-Ölümsüzlüğün Ölüm Yıl Dönümü-

69 7 0
                                    

Uyandığımda hastane odasındaydım. Başımda bekleyen kimse olmasa da burada olmam beni şaşıralacak bir şekilde ölüme terk etmediklerinin işaretiydi. Bembeyaz duvarlar tablosuzdu. Pencereden ise gün ışığı sızıyordu. Bacağım alçıya alınmıştı. Nefes almak fazlasıyla acı vericiydi. Saatlerce öylece yattıktan sonra içeriye saçları arkadan sıkıca toplanmış esmer bir kadın girdi.

"Demek kendine geldin. Bunu görmek güzel. Bacağın üç yerden kırık, kaburga kemiklerinin de ikisi kırılmış onun dışında düşlerinden dördü kırık üst damağında ise gerileme var. Onun dışında vücudunda belirli morluklar ve yara izleri var. Bunların dışında gayet iyisin."

Bu gayet iyisin sanırım en azından şu an için ölü değilsin demekti.

"Yaklaşık 4 gündür uykudasın. Bütün tedavilerin yapıldı. Yine de iyileşme dönemindesin. Sormak istediğin bir şey var mı? "

Dedi kadın güler yüzlü ve sempatik bir insandı. Başımı hayır anlamında sağladıktan sonra gülümsedi ve konuşmaya devam etti.

"Hastanemizde boş oda sorunumuz olduğu için sizi abinizin yanına alacağız. Geçmiş olsun."

Dedi ve odadan çıktı. Ölesiyle kavga ettiğimizin apaçık ortadayken şimdi onunla aynı odada kalacaktım. Olan her şeyden sonra seçme şansım olduğunu sanıyordum. Bir sürü erkek görevli gelip beni yatağımdan sedyeye taşırken hiç bir şey demedim. Öylece beni bir ceset gibi o odaya taşımalarına izin verdim. Onlarla yüzleşmek istemiyordum. O ruh hastası kadını görmek istemiyordum. Kendi doğurduğu çocuğu böylesine dejenere eden kadını görmek istemiyordum. Dejenere olmuş oğlu ile yan yana yataklarda yatmak istemiyordum ve zavallı bay Adams in suratına bakmak da istemiyordum. Hayatımda asla yetimhaneyi özleyeceğimi düşünmezdim ama şu an özlüyordum. Kapı açılırken normal bir hastane odasının içinde bütün Adams ları bir arada görmeyi bekliyordum ama içerisi normal bir odasından çok daha lükstü daha çok pahalı bir otelin süit yatak odasına benziyordu ve içeride Marshall dışında hiç bir Adams yoktu. Bunu umursamayacak kadar kendimi bıraktığımı düşünüyordum ama içeride olmamaları beni rahatlatmıştı. İçeride başka bir yatak yoktu sadece dev iki kişilik bir yatak vardı. Beni Marshall in yanına taşıdılar. Neyse ki yatak ikimizin de arasına bir yatak daha sığacağı kadar büyüktü. Yatağa tekrar bırakılırken kaburgalarımda keskin bir acı hissettim.

İyileşmem uzun sürecek gibi duruyordu. Bu demekti ki bu yatakta bir süre birlikte yatacaktık ve eninde sonunda Adams lar la yüzleşicektim. Dönüp ona baktım. O gün yüzünden kan fışkıran bölümlerin yerine sadece çirkin yeşilli morluklar vardı. Bana verdiğin hasarın ona verdiğimin yarısı olduğunu tahmin edebiliyordum. Yüzüne bakınca içimdeki bir şeyler burkuldu. Ailesinden ve ondan nefret ettiğim bir gerçekti ama dünyada kimsenin bunları yaşamahı hak etmediğini düşünüyordum. Beni yatağa yerleştiren adamlar çıktıktan sonra içeriye bir hemşire girdi ve serumumun içine birşey enjekte etti. Vücudumdaki ağrılar yavaş yavaş dinmeye başlarken uyku bastırmaya başladı.

Hasta 2 :Karanlığın İçindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin