daha koyup yanıma oturdu.

"İstediğin kadar kalabilirsin burada."

"Şey. Ben aslında zaten nasıl geri döneceğimi bilmiyorum."

"İstediğin zaman seni ben bırakabilirim."
"Öyle demek istememiştim aslına bakarsan. Burası çok güzel geldi. Yani bilmiyorum. Uzun zamandır bu kadar huzurlu hissetmemiştim."

"Bu güzel."

dedi ve ekmeğini yumurtasına daldırıp ağzına attı. Sessizce kahvaltımızı ettik o lokmadan sonra. Biz kahvaltımızı ederken dışarıdan bir feryat koptu.

"ANNE! LİNA. ANNE O..."

Ses Cleo' nun sesiydi. Bir anda içimi bir korku kapladı. Bayan.Adams' ın sesi yankılandı içimde. Beynimdeki tüm damarlar zonkladı. Kendimi dışarıya atıp Cleo' nun sesinin nereden geldiğine baktım. Koşarak oraya gittim.

Yerde oturmuş annesinin kucağında ağlayan Cleo' ya baktım.

"Cleo."

"Mavi."

dedi gözündeki yaşlarla bana bakarken.

"O gitti."

dedi ve ardından tekrar hıçkırıklara boğuldu.

"Kim gitti Cleo."

"Lina... O bu sabah... Trafik... Kazas..."

dedi ve kendini daha fazla zorlayamayarak hıçkırıklara tekrar boğuldu. Bir anda tüm dünyam başıma yıkılırken kafamdan aşağıya bir kova siyah boya boşaldı.

Hasta 2 :Karanlığın İçindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin