Genç adam toprak yolda yürüyordu ve anormal derecede büyük olan lolipopunu büyük bir iştahla yiyordu, en azından bana öyle geldi.
Her çarşamba bu yürüyüş yolunda yürür ve biraz ilerideki eski demir bankta otururdu.
Diğer insanların ona olan garip bakışlarına aldırış etmezdi ya da önemseyemeyecek kadar başı doluydu.
Ağır uyku rahatsızlığı varmış gibi gözüken ve oldukça gözle görülebilir olan siyah göz altı torbaları ise bir panda yavrusunu andırıyordu onun neredeyse bir kağıt kadar beyaz olan ince suratında.
Uyku nedir bilmeyen ve doğru düzgün gün ışığı girmemiş ıssız gözleri: diğer insanların güvenliğini ve haklarını her an göz kırpmadan gözetmesinin bedeli olarak siyah göz altı torbalarını armağan etmişti ona.
Dünyanın en iyi dedektifi unvanının beraberinde getirdiği tüm bu sorumlulukların altında ne olursa olsun dik durmayı başarmış olsa da zihni, bedeni bu konuda zihni kadar dayanıklı olamamış, sırtına binen sorumlulukların ağırlığının altında ezilip bükülmüştü.
Kamburu, üzerine bol gelen, beyaz, uzun kollu kıyafetinden dahi belli olmaktaydı.
Dedektifin bu halini bir şey ile özdeştirmek gerekirse,
toplumun tüm pisliklerini çeken süngerin en sonunda kararıp iğrenç bir hale dönmesine benzetirdim.Dedektif iğrenç olduğundan değil gerçi. Hatta bütün bu az önce saydığım tuhaf özelliklerine rağmen dedektifi tanımlamak için bir kelime kullanacak olsaydım bu 'güzel' den başkası olmazdı.
Dedektif çok güzeldi. Bir melek kadar saf ve güzel hem de.
Ah, işte aklıma daha güzel bir benzetme geldi.
'İnsanlığın uğru için kanatlarından vaz geçmiş bir melek.'
Sanki pis süngerli benzetmeden daha estetikti?Uğruna yaşadığın adaletin ve insanların senin sonunu getirenlerle aynı olması da ne kadar trajik, öyle değil mi Lawliet?
İnsanlar ne kadar bencil diye düşündüm binlerce defa olduğu gibi o anda.
Lakin, kendimin de tıpkı onlar gibi insan olduğum gerçeğinin acizliği altında ezilmemden başka bir şey değildi bu.İnsanlık hakkında hayıflanmak. En büyük bencillik de bu olsa gerek.
Ben mi ?
1 sene önce Kira davasını araştırmak için Japonya'ya geldim.
Çünkü onun da çok geç olmadan Kira'nın peşine düşeceğini adım gibi biliyordum.Tahminlerimde yanılmamıştım.
Yazdığım bilgisayar programları ve uzaktan yaptığım hack işlemleri ile kendi soruşturmamı yürütmekteydim bütün bir süre boyunca...
Bunu yaparken de bir yandan dedektifin kaldığı yeri saptamaya çalışıyordum.
Muhtemelen sürekli olarak bölge değiştiriyordu, bu nedenle de asla doğru bilgiye ulaşmayı başaramadım.Tam bu iş böyle olmayacak derken,
Bir umut ışığı doğdu yüzüme.L bir pazar akşamı televizyonda bir bildiri yayımladı;
Bir haber kanalında kendisi yerine bir idam mahkumunu L olarak tanıttı, hemen ardından da mahkûm kalp krizinden öldü.Bende hep bu dedektif kendini bana daha da hayran edip şaşırtamaz diye düşünürken yaşanmıştı bütün bunlar.
Beni şaşırtmayı asla durdurmuyordu.
Belki de onu bu yüzden seviyordum.Bu yaptığı yayın sadece Japonya'nın Kanto bölgesinde yayınlanmıştı, bu şekilde hem Kira'nın yaşadığı bölgeyi saptamış hem de fark etmeden bana onu bulmam için bir ipucu vermiş oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Death Note: L Lawliet (x reader)
Fanfiction"Kaybetmekten nefret ettiğimi sanmıştım, seni kaybetme fikrinden daha çok nefret ediyorum."