-Birkaçıncı Gün-

62 6 0
                                    

Hastanedeki ilaçlar uyku düzenimi korkunç bir şekilde bozmuştu. Hangi gündeyiz kaç gündür oradayım bilmiyordum bile. İlk zamanlarda daha çok uyusam da gün geçtikçe elimi kolumu canım yanmadan oynatmayı başarmaya başladıkça telefona bakıp dizi izliyordum. Marsall ile aynı anda uyanık da olsak hiç konuşmuyorduk. Adams lar hiç uğramamıştı. En azından uğramışlarsa da ben uyanık değildim. Birkaçıncı günde pencereden dışarı baktığımda öğlen olduğunu düşündüğüm bir saateydik ve ikimiz de uyanıktık. Ben yine telefonuma bakıyor ve instagramda boş boş dolaşıyordum ki içeriye elinde iki tepsiyle bir kadın girdi. Hastane yemekleri burada o kadar da korkunç değildi. Kadın yatağın yanındaki masaları önümüze doğru itti ve plastik tepsilerin kapağını açtı. Biraz makarna ve tavuk vardı. İkimiz de doğrulup yemeğimizi yerken odadaki sessizlik sinirimi bozmaya başlamıştı. Yine de onunla konuşmaya pek gönüllü değildim.

Yaşananlardan sonra da ne konuşacağımızı bilmiyordum. Ona artık nasıl bakmam gerektiğini de onu yaralı bir çocuk olarak düşünsem de o yaralar onu korkunç bir canavar haline getirmişti. Ben ise bütün nefretimi ondan atmaya çalışmıştım. Aram çok iyi olmasa bile geceleri Maya' ya tecavüz ettiğini bilmek sinir sistemimin her yanına dokunuyordu. Ondan iğrenirken aynı zamanda onu bu hale getiren şeyi biliyordum. Bu aile de herkesin kendi şeytanları vardı ve zaten var olan kendi şeytanlarım yetmezmiş gibi şimdi hayatın bana verdiği yeni şeytanlarla uğraşmak zorundaydım. Adam' s şeytanları... Ve cehennemde savaş çıkmıştı ama garip bir şekilde şeytanlarınız birileriyle aynı cehennemde olduğunda savaşsalar da aranızda duygusal bir bağ oluşuyordu. Zorunlu bir bağ.

"Konuşmalıyız."

dedi Marshall buz gibi bir sesle. Bana bakmıyordu bile.

"Evet. Sanırım öyle."

"Gördüklerinin ne olduğunu biliyorum. Bu konuda asla konuşmayacaksın. Asla bildiğini öğrenmemeliler."

dedi sesindeki kesinlik sanki ruhundan geliyordu. Ben ona bakarken o sadece önündeki yemeğe bakıyordu.

"Neden ?"

"Bir günde öleceğine her gün ölmek için."

dedi. Bu sanırım şimdiye kadar ki en uzun konuşmamızdı. Bir şey diyemedim. Her gün ölmeye gittikçe alışıyordum. Her gün daha acılı oluyordu, hepsi bu...



Hasta 2 :Karanlığın İçindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin